Gurbet

1.1K 97 34
                                    

***Merhaba! Nedenini bilmiyorum ama okurken bölüm atlaması yaşayanlar olmuş. Söylemek istedim bundan önce bir bölüm daha var! İyi okumalar!

****

"Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde"
-Kemalettin Kamu

****
E

YLÜL

Yüzün eski bir şiirdi
Çok kez yazılmış
Üstü karalanmış
Sevilmek bir savaş değil mi ?
Çok yalan bulaşmış
Defalarca yara almış..


Değil, olmamalı. Hayat zaten savaş bizim gibilere. Bizim gibiler... Dışlanan, hor görülen, ezilen ve yaftalanan insanlar. Birbirinden farklı sebeplerle aynı boka çevrilen hayatlar. İşte savaş diye buna denir. Benim savaşım ise dar fikirlilerle. Sadece kendi sevebilirmiş ve sadece en doğru kendisi severmiş zanneden hastalıklı beyinlerle. Savaş falan zırvaladığıma bakmamak gerek gerçi eğer ortada bir savaş varsa ben cephenin gerisinde hayatta kalmak için saklanan adamım. Ne savaşmaya cesaretim var ne de kaçabilirim. Çünkü savaşım yönelimim. İnsan nasıl kaçar kendinden, nasıl inkar eder kendini?

İşte böyle kaçar! Diye bağırdı bir ses kafamın taa içinden. Senin yaptığın gibi kaçar ve bundan sonra ki altı yıl boyunca yapacağın gibi inkar eder. Aptal herif dedim kendime. Geri dön, geri dön lütfen kaçma. Ağla, zırla ama kaçma lütfen diye yalvardım kalbime ama nafile ne geri dönecek yol kaldı ne de bende o cesaret.

Tam kafayı sıyırıp, hıçkıra hıçkıra ağlamama ramak kalmışken tayinimin çıktığı ilçenin sapağına girdim. Kendimi hemen toparladım ve dikkatlice etrafa bakınmaya başladım. Sapaktan girdikten biraz sonra bir hgs kontrolünden geçtim. Hgs'den elli-yüz metre sonra ilçe gözüktü. Otoyolun kenarına kurulmuş neredeyse köy kadar bir ilçeydi. Tamam köy kadar küçük değildi ama işte ilçe de diyemezdiniz. Otoyolun kenarında yoldaki araçların uğraması için restorant büfe tarzı dükkanlar vardı. İçeri doğru sapınca da dükkanlar başlıyor ve yavaş yavaş çarşının tamamını oluşturuyordu. İlçenin küçüklüğünün sebebiyle çarşıda küçüktü haliyle ilin de bayağı bir uzakta olduğunu hesaba katarsak eksiksiz geldiğim için şükretmeye başladım. Canım anneciğim en doğrusunu o düşünmüştü yine. Annemin aklıma gelmesiyle burnum yeniden sızladı ve kendimi durdurmak için kahvaltı edebileceğim bir yer bakmaya başladım. Bir çorbacı görünce durdum. Sabah kahvaltıda sıcak bir mercimek çorbası harika olurdu. Küçücük, öğrenci arabası denilebilecek mavi arabamı parkettim ve dükkana girdim.

Küçük dükkanda bir iki masa vardı diğer kalan yer ise mutfağa ayrılmıştı. Bir masaya oturunca lise çağında bir çocuk gelip siparişimi aldı, hızla gelen çorbamı hemen mideme indirdim ve hesabı ödemek için kasaya yöneldim.
Kasada hesabı öderken kaymakamlığı sormak da aklıma geldi.

Pardon amca kaymakamlık nerede acaba?

Kasadaki bıyıklı amca ters bir bakış attı, şöyle bir beni süzdü ve mükemmel şivesiyle konuştu.

Sen napıcan kaymakamı?

Ben öğretmen olarak yeni atandım da buraya. Kendisiyle görüşmem gerek.

Amca bu sefer beni beğeniyle bir daha süzdü.

Hoşgeldin hocam. Desene bizde şey ettik o kadar dur bizim Ali götürsün seni.

Yok, gerek yok amca sen anlat ben bulurum.

Amcayı ikna ettikten ve yol tarifini aldıktan sonra dükkandan çıktım.

Depaysement*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin