#LGBTIhaklarıinsanhaklarıdır

408 56 21
                                    

Gidemezsin. Olmaz.

Karşımda sinirle gerilen adama baktım. Gözlerine, yüzüne, ellerine baktım... Aramızdaki konuşma çoğunlukla Yavuz'un konuşmasıyla ilerliyordu ben zamanımı daha iyi harcıyorum.

Yavuz'u ezberleyerek.

Aslında ezberimde her yeri. Ruhu, kalbi ve vücudunun her köşesi aklıma kazılı ama bilirsin. Unutmak korkusu... Benimle gelmeyecek biliyorum ve şimdi göğüs kafesime sığdıramadığım adamımı kafamın unutacak olmasından korkuyorum.

Aslında teknoloji gelişti. Sosyal medyadan takip ederim. Tabii, çocuğu okula başlayınca da yoruma nazar boncuğu bile bırakırım.

Doğu!

Düşüncelerimi Yavuz'un gür sesi böldü. Ah, o sesi...

Ya kendini nasıl bu kadar çabuk hazırladın ayrılığa?!

Gelecek misin? Geleceksen hazırlanmayayım.

Yavuz derin bir nefes alıp, eliyle yüzünü sıvazladı.

Yavuz, ben yapamıyorum tamam mı? Böyle devam edemeyiz zaten.

Ha! Tek yolun gitmek öyle mi?

Aslında şuan susmam lazım çünkü Yavuz'un sinirden şivesi kaymaya başladı. Korktuğumdan ya da bana zarar vereceğinden değil tabii sadece kavga etmek istemiyorum. Alttan almanın zararı gelmez ama bu sefer değil. Kendimi Yavuz'a anlatana kadar olmaz.

Yavuz... Tehtid ettiler beni yavrum. Evini yakarız dediler ve biliyosun Yavuz yaparlar!

Yapamazlar! Ben halledicem. Tamam mı? Halledicem Doğu. Lütfen...

Neyi hallediceksin ya?! Neyi?!

Gitmeni istemiyorum!

Ben de ölmek istemiyorum! Ben. Yaşamak. İstiyorum.! Herkes gibi herkes kadar yaşamak istiyorum!

Yavuz sustu, sanki tır çarpmış gibi sarsıldı. Meseleyi aslında gitmem olarak algıladığını o zaman anladım. Korktuğumu, korkudan aklımı kaybettiğimi şimdi anlamıştı.

Yavuzum, biliyorsun. Bırakmam yoksa seni.

Yüzüme bakmadı. Kendi kendine halledicem diye mırıldanarak gitti. Bir kaç saat sonra bende gidecektim. Öylece sarılmadan, öpüşmeden bitti.

Nefret insandan mutluluğu alır, geleceğini alır, sevgilisini ve hatta hayatını alır. Şimdi de hiç biri yetmezmiş gibi sevgilime edeceğim vedayı da aldı benden.

Belki de hayatımın sonuna kadar hatırlayacağım son öpücüğümü aldı ama boşvermek gerek. Nefretin bizden, biz gibilerden aldıklarının yanında bir öpücük nedir ki?

YAVUZ

Nasıl bırakırım Doğu'yu? Nasıl bırakır insan? Bırakamaz.

Evden çıkıp hızla muhtarın evine vardım ve kapıyı yumruklamaya başladım. Az sonra kapıyı sinirli suratıyla muhtar açtı. Muhtarın içeri davetini kabul etmeden kapının önünde olayı hızlı hızlı anlattım.

Muhtarla beraber ilçe polisine gitmeyi kararlaştırdık. O içeri geçip üstünü değiştirirken Muhtarın karısı Zake bana su getirdi. O kadar sinirli ve gergindim ki nefes nefese kaldığımı farketmedim bile. Şimdi tek umudum Muhtarın bana verdiği üstesinden geliriz sözüydü.

Ben suyu içerken Zake konuştu.

Onlar bi şeyler yapar ama şimdi değil.

Kadına nasıl yani anlamında kafamı salladım.

Öldükten sonra yaparlar. Belki hapise atarlar. Çocuğu tanısalar belki onu da yapmazlar.

Tüm vücudumdan bir elektrik dalgası geçti. Organlarım çarpıldı, göğüs kafesim daraldı ve sanki kalbim korkuyla patladı. Kalbim, Zake haklı olduğu için parçalara ayrıldı.

Sen nerden tanıyorsun Doğu'yu?

Tanımam etmem. Farklı olması yeter herkese.

Doğru. Farklı olması yeter herkese. Korkmak, korkutmak ve hatta öldürmek için farklı olmak yeter.

Boğazım düğüm düğüm oldu. Muhtarı beklemeden ayrıldım ordan. Nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm.  Gidecekti işte. Bir kez daha dünyalar kadar sevdiğim insan bırakacaktı beni. Başka seçeneği olsa ikiside bırakmazdı ya neyse.

Olduğum yere çöktüm. Başımı dizlerimin arasına alıp canım çıkarcasına ağladım. Ben de gitsem. Doğu'nun elini tutup terketsem burayı.

Oldum olalı buranın ilinden başka bir yere gitmedim ben. Hiç bir şey bilmem ki başka yerler hakkında. Nasıl gidilir, nasıl yaşanılır. Beş kuruş param yok, benim gibi üniversite okumayan adama artık garsonluk bile yok. Yapacağım tek iş inşaat işçiliği, amelelik. Onlarda hor görülecek meslekler değil, alnımın akıyla ekmek parası kazanırım ama Doğu... Ona yakışamam ben. Canı kadar sevdiği o güzel mesleği, okumayı sevdiğinden olsa gerek yüksek genel kültürü ve tüm o nezaketiyle yanına asla yakışamam onun.

İstanbul'a gidersek eğer bir ayda anlar ne mal olduğumu. Burada kötünün iyisiyim, diğerlerinin arasında sırıtmam ama İstanbul'da öyle olmaz. Arkadaş çevresine bir girsem kim bilir nasıl utanır benden. Belki bir ay belki bir yıl sonra ayrılır benden. Önünde sonunda ayrılık varmış meğer. 

Ağlamalarım devam ederken. Yanımda bir traktör durdu. Yavuz!
Babam. Beni kaldırmaya çalıştı bir süre. Başaramayınca yüzümü ellerinin arasına aldı ve kaldırıverdi.

Ne oldu oğlum?! 

Babamın yüzüne bakıp biraz daha ağlamaya başladım. Anladı. Sarıldı bana. İlk defa, hayatım boyunca ilk defa sarıldı bana.

Kulağıma fısıldadı. Sende git o zaman. Yüzümü kaldırıp gözlerine baktım. Annen için git. Ben burdayım oğlum.

Annem için, annemin yaşayamadığı hayatı, yaşayamadığı sevdası için gitmeye değer mi?

****
Beklettiğim için özür dilerimmm. Evet, çok acıklı bir bölümdü ama malesef bu kitap tüm arkadaş grubunun gay olup mutlu mesut yaşadığı bir dünyada geçmiyor... (o dünyalarda güzel tabii, ben seviyorum mesela jsoshsos) Vote ve yorum atar mısınızzz
Veee
#LGBTIhaklarıinsanhaklarıdır

Depaysement*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin