**Lütfen medyadaki şarkıyla okuyunuz, biterse başa sarınız. İyi okumalaarr
8 Yıl SonraElimde örgü bir kazak ve kafamda hatıralar.
'Bana mı bu?' Yavuz'umun gözleri parıldadı mutluluktan. 'Ay tabii senin oğlum.' dedi annem. Yavuz'a gösterdiği ilk sevgi değildi ama daha önce bu denli sahiplenmemişti. Yavuz'un şuan içinde oğlum dedi, bana oğlum dedi diye naralar attığına emindim. 'Boş boş bebek yeleği öreceğime bende oğluma atkı, kazak öreyim dedim.' diyen annemi ve ona bakan sevgi pıtırcığımı izledim. Annemin bebek yelekleri isyan değildi hayır, sadece kısa sürede bitiyor diye bebek yeleği örerdi ve bana, babama bile bir şeyler örmemişti. Sadece Yavuz.. Diğer oğlu...
Seninle birlikte sonsuzluk ..
'Doğu! Zambakları eziyorsun!' sinirle olduğum yerde tepindim. 'Ezdim, ezdim, al bak ezdim tüm zambaklarını' Yavuz bitkince yanıma geldi. Son zamanlarda yaptığım triplerden bunalıyordu biliyorum ama ben istiyorum ki o sadece benimle ilgilensin. Sadece bana saklayayım onu, sadece ben seveyim istiyorum. 'Doğumm.. Yapma ama.. Biliyorsun tüm zambaklar feda olur sana.' O kollarını belime sararken bende yüzümü boyun girintisine sakladım. Çok şey istiyorum tamam ama en azından mahallenin yakışıklı çiçekçisi olmasın. Ben kıskanırım. 'Sev beni Yavuz. Zambaklardan, leylaklardan, karanfillerden çok sev beni..' Eliyle yüzümü kaldırıp gözlerime baktı. 'Saçmalama bir tanem. Gözlerinde dünyanın bütün çiçeklerini saklayan adam sevilmez mi?'
Seninle birlikte sonsuzluğun sonu..
'Kadın minnetle sarıldı bana Yavuz! Yatağa atmışım gibi konuşmasana!' Yavuz, karşımda sinirden burun kemerini sıktı. 'Minnetle mi konuştun o zaman onunla bir buçuk ay?! Gizli gizli mesajlaşırken minnet mi vardı içinde?' Dudaklarım şokla açıldı. Ben sadece yardıma ihtiyacı olan bir kadına yardım etmek istemiştim , gizli saklı bir iş yoktu ki. 'Yavuz ben gayim! Gay! Farkında mısın lan?!' Yavuz bir an durdu, bekledi. Gözlerinde hayret vardı. 'Savunman bu mu? Bu mu Doğu?' Kafasını hayal kırıklığına uğramış gibi iki yana salladı ve çıkıp gitti. İki gün boyunca gelmedi ve ben ona hiç soramadım neredeydin diye. Cevabından korktum belki biraz. Çok sonra, aradan iki yıl geçtikten sonra bir yaz akşamı balkonda sarmaş dolaş otururken söyledi kulağıma. Çiçekçideymiş iki gün boyunca, çok ağlamış onu sevmekten vazgeçtim diye.
Birlikte aldığımız tüm yaşlar ve geride bıraktığımız yıllar..
İçimde keskin bir koku var. Ölümün çirkin, bayat kokusu.. Tüm ayıplayan bakışların altında özgürce acımı çekiyorum şimdi. 3 yıl önce ki Doğu yapamazdı ama şimdi düşmüş, kalmayı başarmış, sevmiş, çokça sevilmiş ve ölümü tanımış bir Doğu vardı. O Doğu umursamazdı. Karşımda toprağa bıraktığım koca yürekli adam da böyle isterdi. 'Nefes alamıyorum sanki, sanki, yaşayamıyorum..' Kelimelerimin ardından yine gözyaşlarına boğuldum. 'Shh tamam, ben buradayım, yanındayım canımın içi. Unutma Doğu, üstesinden geliriz..' Biliyorum her zaman, her zorluğun üstesinden geldik ama toprağa verilen adam benim babamdı. 'Ç-çok acıyor Yavuz...' Tek kelime daha etmedi sadece bana sarıldı, destek oldu. Arkamdaki dağı kaybettim o gün ama gölgesine sığındığım çınar korudu beni.
Hepsi ruhumun bir parçası şimdi. Koparılamaz benden... Tıpkı senin gibi.
Kızıl saçlı kadının şuh kahkahası yankılandı. Canımın içi suratını buruşturdu biraz, kulağının dibinde, hazırlıksız yakalandı ama gülen arkadaşlarına karşı koyamadı. Ah, o güzel gülüşü.. Sıralı dişleri, öpülesi dudakları, tapılası gözleri... Çıktığımız tatilden kalan hafif bronz esmer teni.. Belki peri masalı gibi gelebilir ya da ucuz bir yaz dizisi gibi. Açıkçası umurumda değil. Sevmek böyleymiş meğer. Sana tanınan küçük anlarda, verilen tüm güzellikler için şükretmekmiş. Şimdi bana arsızca göz kırpan delikanlı için şükretmem gibi.
Bana bir hayat verdiğin için teşekkür ederim.
Sağ yanımda muhtar, sol yanımda (her iki manada) Yavuzla beraber halay çekiyorum. Yavuz'un kuzeninin düğünü için ve tabii ki benim yakın bir dost olarak katıldığım düğünde halay çekiyorduk. Yavuz kulağıma eğilip fısıldadı, 'Düşünsene bu bizim düğünümüzmüş de böyle halaya giriyormuşuz'. Böyle bir şey olamayacağını biliyorduk zaten olsa bile biz muhtemelen düğün yapmazdık. Yine de dudaklarımı samimi bir gülümseme sardı tıpkı Yavuz'un ki gibi. 'Cık, ben tango oynatıcam düğünümüzde.' Hafif hafif kıkırdadık, liseli flörtleşen çiftler gibiydik ama dışarıdan kız muhabbeti yapan asker arkadaşları gibi göründüğümüz kesindi. 'Muhtara da mı?' Yavuz'un dediğiyle gülüşlerimizin volümü biraz daha arttı. Zaten davul, zurna sesinden kimse bizi duyamazdı. Halaydan çıkıp halay başıyla karşılıklı oynamaya başlayan muhtarı gözlerimle işaret edip konuştum. 'Neden olamasın Yavuz'cum? Bence muhtar çabuk kapardı tangoyu, bak bak kıvrak hareketlere bak' Artık ciddi ciddi kahkaha atıp muhtarı alkışlıyorduk. Bir ara Yavuz adama ıslık çalınca dirseğimle vuruverdim yoksa ya gülmekten altıma işeyecektim ya da Yavuz'cumun dudaklarına yapışıverecektim.
Beni sevdiğin ve seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim canımın içi.
'Yıl dönümümüz kutlu olsun sevgilim..' Benim için hazırladığı romantik masasında gözlerimi gezdirdim. Kırmızı mumlar ve gül yaprakları beni fethetmişti açıkçası, menemen biraz tuzluydu ama görmezden gelinebilir tabii. 'Teşekkür ederim Yavuz. O gün çişin geldiği için mesanene ayrıca teşekkür ederim. Seni seviyorum.' Bu da bizim stilimizdi işte kelimeleri ciddiye almadan kalple anlaşmak.. 'Asıl ben teşekkür ederim işeyen bir adamı bekleyecek kadar safoz olduğun için. Seni seviyorum' Masanın üzerinden uzanıp koluna vurdum hafifçe ama gülmeyi de ihmal etmedim. 'Kaç yıl oldu Yavuz?' diye sordum. Kısa bir süreydi belki ama bir ömür gibiydi de. 'Bilmem saymadım. Sonsuzluk sayılmaz ki' Aşkla gülümseyip bakıştık bir süre. Sessizliği Yavuz bozdu. 'Yatak odasına geçelim mi artık?' Hızla sandalyeden kalkarken söylendim. 'Ay bir an hiç söylemeyeceksin sandım. Hadi.'
Şimdi kollarımın arasında, güneş yeni yeni yüzünü gösterirken o kadar tapılasısın ki sevgilim. İki saat sonra yeni bir güne uyanacaksın. Günaydın öpücükleri, mükemmel bir kahvaltı , sonra mecburi bir ayrılık ve akşam olduğunda yine birbirimizin kollarına koşacağız. Her zamanki gibi... Her hırçın dalga ve her uzun yolculuk sonrasında kendi limanımıza dönmemiz gibi biraz.. Sıradan yaşamın içine sıkışmış kutsal dokunuşlar..
Biz sonsuzluğa uzanıyoruz biliyorum. Aramızda ki bu basit aşkla , birlikte yıllarını geçiren her aşık gibiyiz. Ölüm bir gün ayırsa bile biz sonsuzluğa uzanıyoruz seninle...
*****
Bitti. Benim için çok özel bir hikayeydi. Ve aslında final yapmak aklımda yoktu. Sadece bir kaç haftadır ne yazsam, nasıl yazsam diye çok düşündüm. Bugün bilgisayar başına oturup yeni bölüm yazacağım dedim ve işte finali yazıyorum. Hikayeyi uzatıp benim için taşıdığı büyüyü bozmaktansa Yavuz ve Doğu'nun arasında geçen özel bir kaç anı final olarak yazmak istedim. Bu sevmekten ve hayattan yorulmuş ve sevgi nedir bilmeden büyümüş, korkak iki genç adamın hikayesiydi. İçlerinde benden çok şey var ve hatta bu bölümde geçen kızıl şaçlı, şuh kahkahalı kadın benim.
Umarım sizde ve bende böyle bir sevgiyi buluruz. Verdiğiniz destek için, yorumlarınız ve voteleriniz için teşekkür ederim.
Özellikleee,
vesairexx sizlere çooook teşekkür ederim. Sizler uzun zamandır yorumlarınız, beğenileriniz ve desteğinizle beni çok mutlu ettiniz. Hiç birinizi şahsen tanımıyorum ama bana cesaret verdiniz. İyi ki vardınız ve iyi ki varsınız. Unuttuğum, yazmadığım varsa özür dilerimm. Kendinize iyi bakın ve isterseniz diğer hikayelerine gelin jdidhdidis.
SirrAtlas
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Depaysement*
Ficción General*İnsanın memleketinde değil de başka bir yerde olmasından doğan his, sıla hasreti. Entrikalar, kötü kadınlar ve silahlı adamlar yok. Sadece aşk var. Doğu ve Yavuz'un aşkı.