Muhallebi Çocuğu

537 63 70
                                    

OCAK

Ahahahaha top!

Tamam bu son nokta.

Sus! Artık!

Sesim o kadar gür çıkmıştı ki çocukların hepsi sırasına sindi.

Kaç kere uyardım seni Ömer! Derste susacaksın oğlum!

A-ama...

Gözlerimi sınıfta gezdirdim, ardından hepsine ithafen konuştum.

Derdiniz ne?! Ne diye sabahtan beri uğraşıyorsunuz Kerimle? Ha?!

Elbette kimseden ses çıkmadı. Suçlu olduklarını bal gibi biliyorlardı elbet.

Ömer! Sen söyle.

Ömer ecel terleri dökmeye başladı ama derin nefes alıp söze başladı.

B-biz şakalaşıyorduk öğ-öğretmenim.

Öyle mi?! Niye hiç gülmüyor Kerim?

Belki de bu kadar sinirlenecek bir şey yoktu ancak sabahtan beri Kerim ile çok dalga geçmişlerdi. 

Top, ibne vb.. kelimeler havada uçuşuyordu. Çocuğum dediğim yavrucakların bu yaşta (muhtemelen anlamını bile bilmedikleri) bu hakaretleri söylemelerine katlanamadım.

Sanırım zamanında bu kelimelerin bizzat hedefi olmamında biraz etkisi vardı.

Sınıftaki gergin sessizliği Suna böldü.

Öğretmenim sınıfın oğlanları Kerimle dalga geçiyor.

Suna!

Kerim'in ikazı ile kafamı ona çevirdim ateş saçan gözlerimi görünce kafasını eğdi hemen.

Neden peki Suna?

Ke-kerim'in kız gibi yürüdüğünü söylüyorlar. Bir de kabanı pembe ya.

Ben tam ağzımı açmış konuşacakken bir köşeden derin bir hıçkırık sesi geldi. Kerim şimdi deliler gibi ağlıyordu ama kimse onu teselli etmeye girişmedi.

Hüzünle ona doğru meyledicekken Kerim hışımla ayağa kalktı.

Ben kız gibi yürümüyorum öğretmenim! Hem zaten kızlar nasıl yürüyor ki?! Normal, normal işte!

Kerim hem bağırıyor hem elini kolunu heycanla sallıyordu.

Kerim sakin ol oğlum.

Hayır! Diye bağırıverdi.

Tüm okula şimdi de size rezil oldum öğretmenim... Kabanım... ablamın eski kabanı.

Yutkunamadım, nefes bile alamadım o an.

Alamadık.Be-bende istemiyorum giymek ama ü-üşüyorum çok.

Yerine oturup ağlamaya devam etti Kerim. Diyebilecek tek bir sözüm yoktu, konuşamadım.

Suna, Ahmet Kerim'in elini yüzünü yıkayıp gelin hadi.

Üçü sınıftan çıkınca kafamı diğerlerine çevirdim. Hepsi üzgün gözlerle ayaklarını izliyordu.

Kaldırın kafanızı!

Birer birer kafalar kalktı ama üzgün gözler silinmedi. Güzel, onlar orada bir müddet kalmalı.

Depaysement*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin