Herkese merhaba düzenlenmiş bir bölüm ile sizlerleyim. Keyifli okumalar :)
Aynanın karşısında oturmuş yansımama bakıyordum. Elimde ki allık fırçasıyla yanaklarımı pembeleştirdim. Derin bir nefes aldığımda "İyi misin?" aynadan Burak'a bakıp tebessüm ettim "Yani iyi olmaya çalışıyorum" önüme dönerek aynada ki yansımama tekrar baktım.
"Bak okulu kafana takma bitireceksin. Bir aydır da burada sahneye çıkıyoruz, iyi para vermiyor olabilirler ama" sözünü kesip "Hiç yoktan iyidir" diyerek göz kırptım. Burak'la İstanbul'a ilk geldiğimde tanışmıştım. İkimizde işletme bölümü okuyorduk, ama hesapta olmayan şeyler olmuştu. İstanbul'a geldikten bir sene sonra babamı trafik kazasında kaybetmiştim. Babam öldükten sonra kendimi toparlayamadım derslerime odaklanamamıştım. Burak'ın yardımı sayesinde kendimi toparlaya bilmiştim. Babam ölünce, annem çalışmak zorunda kalmıştı Eskişehirliyim aslında, annem orada evlere temizliklere gidip beni okutmaya çalışıyor. Özel yurtta kaldığım için parayı yettiremiyorum. Bunu anneme söylemek yerine iş aramaya başlamıştım. Bir çok yerde çalışmıştım. Garsonluk, satış sorumlusu ve kasiyerlik gibi vs filan. Okulumun ikinci yılındayım bu barda şarkı söylemek,babamın ölümü ve dersler filan derken hayat beni çok yormuştu. Buranın çalışma saatleri bile belli değildi, o yüzden finallerime zor çalışıyordum. Tabi yine Burak sayesinde toparlıyordum. Burada ki işi de o bulmuştu bana daha iyi bir iş bulursam tabi ki de burayı bırakacaktım ya da bırakmazdım duruma göre değişirdi tabi bu. Telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Ekrana baktığımda en yakın arkadaşım Betül'ün aradığını gördüm "Efendim canım" diyerek telefonu açtım "Vaktini fazla almayacağım sana çok iyi bir haberim var" dedi çığlık çığlığa.
Heyecanla "Çabuk söyle" dedim mutlu şekilde. Burak'da merak edip bana döndü ne oluyor gibisine bakış attı "Annemin çalıştığı şu şirketi biliyorsun değil mi?" kaşlarımı çattım "Evet" sesim kekeleyerek çıkmıştı.
"Oranın sahibi Amerikalı iş adamı Eric Clarkson çok zengin" ballandırarak bahsetmesine gözlerimi devirdim "Eeee uzatma konuya gel sahneye çıkacağız şimdi" dedim hızlı bir şekilde.
"Tamam, iki kızı var biri on yaşında diğeri beş. Bakıcı dayandıramıyor adam onlara tekrar bakıcı arıyormuş üç aylığına sonra kızlarını alıp Amerika'ya gidecekmiş burada ki işlerini toparlayınca, eğer istersen annem senin için konuşacakmış Ece" bakıcılık mı? Yapabilir miydim bilmiyordum. Hoş bu zamana kadar diğer işleride yapmamıştım "Betül ben bilemiyorum yapabilir miyim ki hem bu adamın karısı yok mu o baksın" işaret parmağımın tırnağını kemirerek cevabını bekledim "Karısı, küçük kızı doğduktan bir sene sonra onu terk etmiş başka bir adamla kaçıp gitmiş"
Şaşırmıştım adamı görmemiştim ama Betül çok yakışıklı ve seksi olduğundan sürekli bahsederdi "Ayrıca kabul edersen orada kalacaksın yurttan çıkarsan annende rahat eder, sonra devlet yurtlarına başvurursun belki çıkar, en azından üç aylığına ama iyi para alırsın hem parada biriktirmiş olursun birazcık" beynimde bakıcılık dört dönerken düşündüm. Zaten okulun kapanmasına bir hafta kalmıştı üç ay dayanabilir miydim? Aslında yapardım çünkü kasiyerliği altı ay yapmıştım eminim çocuk bakmak daha kolaydır. Zaten kızlar o kadarda küçük değildi. Bunu da yapabilirim üç aycık diye düşündüm "İyi tamam haber bekliyorum" cevabımın üzerine Betül'ün çığlığı yüzünden yüzümü buruşturdum "Tamam anneme söylüyorum birazdan arar patronunu" heyecanlı konuşmasına gülerek "Teşekkürler Betül" dedim.
"Rica ederim sonra görüşürüz"
"Görüşürüz" diyerek telefonları kapattık. Burak'ın meraklı bakışları hala üzerimdeydi "E hadi anlat çatlama insanı" dediğinde gülerek "Betül'ün annesinin patronu varmış kızlarına bakıcı arıyormuş üç aylığına"