📍Bar San Marcello
Kapıdan adımımı atar atmaz içeriyi gözlerimle taramaya başladım. İçerisi hafif loştu ve ben böyle yerlere bayılırdım.
"Nisan!" Etrafı incelerken çaprazımdan yükselen ele baktım. Tahmin etmeliydim bu Sergej'di. Sanırım o da beni beğenmişti. "Buradayım gelsene." Onu görünce gülümsedim ve masaya doğru yürüyüp benim için çektiği sandalyeye oturdum. O gerçek bir centilmendi.
"Sana adımı söylememiştim."
"Ben de sormadım zaten ama seni merak ettim, Bay Bonucci de adını söyledi."
"Numaramı da mı ondan aldın?"
"Aynen öyle. Türkiye'den gelmişsin, bildiğin gibi ben de Sırbistan'dan geliyorum. Yakın kültürlere sahibiz, seni tanımak istedim."
"Madem öyle neden böyle oyunlara giriştin Sergej, benimle kahve içmek istediğini söylesen ben zaten gelirdim."
"Düşünemedim." Elleriyle yüzünü kapattı. "Sana asıldığımı düşünmeni istemedim, yanlış anlayabilirdin."
"Çok zarifsin, etkilendim doğrusu."
"Ben de öyle, ee ne içiyoruz?"
"Bilmem, ben burada yabancıyım. Sana bırakıyorum."
"Kahve dedik ama," Sergej, menüye doğru uzandı. "Şarap içebiliriz aslında."
"Yok," Sergej'den başka bir erkek konuştuğunda kafamı o yöne doğru çevirdim. "Biz içmeyiz Milinkovic."
"Merih?" Şok olmuş bir edayla ona bakarken yanındaki Hazal'ı da geç de olsa idrak edebildim.
"Ve de Hazal." Merih sanki her şeyi mahvetmeye yemin etmiş gibiydi ve Hazal'ın oturmasını beklemeden masaya oturdu. Anın şokunu atlattığımda yaptığım ilk şey Hazal'ı öpmek oldu.
"Hoş geldin canım," Hazal'a sarılırken kulağına fısıldadım. "Bu ne sürpriz?"
"Toplulukta kulaktan kulağa konuşulmaz, ayıp denir. Ha bu arada Sergej, sen bir şeyler sipariş ediyordun, çağır garsonu biz de verelim siparişleri."
"Masaya sizi davet ettiğimizi sanmıyorum."
"Rakibiz diye düşman değiliz, hadi söyle ne söyleyeceksen içelim, kalkalım." Merih, elini garsonu çağırmak için kaldırdığında Hazal eline dokundu.
"Yanlış bir zamanda gelmiş olabiliriz Merih, biz gidelim. Randevularını mahvediyor olabiliriz."
"Bu kıza katılıyorum." Sergej de Hazal'a hak verirken Merih hiç oralı gibi görünmüyordu.
"Şurada dört arkadaş oturuyoruz, hem ne randevusu? Aranızda ne var Nisan?" Merih'in sorusunu duymazdan gelip Hazal'a döndüm.
"Siz burayı nereden buldunuz Hazalcığım?"
"Vallahi evde otururken Merih bir anda dışarı çıkalım diye tutturmaya başladı, burayı Leo önermiş. Gidip görmem lazım dedi, sonra da sizinle karşılaştık zaten."
"Ne hoş tesadüf olmuş!" İğneleyici bir ses tonuyla konuştuğumda Sergej'in lanet olsun diye mırıldandığını duydum.
"Hayat zaten tesadüflerden oluşur Nisan, zorlama." Merih, gözlerini üzerime dikti.
"Bunun fazlaca farkındayım küçüğüm, ne de olsa senden üç yaş büyüğüm."
"Sen Merih'ten büyük müsün? Hem de siz nereden tanışıyorsunuz?"
"Biz Nisan ile biz," Merih'in sözünü kestim.
"Yakın arkadaşımdı, kardeşim gibi severim."
"Hadi ya bu herifi de kardeşin gibi sevecek, öpecek miydin Nisan?"
"Belki evet, belki hayır. Sana ne oluyor ki?" Sorduğum soru üzerine Merih'in kaşları havaya kalktı.
"Seni korumak istiyorum."
"Kimsenin korumasına ihtiyacım yok."
"Elimde değil ki, anlamıyorsun."
"Nisan," Merih ile tartışmamızı bölen Sergej oldu. "Hadi seni evine bırakayım, sonra bir zaman yine buluşuruz."
"Dur, dur." Merih elini havaya kaldırdı. "İlla birini eve bırakmak istiyorsan Hazal'ı bırak."
"Ama?"
"Yapma Hazal, ondan çekinme, seni evine bıraksın. Bizim Nisan'la beraber biraz işimiz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mi dispiace. -Merih Demiral-
Fanfictionitalya'da beklenenden çok daha az romantik bir aşk hikayesi.. zaman zaman sıralamada bire çıkıp çıkıp düşer tıpkı Nisan ve Merih'in birbirlerini bazen sevip sevmemesi gibi.