"Bu güzel gece için teşekkür ederim Sergej." Yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Her saniyesine değerdi, ben teşekkür ederim. İyi geceler." Arabadan inip evime doğru yürüdüm. Saat gece yarısını geçiyordu. Ve Sergej yaklaşık yarım saat sonra Roma'ya gidecekti.
"Kim o?" Duyduğum sesle yerimden sıçradım.
"Kimsin sen?" Çantamı vurmak için sıkı sıkı kavradığımda Türkçe konuştuğumu fark ettim. Tabii ki bu kişi de Merih'ti.
"Eben," Yavaşca bana yaklaştı. "Kiminleydin?"
"Sergejleydim."
"Saatin kaç olduğundan haberin var mı?" Merih kolundaki saati gösterdiğinde gülümsedim.
"Tasmanı tutan kızın senin nerede olduğundan haberi var mı?"
"Ben kimseden izin almam, hadi kapıyı aç da içeri girelim, çok üşüdüm."
"İçeri mi girelim? Seni davet ettim de benim mi haberim yok? Evine git. Seni içeri falan alamam." Seri hareketlerle kapıyı açıp Merih'i dışarıda bıraktım. Ne kadar üşüdüğü umurumda değildi, çok kırılmıştım. Işığı açmadan odama yürüdüm ve kendimi yatağıma attım. Ama nedense çok huzursuz hissediyordum. Dışarısı gerçekten soğuktu, ben onu içeri almamıştım. Belki gitmiştir diye düşünüp yataktan kalkıp camdan baktım. Merih de bana bakıyordu. Üzülmemem gerekirken şu an içim parçalanıyordu.
"Salla," Kendi kendime konuştum. "O sana acıdı mı?" Bu doğruydu ama en azından sabaha kadar evime alsam ne olurdu ki? Sanırım onu evime alacaktım, vicdanım yine mantığımı yenmişti. Sabahlığımı giyip aşağı Merih'in yanına indim.
"Merih! " İçeri gelmesi için elimi uzattığımda Merih ellerini omzuma attı.
"Sakatlandım ben bugün, biliyor musun, ayağım çok acıyor."
"Paulo dedi, geçmiş olsun." Daha fazla konuşmadan onu salondaki koltuğa yatırdım.
"Nisan, ben biraz açım, yiyecek bir şeyler var mı?"
"Tarhana çorbası var, içer misin?" Merih'in en sevdiği çorba olduğunun farkındaydım.
"Bayılırım, zaten yemeklerini de özledim."
"Daha çok özlersin. Hazal yapmıyor mu evinizde?"
"Ben çalışan bir kadınım, her gün yemek yapamam diyor. Aç kaldık, Allah çarpsın ya."
"Çarpsın, çarpmış gibi de zaten ama. Her neyse en geç sabah evimden çıkıp gideceksin." Mutfağa giderken söylendim.
"Hiç kusura bakma canım, beni evine aldın bir kere. Buradan asla çıkmam." Merih, eline kumandayı almış, kanalları hızlı hızlı geçiyordu.
"Babanın evi mi lan burası?"
"Hayır, eski evim."
"Dediğin gibi eski, hem de sen haber verdin mi Hazal'a?"
"Vermedim." Merih umursamaz bir ifadeyle cevap verdiğinde telefonumu açtım. 5 cevapsız çağrı, 10 yeni mesaj. Evet hepsi bu adamdandı. Bildirim panelini temizleyip Hazal'ın numarasını çevirdim.
"Hazal?"
"Nisancığım, hayırdır inşallah? Gece gece aradın."
"Gece gece arama sebebim, Merih bende. Haberin olsun."
"Öyle mi?" Hazal'ın sesi sona doğru kısılınca Merih'in gerçekten haber vermediğini anladım.
"Öyle, hadi iyi gecelerin olsun. Sonra görüşürüz." Cevabını beklemeden telefonu kapatıp ısıttığım çorbayı salona götürdüm.
"Kiminle konuşuyordun sen? Kendi kendime mi?"
"Komik çocuk seni. Hadi çorbanı iç. Velini aradım, seni almaya gelir birazdan."
"Velimi mi, hasiktir oradan ya. Neden aradın Hazal'ı? Şurada iki dakika baş başa konuşmayacak mıyız seninle?"
"Hayır konuşamayacağız. Çorbanı iç sonra da defol git evimden."
"Tamam o zaman bari üstüne doğru düzgün bir şey giy." Merih, eliyle geceliğimi gösterdiğinde gözlerim geceliğimi buldu.
"Ne varmış ki üstümde?"
"Valla çok iddialı geldi bana. Benimleyken niye giymedin bunu? Yeni mi bu?"
"Sana ne, yeni veya değil. Hadi, iç çorbanı." Merih, cevap vermeden çorbasına gömüldü ve dediğim oldu. Kapı çaldı. Gelenin kim olduğu belliydi.
"İyi geceler!" Hazal tanıdığımın aksine suratı asık bir şekilde içeri girdiğinde bir şeylerin ters gittiğini anladım. "Hadi Merih, hazırsan gidelim."
"Ben hiçbir yere gitmiyorum. Böyle bir durumda bana bakacak en iyi kişi o."
"Merih farkında mısın bilmiyorum ama ben senin sevgilinim. Bu kızsa arkadaşın. Hadi evimize gidelim."
"Sen gidebilirsin ama ben gitmiyorum." Merih, Hazal'a gitmesi için kapıyı gösterdiğinde bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim.
"Sen de burada kal Hazal. Hepimize yetecek kadar oda var."
"Sen artık bir sus!" Hazal hiç beklemediğim bir şekilde bana çıkıştığında şoka girdim. "Zaten ne olduysa Merih seni evimize getirdikten sonra oldu! Kimsin sen, bizden ne istiyorsun?"
"Ne istediğimi söylersem evimi terk etmek zorunda kalırsın. Zaten öyle de yapacaksın. Kötü bir niyetim olsa sevgilinin bende olduğunu söylemek için aramazdım. Unutma benim bu adamla mazim çok eski. Şimdi gidebilirsin." Aynen Merih gibi kapıyı gösterdiğimde cevap vermeden kapıyı çekip gitti.
"Niye aradın ki onu Nisan? Şimdi iki saat laf anlatacağım."
"Gitsene arkasından."
"Uykum geldi, bana ne." Merih, az önce giden sevgilisi değilmiş gibi kanepeye uzandığında bir kez daha gitmesini söyledim.
"Hadi sen de git artık."
"Gideriz, gideriz, hadi koş, sen bana bir battaniye getir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mi dispiace. -Merih Demiral-
Fiksi Penggemaritalya'da beklenenden çok daha az romantik bir aşk hikayesi.. zaman zaman sıralamada bire çıkıp çıkıp düşer tıpkı Nisan ve Merih'in birbirlerini bazen sevip sevmemesi gibi.