❝pişmanlık❞

1.2K 164 290
                                    

✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Rosé, saatler önce dışarı çıktığından beridir o market şu market derken üçüncü marketini geziyordu. Tuhaftır ki böyle gezmek ve bakınmak hoşuna gidiyordu bu yüzden hiç şikayetçi değildi, arkadaşları dışında.. Alışveriş yapmak Rosé'nin hayatının yarısını kapsıyordu e tabii diğer yarısı da sevdikleriyle doluydu hiç şüphesiz.

Dudaklarının arasında bir şarkı mırıldanarak market arabasını sürerken bu sefer birkaç malzeme almayı kafasına koydu. Evde arkadaşlarına pizza yapacak ve güzel bir ziyafet çekeceklerdi. Yemek yapmak Rose'nin bir diğer hobisiydi ve onu eğlendiriyordu.

Pizza için gerekli malzemeleri bulabileceği reyona geldiğinde şarkı mırıldanmayı bırakıp gülümsedi ve ilerledi. Mantar seçip bir poşete doldurdu, arabaya yerleştirdi. Daha sonra siyah zeytinlere yöneldi ve bir kavanozu aynı yere bıraktı. Sosis aldı, kaşar aldı ve sos hazırlamalık birkaç şeyi de arabasına tıkıştırdığında son olarak mısır alabilmek için etrafına bakındı.

Aradığını bulamamanın huzursuzluğu ile yavaş yavaş çatılan kaşları, gözüne son anda takılan konserveye kaydığında gevşemiş ve aniden değişen moduyla üst raftaki mısır konservesine ulaşmayı hedeflemişti lakin başarısızdı.

"Kısa boyluları hiç mi düşünmüyorsunuz Tanrı aşkına!" tamam, aslında fazla kısa sayılmazdı ama bu lanet konserve ulaşabileceği bir yerde değildi. En az üç-dört santim daha gerekiyordu ve zıplamayı denese saçma görünmeyi bırak, her şeyi devirebilme ihtimali vardı.

Dudaklarını büzdü. "Tanrım.. O benim harikalar yaratacağım eserimin bir parçasıydı!" son kez şansını denemeyi seçerek tekrar elini yukarıya doğru uzattığında işine ciddiyetle odaklanmanın yanı sıra aralık dudakları arasından hafifçe sarkan dilinin farkında değildi. "Aldım, aldım, aldım.."

Alamadı.

Çünkü nereden geldiğini anlayamadığı bir el, parmak uçlarında hissettiği konserveye kolaylıkla ulaştığında, şaşkınlığını yaşamaya fırsat kalmadan üst raftan çekilmişti bile. "Hey!" kendine gelebildiğinde ilk söylediği bu sözcüğü elbette ki bağırarak dile getirmişti.

Arkasına hışımla dönüp konserveyi kendisinden çalan kişiye baktığında, karşısında tüm umursamazlığıyla alışverişini yapmaya devam eden genç adam onu takıyor gibi görünmüyordu.

Rose, kollarını gövdesinde kavuşturup söylendi. "Onu almak için ne kadar uğraştığımdan haberin var mı?!" karşısındaki adam gözlerini raflarda gezdirdi ve konuştu. "Hayır." bu rahat tavrı Rose'nin ağzını açık bıraktı. Bön bön suratına bakmayı kesip, "Güzel, şimdi var o zaman. Ver onu bana!" demesiyle birlikte genç adamın üstüne atıldığında, adamın bir adım gerilemesi ve havaya kalkan eli konserveyi almasına engel olmuştu.

faint star's hopes † jenmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin