Queen - Killer QueenKafayı yediğimden dolayı küfrederek ve birazcık tepinerek uyanmıştım. Gece yarısı gidişleri, sabah uyanılan çatışmalar, insanlar; oradan buradan kudura kudura kendi fikrini millete kabullendirmeye çalışan insanlar ve zihnimin bir köşesinde duran tiyatrom... güneş ışığı zihnimin o kadar dolu olduğu bir vakit beni uyandırmaya itmişti ki bir türlü ne ayılabiliyor, ne de düşüncelerimden uzaklaşabiliyordum. Gözlerimle tavanı seyrederken neredeyse hiç uyumamış olmamı tuhaf bulmuştum. Hani insan az uyur ya da ne bileyim uyumadığından yorgunluk hisseder ya onların hiçbiri tam şu vakitte bende bulunmuyordu.
Tekrar ve tekrar kafayı kesin olarak yediğimden dolayı tavana öpücük göndermek gibi dünyanın en romantik hareketini yapmış ve ayağa kalkmıştım.
Kalkmaz olaydım.
Baekhyun ciddi anlamda derisinin balık derisi gibi olduğunu ve soymam gerektiğini gösteren bir hareket yapmıştı. Benim güzel terliklerime o ağzında çat çat çiğnediği pis sakızını yapıştırmış ve evet hemde hiç utanmadan. Olmazdı zaten onun utanması, dayısına çekmişti sanki sinir olmamızdan büyük mutluluk duyuyor gibi.
"Kırıcı olacağım bay Byun Baekhyun." Diye yerde yatan bedene doğru seslendiğimde pis pis ağzını şapırdatarak uyanmış, tepesinde dikilen bana bakmıştı.
"Ne pislik yaptım gene?" Elimdeki sakız yapışmış çorabımı yüzüne fırlatarak günün ilk şerefsizliğinde bulundum.
"Terliğime sakız yapıştırmışsın." dedim sinirle. "Daha ne yapabilirsin?"
"Ama onun nedeni vardı." Dedi itiraz ederek. İnanmaz gözlerle ona baktım ama gene de nedenini sordum.
"Neymiş nedeni?"
"Kendisini çirkin olarak görüyormuş sakız. Özgürlüğü dilediğini ve bunun da anca siyah bir terliğin üzerinde bulabileceğini söyledi. Ağzımın içinde ağlatsa mıydım onu?" Tiksinen bir ifade ile ona baktım.
"Özgürlüğü duyunca duygulandığımı bile bile deme bunu. Çöpten akan çaya ve tozlarına benziyorsun öyle olunca." Çapkın çapkın gülümseyerek üstüme terliğimi fırlattı.
"Belki de öyleyimdir." Rafımda boş boş duran sırf Chanyeol para kazansın diye Baekhyun'un zorla bana aldırttığı plağını yere fırlattım sinirle.
"Ne yapıyorsun?" Diye hızla dirildi. Yerdeki plağı görünce çığlık atarak yere eğildi. "Chanyeol'un canı yandı." Bu defa ben gülümsedim. "Ruh hastası olmadığın kaldı bir. Onu da başardın sayemde."
"Belki de öyleyimdir." İkimiz de kahkaha attık.
"Öylesin, öylesin. Eee, seni yok edeni buldun mu?"
"Buldum," dedim sarı duvara bakarak. Dünden beri kendisine, beni yok eden bir şeyler var turşum, yemin ediyorum bir şeyler var, dediğimden dolayı meraklanmıştı. "İnsanlar, insanlar beni yok eden."
"Hadi canım."
"Vallahi öyle, insanlar beni yok ediyor."
"Delirmişsin."
"Sence de bu yorum için biraz geç kalmadın mı?"
"Çınar olmuşsun."
"Ve birazdan da yok olacaksın, diyecek gibisin."
"Hayır." Yerdeki gözlüğü hızla alırken gülümsedi. "Sen zaten yok değil misin?" Gözlüğünü bir viraneyi daha net göreceğini bilmeden taktı. Turşular bile ağladı o vakit, gerçekten.
"Var olmak için yok olmak." Dedim ve nefes alamadım. Camımın önünde solmaya yüz tutan sardunyalar bana oksijen fırlatsa da zerre nefes alamadım. Ben gerçek bir virane oldum, o anın pençesinde kalıverdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafamda döner durur o eski sinemalar, cebimde ölmüş filmler var // sulay
Hayran KurguBir tiyatro yazarının eve geri dönüşü ve üzümler, o lanet kabuğundan ayrılma hissiyatına tapan üzümler. "Özgür olmak istiyorsan o üzümleri lanet kabuğundan ayırmalısın. Unutma, portakallar asla kabuklarından ayrılmak istemezler ama üzümler buna tapa...