💧MAVİ ATEŞ💧

125 29 117
                                    


Gecenin karanlığından sıyrılan gökyüzü rengini bir elmanın kızıllığına teslim ediyordu adeta. Poyraz gözüne vuran güneş ışığıyla rahatsızca kıpırdanırken sol yanına döndü, gözlerini açmadan elini boşluğa bırakmıştı. Elinin yatağın soğuk ve boş yanına düşmesiyle gözlerini araladı genç adam. Betül yanında yoktu. Yastıktan başını kaldırıp odada gezdirdi gözlerini. Yataktan kalkıp gece kenara saçılmış kıyafetlerini üzerine geçirirken banyonun kapısına vurdu.

“Betül banyoda mısın? Betül?” diye seslendi ve cevap gelmeyince kapıyı açıp içeri baktığında banyonun bomboş olduğunu gördü. “Herhalde aşağıya indi” diye kendi kendine söylenirken merdivenlere yöneldi.

“Betül... Betül... Allah Allah nerede bu kız?” diye söylendi kendi kendine. Bahçeye açılan salon kapısından dışarı çıktığında bahçede bekleyen adamlarından birine seslendi.

“Akın... Akın”

“Günaydın patron bir şey mi oldu?”

“Betül’ü gördün mü?” diye sordu Poyraz merakla.

“Senin haberin yok mu patron Betül yenge gece ayrıldı konaktan”

“Nasıl ayrıldı, ne zaman?” diye sordu Poyraz şaşkınlıkla.

“Saat sabaha karşı üç buçuk dört gibiydi konaktan çıktı arabasını istedi bende getirdim sonra da gitti yani” diye cevapladı Akın kendisine sorulan soruyu sakin bir şekilde.

“Anladım” diye mırıldanıp az önce çıktığı kapıdan içeri attığı adımlarını merdivenlere doğru ilerletti. Yatak odasının kapından içeri girdi ve yatağın üzerine oturdu. Telefonunu alıp Betül’ün numarasını çevirdi, bekledi ama açan olmadı. Ardından iki defa daha aradı ama açılmadı.

“Aç şu telefonu Betül... Aç”

Poyraz sabaha yalnız uyanmayacağına dair bir söz almıştı Betül’den ama ne Betül sözünü tutabilmiş ne de Poyraz onun kokusunda sarhoş ola ola uyanabilmişti. Telefonunu sinirle yere fırlatıp ayağa kalktı, üzerindeki kıyafetlerden kurtulurken kendini soğuk suyun altına attı.  Ne kadar kaldığını bilmediği duştan havluna sarılıp çıktığında az önce mermer zeminle buluşturduğu telefonu çalıyordu. Bu telefon nasıl hayatta kalmıştı ki?Kendi kendine “Telefon bile sinirsel olarak sağlamlığa ulaştı sanırım bir ben kaldım” diye söylenirken mermer zeminin üzerinde çalmakta olan telefonunu alıp açtı.

“Efendim”

“Ceren seni çok özlemiş, senin yanına gelmek istiyor” diye mırıldandı telefondaki karşı ses.

“Bugün uğrayacağım yanına bende çok özledim şimdi kapatmam lazım” deyip telefonu kapatıp bu sefer düzgün bir şekilde çekmecenin üzerine bıraktı. Kalkıp üzerini değiştirecekti ki Betül’ün yastığı gözüne takıldı, uzanıp avuçlarının arasına aldı. Dün gece yastığın üzerine sinen kokusunu içine çekti. Huzuru kokluyordu sanki her nefes alışında.

“Nerdesin Betül nerde?”

Tahta köprünün ayaklarına vuran dalga seslerinden başka bir şey duymuyordu zihni. Gerçi duysun da istediği pek söylenmezdi. Ne yapmıştı ki, neden kendine verdiği sözün arkasında duramamış bu aşka teslim oluşunu izlemişti tüm benliğiyle yine yeniden. Zihnine dolan hayale sığınırken usulca diline doladı ikisinin de en sevdiği şarkıyı.

“Ben esaretin koynunda
Gecenin karanlığında
Umudum bir deniz yakamoz
Sessizliğe bir veda
Sorma ne olur sorma
Ne derler bilmem
Dokunma düşlerime dokunma
Tutunmam zor olsa da”

NÂR-I DÜZÂHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin