Betül ve Baran toplantı için hazırlanmış olan toplantı odasında anlaşma yapacakları şirketin gelmesini bekliyordu. Kapı açıldı ve Poyraz içeri girdi.“Abi nerdesin ya gelecekler şimdi? Sözleşme nerde hani getirmemişsin” diye mırıldandı Baran telaşla.
“Sözleşme yok toplantı da yok”
“Ne demek yok?” diye sordu Betül garipseyen bakışlarını Poyraz’a çevirdi.
“Yok demek işte sözleşmeyi de toplantıyı da iptal ettim” dediği anda Betül bağırdı.
“Ne yapmaya çalışıyorsun? Ne demek sözleşmeyi iptal etmek ya da ne demek?”
“İstedim ve yaptım” dedi Poyraz ifadesiz bir şekilde.
“Sen benim sözümü nasıl çiğnersin? Bu işin bizim için önemli olduğunu biliyorsun” diye mırıldandı Betül öfkeyle.
“Abi sen ne yaptın ya?” diye mırıldandı Baran gergin bir sesle.
“Bu para o işi yapmak için az”
“Buna sadece sen karar veremezsin delirdin mi sen ya? Oyun mu oynuyoruz burada?” dedi ve ekledi. “Sen insanı delirtirsin” diye bağırıp odadan çıktı.
Ertesi Gün
Betül, Ceren’i çıkışta okuldan almıştı şimdi de Ceren birlikte mutfağa girmiş ıslak kek hazırlığı içindeydiler. Betül ıslak patlıcanları kâğıt havluyla birlikte Ceren’e uzattı.
Betül gülerek “Al bakalım canım sen bunu güzelce karıştır tamam mı?” diye mırıldanırken kâseyi Ceren’in önüne bıraktı.
“Karıştırırım tabi neden karıştırmayayım?” diye mırıldandı Ceren cıvıl cıvıl bir sesle. Betül de fırına attığı kek tabanını çıkarmak için fırına yöneldi, fırının kapağını açıp eldivenle tepsiyi çıkardıktan sonra soğuması için kenara bıraktı. Ocağın üzerinde önceden soğumaya bırakmış olduğu şerbeti kekin üzerinde gezdirdikten sonra Hindistan ceviziyle tepsiyi Ceren’in önüne götürdü.
“Hindistan ceviziyle süsleme işi sende fıstık” dedi Betül gülerek.
“Aferin benim prensesime, yardımın için teşekkür ederim”
Ceren merakla sordu. “Babam beğenir mi demi yemeklerimi Betül Abla?”
“Tabi beğenir kuzum neden beğenmesin bak ne güzel oldu hepsi” diye mırıldanırken Ceren’in az önce peçeteyle nemini aldığı patlıcanları kızgın yağın içine attı.Poyraz mutfaktan gelen cıvıltılı seslerden önce öğrenmişti Betül’ün burada olduğunu. Mutfağa doğru ilerledi, içeri bakarken kapının kenarına yaslanıp izlemeye başladığını farkında değildi. Mutfağını kaplayan o huzur duygusundan o kadar memnun hissediyordu ki kendini gözlerini kendi hallerinde yemek yapmaya devam etmekte olan sevdiği iki kadına çevirip izlemeye başlamıştı. Ceren üzerindeki küçük kırmızı mutfak önlüğü ve sapsarı saçlarıyla çok tatlı görünüyordu. Betül ise bir yandan dilinde hafif mırıltılı bir şarkıyla eşlik ediyordu yemek yapışına. Topuz yaptığı saçlarına taktığı kırmızı renkli bandana o kadar yakışmıştı ki kendi kendine mırıldandığını farkında bile değildi.
“Her seferinde bu kadar güzel olmak zorunda mısın?”
Ceren neşeyle “Süslerim nasıl olmuş?” diye mırıldanırken bakışları kapıya yaslanmış onları izleyen babasını bulmuştu.
“Baba... Babam gelmiş Betül Abla” diye neşeyle bağırırken koşarak babasına sarıldı. Betül de kızaran patlıcanları alıp servis tabağının üzerine bıraktı.