Bölüm Şarkısı: Glee - Loser Like Me (Season 5)
Dört Sene Önce
Artık uyanmak istemiyordum. Ne annemi ne babamı görmek istemiyordum. Okula gitmeyi hiç istemiyordum. Tüm gün yatakta yatmak istiyordum.
Ondan uzakta olmak... Onsuzluğa alışamıyordum. En son altı ay önce mesaj atmıştım. Doğum gününü kutlamıştım. Teşekkür edip benim ne kadar değerli olduğumu söylemişti ve benimle tekrar konuşmak istediğini...
İki gün önce doğum günümdü ve bunu bildiği halde hiçbir şey yazmamıştı. Facebook'a girdiğini biliyordum. Bildirimi aldığını da.
Sadece... Sadece onun için önemsizdim. Luhan beni neşelendirmeye çalışsa da, bunu başaramamıştı. Beni neşelendiren tek şey ondan gelen mesajlardı.
Yataktan sürünerek çıktım. Bugün yıl sonu gösterisi için seçmeler vardı ve hoca zorla adımı yazdırmıştı. Benden nefret eden ve durmadan benimle dalga geçen insanların önünde şarkı söylemem gerekiyordu.
Bugüne dek sadece Luhan'a şarkı söylemiştim. Sağolsun hocaya ses kaydını göndermişti ve beni bu karmaşanın içerisine atmıştı. Bana iyilik yapmaya çalıştığını biliyordum ama ben... Ben Kai dışında hiçbir şeyi önemsemiyordum.
Hiçbir şey demeden evden çıktım. Zaten onların umurlarında değildim bile. Benimle olabildiğince az konuşmayı tercih ediyorlardı. Ne beni, ne cinsel kimliğimi ne de görünüşümü kabullenebilmişlerdi. Şirketteki aile yemeklerine bile çağırılmıyordum. Bir gün evin anahtarını almak için şirkete gittiğimde sekreter şirketin sahibinin oğlunu tanımamıştı. Daha doğrusu varlığımdan bile haberdar değildi kadın. Beni utanılacak biriymişim gibi saklamışlardı.
Ben bile kendimden utanıp aynaya bakmaktan kaçınırken, onların utanması aşırı doğaldı. Kızmıyordum onlara, sadece kırgındım.
Bazı geceler uykumdan çığlıklarla uyandığımda odama gelip nasılsın diye sormalarını beklerdim ya da ağlama krizine girdiğimde annemin saçlarımı okşayıp her şeyin geçeceğini söylemesini ya da sırf babam seviyor diye onunla futbol seyretmeyi. Ama sadece her sabah anahtarlığa para bırakıyorlardı.
Okula beş dakikaydı evim. Sigaramı yakıp müzik dinledim. Kai'nin en sevdiklerini...
Derslerde uyumak dışında hiçbir şey yapmıyordum. Kafama atılan kağıt parçalarını açmayı yıllar önce bırakmıştım. İbne, top gibi kelimeler canımı yakmıyordu ya da arkamdan attıkları tiksinç bakışlar. Canımı yakan şey sınav zamanı yüzsüzce yanıma gelip benden not istemeleri ya da sınavda kağıdımdan kopya çekmeleriydi.
Karşı bile çıkmıyordum artık. Sırf yüksek alamasınlar diye yanlış notlar tutmaya, sınavda önce altmışlık kağıt yazıp son dakikada yüzlüğe döndürüyordum.
Aralarda Luhan yanıma geldiğinde kafamı kaldırıyordum sadece. Bazen sadece sessizce bakıyorduk birbirimize. O benim sessizliğimden anlıyordu neler demek istediğimi. Ben ise onu anlamaya çalışmıyordum bile. Artık hiçbir şeyi anlamıyordum çünkü.
Son zil çaldığında istemeye istemeye gittim salona. Tüm sınıf adayları dinleyecekti. Hoca ise beğendiklerini söyleyecekti. Ben beğenilmek istemiyordum ya da dinlenmek şayet beğenecek ya da dinleyecek kişi Kai değilse.
İlk ben çıkacaktım. Beklemek istemiyordum. Hemen yatağıma dönmek istiyordum.
(Evet, belki benim bir hiç olduğumu düşünüyorsun.Ama senin olmak istediğin herkes önceden benim gibiydi.Benim bir kaçık olduğumu söyleyebilirsin, umurumda değil.Ama bana biraz zaman ver.İddia ediyorum ki fikrini değiştireceksin.)
Ne zaman istiyordum ne de fikirlerini değiştirmek. Yalandı bu sözler zaten. Onların olmak istedikleri kişiler hiçbir zaman benim gibi değildi. Bu, birkaç eziğin kendini kandırmak için yazdığı bir şarkıydı.
(Yoluma saçtığın tüm pislikler...Katlanılması zor değil, bu doğru.Çünkü biliyorum bir gün adımı haykıracaksın.Ve ben başka yöne bakacağım, bu doğru.)
Katlanmak zor değildi ama ben asla birilerinin adını haykırdığı o özel kişilerden olamayacaktım. Ben bir hilkat garibiydim. Bu dünyaya hiçbir zaman gelmemesi gereken.
(Git ve benden nefret et. Ağzını yor ki herkes duyabilsin. En kötü ne varsa onunla vur bana, devir beni aşağıya,Bebeğim umurumda değil.Devam et, yakında sen de anlayacaksın ki Benim gibi bir ezik olmak istiyorsun.Benim gibi bir ezik...)
Kimse benim gibi olmak istemezdi. Ben bile ben olmak istemiyordum. Kimse de ezik olmak istemezdi. Sadece benim gibilere aşağılayıcı ya da acınası bir gözle bakarlardı.
Devam etmek istemiyordum artık. Yavaşça gitarımı kenara bıraktım. Salondan yuhlama ve kahkaha sesleri geliyordu. Omzumu silktim. Onlarla uğraşmaya bile değmezdi çünkü.
Hoca ise gülümseyerek bakıyordu bana. İç çektim. "IQ'su çift basamaklı olmayan tek sizsiniz ama seyirciler maalesef bu az gelişmişler olacak. Ben zaten birinin zoruyla geldim. Sahne almak istemiyorum. Teşekkür ederim dinlediğiniz için." Omzuma dokundu. "Ne derlerse, ne yaparlarsa yapsınlar, bunları umursama. Sen çok değerli birisin Sehun. Elbet bir gün seni olduğun gibi kabul eden ve seni seven insanlara çevrili olacak etrafın."
Kırık bir gülümsemeyle karşıladım sözlerini. "Ben bile kendimi kabullenip sevmiyorum. Bunu kimsenin yapmasını da beklemiyorum."
Cevap vermesini beklemeden çıktım. Luhan'nın peşimden gelemeyeceğini de biliyordum. O da seçmelerdeydi çünkü. Onun kazanacağına inancım tamdı. İpeksi ince sesi bir meleği hatırlatıyordu bana. Onu ne kadar dinlemek istesem de kendimi eve atmak istiyordum.
Gözlerimi açtığımda saat anca onbire geliyordu. Rüyamda onu görmüştüm. Bana gülümsüyordu ve sarılıyordu. İçine çekiyordum kokusunu, hiç bilmediğim ve bilemeyeceğim kokuyu.
Dayanamadım. Tutamadım kendimi... Ona bir mesaj attım olmayan gururumu bir kenara atıp.
"Ölümden daha kötü olan şey nedir?"
Ω

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM |HUNHAN|
Fanfic"Sense benimle dalga dalga geçtin. Beni daha da yaraladın. Ben seni sevdiğimi söylerken altına yattığın adamları anlattın. Bir gün bana değerliymişim gibi hissettirirken ertesi gün bir çöpmüşüm gibi davranıyordun. "Hiç için acımadı mı? Hiç sızlamadı...