Uyandığımda ellerim kan içindeydi. Ara bi sokakta tek başımaydım. Bedenimde bi acı hissediyordum. Bi elim istemsizce karnımın sol bölgesini tutuyordu. Yavaşça kaldırdım elimi. Nefes almakta zorlanıyordum. Elimi kaldırınca vurulduğumu anladım. Canım çok yanıyordu. Acı acı bağırmak istiyordum, ama faydası yoktu... Zaten zar zor nefes alabiliyordum. Gözlerim dolmuştu. Dişlerimi sıkıyordum. Bedenimde bi kurşun olduğunu hissedebiliyordum. Etrafta bana yardım edebilecek kimse yoktu. Bu ıssız sokakta tek başımaydım. Hiç bişey düşünemiyordum. Ayağı kalkmaya çalıştım. Bi iki kez denedim ve her seferinde sendeleyerek yere düştüm. Düşüşümün acısıyla bağırdım. Sürüne sürüne sokağın başına doğru ilerledim. Acı acı inliyordum ama kimseler duymuyordu sessiz çığlıklarımı. İçimde gizlenen kurşun bedenimi parçalarcasına acı veriyordu. Ellerim kanlı, sokağın başına kadar geldim. Yanımda duran sokak lambasına ilişti gözüm. Lambanın direğine tutundum ve yavaşça ayağı kalktım. Merminin deldiği bölgeyi tutuyordum. Fazla kan kaybediyordum ve gittikçe karanlıklaşıyordu etrafım. Nerdeydim ben? Hangi sokaktaydım? Beni kim vurmuştu? Neden vurmuştu? Lavina nereye kaybolmuştu? Neler olmuştu?
Bu sokakları bilmiyordum. Belki yoldan geçen bi araba beni fark eder ve durur diye düşündüm. Gittikçe yorgun hissetmeye başlamıştım. Uykum geliyordu ve gözlerim kapanmaya başlamıştı. Çok halsizdim. Daha fazla dayanamazdım. Yürüyecek halim yoktu. Kendimi yola attım aniden. Yaklaşık 5 dk geçmişti. Artık umudum kalmamıştı. Kan kaybından ölmek üzereydim. Tam böyle düşünürken korna sesleri duydum.
BİPP BİİPP!!
Gözlerim kapalıydı. Hayal görüyorum sandım. O sesin gerçekten korna sesi olduğundan emin değildim. Yorgunluktan kendini dış dünyaya kapatmış ve sadece huzura ermek isteyen gözlerimi yavaşça araladım. Bulanıktı her şey. Ama karşımda duran şeyin gri bi araba olduğunu anlamıştım. Gülümsedim hafifçe.
Uyandım. Hastanedeydim ve dişlerim sanki kırılmışcasına acıyordu. Sanırım vücudumdaki kurşunu almışlardı ve o acıyla dişlerimi kırmamam için ağzıma havlu ya da bez gibi bişey koymuşlardı. Canım daha az acıyordu. Beni kurtaran kişiyi görmek istiyordum ama etrafta bikaç kekodan başka biri yoktu. Dışarda da yaklaşık 5-6 keko vardı. Biraz bekledim. Sonunda hemşire dışarda duran birine hasta uyandı diyerek haber verdi. Çok şükür. İçeri geldi dışarda bekleyen kekolar. Ben meraklı bi şekilde baktım onlara. İçlerinden biri kurtarmıştı beni ama hangisi?
Bi adam girdi içeri. Ağır abilere benziyodu. Sonra biraz düşündüm. Yok artık dedim yaw. Bu adam mafya lan! Demek bu semt çocuklarının babası bu adamdı. Ben yavaşça doğruldum yerimden. Sonuçta adam mafyaydı.
Rafet Baba:Hasan. Sen yardım et kıza, hadi oğlum.
Hasan:Tamam baba. (Sert ve ciddi konuşuyorlardı.)
Korumaya benziyolardı. Hasan denen kişi beni kaldırdı yavaşça. Mafya babası beni işaret etti ve diğer adamlarını yardıma yolladı. Onlara tutuna tutuna yürümeye başladım. Beni hastanenin dışına çıkartana kadar hiçbişey konuşmadık. Hastanenin önünde 6-7 tane araba vardı. Arabaların önünde de 4-5 kişi bekliyodu. Beni gri arabaya bindirdiler. Mafyayla birlikte çıktık yolculuğa. Bizim semte geldik. Semtin en güzel eviydi bu. Villayı andırıyodu ama değildi. Bizim semtte hiç böyle bi yer görmemiştim. Beni eve götürdüler. Hala hiçbişey konuşmamıştık. Adamları bana yardım etti ve beni bi odaya götürdüler. Üstümü değiştirmem için. Yatağın üstünde kıyafetler vardı. Hiç seçmeden giydim.
Elimi yüzümü yıkayıp yatakta oturdum. Camdan dışarı bakıyordum. Ne çok araba vardı. Birisi odanın kapısını tıklattı. İçeri bi çocuk geldi. Yaşımız aynı gibiydi.
Melih:Bacım, işin bittiyse aşağı götüriyim seni. Baba seni bekliyo.
Alev:Tamam, gidelim.
Belimden tuttu ve merdivenlerden aşağı indirdi beni. Aşağıda bissürü adam vardı. Serseriye benziyolardı ama görevleri korumalıktı. Mafya ordaydı. Ben biraz ürkmüştüm. Beni onun karşısındaki koltuğa oturttular.
Rafet Baba:Söyle bakalım. Kimsin nesin, nerelisin? Anan baban kim evladım?
Alev:Abi ben...
Beni aşağı indiren çocuk öksürdü. Mafya da gülmeye başladı.
Rafet Baba:Abi değil... Baba.
Alev:Ba-ba... (iç çektim ve başımı eğdim.)
Rafet Baba:Ben bu ifadeyi çok iyi biliyorum kızım. Daha önce kimseye baba dememiş birinin ifadesi bu.
Şaşkın bi şekilde kafamı kaldırdım.
Rafet Baba:Merak etme hepimiz birilerini kaybettik. (iç çekti.)
Alev:Baba ben sana teşekkür edemedim.
Gülümsedi.
Alev:Baba naapsam hakkın ödenmez. Can borcum var sana. Bundan sonra sen iste ben yapıyım baba. (Elini öpmeye çalıştım. Onun yerine elimi sıktı. Ve gülümsedi.)
Rafet Baba:Sen beni tanımıyosun heralde kızım. Ben.. RAFET PALA.
Alev:Kusura bakma baba
Ben buralarda yeniyim.Rafet Baba:Eee adın ne bakalım?
Alev:Alev..
Baba:Kardeşin falan varmı?
Alev:Yok. Ama kardeşim dediklerim var.
Baba:Anladım kızım. Biraz daha iyi oluncaya kadar burda kal.
Alev:Baba ben nasıl ödicem borcumu ya. Eyvallah babam, çok sağol.
Baba:Ödenicek bişey yok.
Alev:Sen benim canımı kurtardın. Can borcumu ödemem lazım. Bizde edilen yardım karşılıksız kalmaz baba.
Baba:Şu hergelelerden farkın yok be kızım. (adamlarını göstererk kahkaha attı.)
Bende güldüm. İyi birine benziyodu. Tek korkum uyuşturucu kaçakçısı olmasıydı. Sonunda beklediğim soru gelmişti:
Baba:Hap kullanır mısın?
Ne diceğimi bilemedim. Hayır desem, eğer kendisi uyuşturucu satıyosa beni vurur. Evet desem, eğer uyuşturucu satmıyosa beni yine vurur. En azından dürüst oliyim dedim.
Alev:Yok baba. Temizim.
Baba:Güzel... Bizdensin o zaman!
Oh.. İçim rahatladı.
Baba:Melih.
Melih:Emret baba.
Baba:Bundan sonra bu kızla sen ilgileniceksin. Şimdilik kendisi bizim özel misafirimiz.
Melih:Olur baba.
Melih beni yukarı çıkarttı. Zaten hava kararmıştı çoktan. Yattım uyudum. Aklıma Berk ve Lavina geliyordu. Sonra yine o cevabını bulamadığım sorular sarıyodu aklımı. Bunları düşünürken derin bi uykuya daldım...