영향
Sabah ilk uyanan Jungkook olmuştu. Gece fazla iyi uyuyamamasına rağmen sabah erken kalkmıştı. Gece ne kadar geç yatarsa yatsın sabahları hep erken kalkardı. Bu onda alışkanlık haline gelmişti.
Önce banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra bahçesine girdi ve sulaması gereken çiçekleri suladı. Sonrasında içeri girip kenarda duran sandığın içinden odun aldı birkaç parça. Onları da şöminenin içine atıp ateşin kızmasını sağladı.
Üstelik bunları yaparken onun her hareketini boydan boya cam olan kapıdan izleyen bir kurttan habersizdi.
Şömine işini bitirdiğinde eline telefonunu aldı ve Tae'ye mesaj attı,
"Bugün şehre geliyorum. Buluşalım."
Tae de onun gibi erken uyanmış ve telefonun titrediğini gördüğünde eline alıp cevap yazmıştı,
"Asla buralara uğramayan sen mi söylüyorsun bunu? Hey, her kimsen telefonu Jungkook'a ver."
"Jungkook eğer kaçırıldıysan yng yaz ben anlarım."
Jungkook arkadaşının yaptığı aptallıklara kıkırdadı hafifçe,
"Birazdan orada olduğumda görürsün."
"Lütfen çabuk ol. Seninle konuşmayı özledim!"
Jungkook yüzündeki gülümsemeyle birlikte telefonunu arka cebine sıkıştırdı. Jimin'in hala uyanmadığını farkettiğinde onun odasına doğru adımladı. Kapısını birkaç kere tıklattı önce. Ses gelmeyince bir kere daha denedi. "Hey, içeri geliyorum."
Çocuk ses vermeyince yavaşça kapıyı açtı ve başını uzattı aralık yerden. Burnuna dolan, omeganın yaydığı koku onun yüzünü ekşitmesine yetmişti bile. Uzun süredir bu denli yoğun hissetmemişti bu kokuyu. Kurdunun içinde hareketlendiğini hissettiğinde odadan geri çıktı ve salonda durdu biraz. Uzun zamandır içinde hapsolmuş, ininde gizlenen kurdu ne diye şimdi meydana çıkıveriyordu?
Kendi kendine kızarken yaklaşan adım seslerini duydu ve salona doğru yürüyen Jimin'e baktı.
Bir eli gözünü kaşırken diğer eli de yanında sallanıyordu ve görünmüyordu bile. Kazağının ucu elini örtmüştü anlaşılan. 'Eli bu kadar küçük mü yani?' diye geçirdi içinden Jungkook.
"Günaydın Jeon Jungkook." dedi omega çatallaşmış sesiyle.
"Günayd- Hey! İsmimi nereden biliyorsun?" Jungkook ilk başta anlamasa da sonrasında Jimin'e ismini söylemediğini hatırlamıştı.
Jimin gözlerini kaşımayı bıraktı ve yavru köpek bakışlarıyla Jungkook'a bakmaya başladı. "Şey ben komidinin üzerinde bir resim gördüm de. Sana benziyordu. Arkasında da Jeon Jungkook yazıyordu. Oradan öğrendim." Jimin açıklamaya çalışıyordu ama Jungkook'un donuk yüzünü izledikçe yanlış bir şey yapmış hissine kapılmıştı.
"Eşyalarımı karıştırdın yani, öyle mi?" Jimin yerden kaldırdığı bakışlarıyla Jungkook'a baktı ve ellerini iki yana sallamaya başladı.
"Hayır hayır. Ben sadece...Sana benzediğini gördüm...Arkasını çevirince de-" Jungkook'un sinirle baktığı gözleri Jimin'e hiç yardımcı olmuyordu.
"Bak, gerçekten sadece fotoğrafın arkasını okudum. Başka hiçbir şeyi ellemedim." Jimin alfanın inanmasını bekliyordu. Sonuçta bir fotoğrafın arkasını çevirip orada yazanı okumak kötü bir şey değildi ki.
Jungkook gözlerini devirdi ve sakinleşmek adına derin nefesler aldı. Son bir kez Jimin'e baktıktan sonra konuştu. "Eşyalarını al. Seni şehre bırakacağım."
"Ne?" dedi Jimin şaşırarak.
Jungkook yanına iyice yaklaştı ve yüzüne doğru eğildi. "Buradan gidiyorsun diyorum. Eşyalarını topla."
Jimin alfanın bu kadar yakınına girmesiyle kısa süreliğine afallamıştı. Onun kokusunu bu kadar yakından duymak Jimin'de gözlerini kapatma hissi uyandırıyordu. Kokunun daha yoğun geldiği yere, boynuna ulaşmak istiyordu.
Gözlerinin kapanmasına ramak kala kendine geldi ve bir adım uzaklaştı. Alfanın gözlerine bakamıyordu. Neydi bu hissettikleri? O çoğu alfa gibi sıradan biriydi, neden bu kadar etkilenmişti? İçindeki kurdunun bir alfaya olan ihtiyacından dolayı olduğunu düşündü birden. Muhtemelen öyleydi. Başka bir nedeni yoktu asla. Olamazdı.
"B-benim eşyam yok. Yanımda sadece bir şişe suyum ve telefonum vardı. Telefonum da yanımda." Jungkook onun böylesine telaşlı halini gördüğünde baştan aşağı süzmüştü. Ne diye bu kadar ter döküyordu bu omega?
"Peki öyleyse. Gidelim." Jungkook istemeden ona emredici tonla konuşuyordu. Belki de omeganın onun isteklerine boyun eğmesi hoşuna gitmişti.
Jungkook önden gidip kapıyı açtığında arkasından Jimin'in de onu takip ettiğini hissetti.
Arabasına doğru ilerleyip kapısını açtı ve Jimin'in de gelip binmesini bekledikten sonra o da bindi. "Kemerini tak."
Jimin ona yandan bir bakış atıp kemerini taktıktan sonra yola koyulmuşlardı. Arabası kasaba filmlerinde olan, ve genellikle koyu kırmızı renkteki, arkasında kasası olan bir arabaydı.
Arabanın için buram buram alfanın kokusuyla donanmıştı ve Jimin nefes alırsa dayanamayıp Jungkook'un üzerine atlamaktan korkuyordu. Bu yüzden yaklaşık 30 saniyedir nefesini tutuyordu ve patlamak üzereydi.
Jungkook omeganın yaydığı garip koku yüzünden ona döndüğünde suratının kıpkırmızı olduğunu gördü. Bir terslik olduğunu anlamıştı. "İyi misin?"
Jimin daha fazla tutamayacağını anladığında nefesini bıraktı ve derin derin soluklanmaya başladı. Gözleri yaşarmıştı ve şimdi neredeyse ağlamak üzereydi. Nefeslerinin düzene girmesini beklerken Jungkook'un kokusu da ciğerlerine daha fazla doluyordu. "Aman tanrım..Lütfen sakin olabilir miyim?"
Jungkook bir yandan Jimin'e bir yandan da yola bakmaya çalışıyordu. Bir şeyler söylemişti ama duyamamıştı. "Hey, ne oldu? Arabayı durdurayım mı?"
Jimin kocaman açtığı gözleriyle ona doğru döndü. "Hayır hayır durma. Camı açayım, biraz temiz hava iyi gelir." Camı açıp kafasını sonuna kadar dışarı çıkardıktan sonra temiz havayı solumanın keyfini çıkarmaya başlamıştı.
Jungkook'un evine ilk girdiğinde kokusunu almıştı elbet ama o zaman bu kadar ağır bir etki yaratmamıştı üzerinde. Her şey Jungkook'un ona yaklaşmasıyla ve Jimin'in onun kokusunu daha derinden aldıktan sonra olmuştu.
Jimin uzun süredir hiçbir alfayla beraber olmamıştı. Kızgınlık dönemlerini de kendi başına halledebiliyordu. O kadar ağır geçirmiyordu neyse ki. Ve yanında bir sürü alfa arkadaşları vardı. Hiçbirinin kokusu onu böylesine etkilememişti.
"Geldik." Omega gözlerini kapayıp camdan gelen havayı soluduğundan dolayı geldiklerini görememişti.
Gözlerini açtı, "Teşekkür ederim Jungkook. Yani şey Jungkook demedim. Jungkook diye biri yok. Unuttum ben. Tamam mı?"
Jimin başını eğdi ve elleriyle oynamaya başladı. "Özür dilerim. Seni rahatsız ettim." Jungkook onu tamamen ruhsuz bir çift gözle izliyordu.
"Önemli değil."
Jimin son kez alfanın gözlerine baktıktan sonra arabadan indi. Neden üzülmüştü bu kadar? O evi mi sevmişti, yoksa Jungkook'u mu? Onun kokusu yüzünden mi böyleydi şimdi?
Jungkook onu evine değil de şehrin girişine bırakmıştı. Zaten küçük bir yerdi buradan yürümek fazla zamanını almazdı. Hem temiz hava iyi gelirdi. Bu kadar fazla düşünmesi Jungkook için de, Jimin için de pek sağlıklı değildi.
🧚♀️
bir iki bölüm daha yayınlayıp gidiyoruuum yorumlarınızı belirtirsiniz dimi 👉🏻👈🏻
![](https://img.wattpad.com/cover/212420426-288-k759137.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sodom ve Gomore | Jikook
أدب المراهقينSodom ve Gomore; zamanında lanetlenmiş iki şehir. Ormanın derinliklerinde tek başına yaşayan alfa Jeon Jungkook ve yıldızların fazlasıyla parlak olduğu bir gecede tanıdığı özel omega Park Jimin, kurtarıcı. - fantastik öğeler, smut, mpreg!