meerrrhabalar efenim. kısa konuşucam sadece şey demek istiyorum yorumlarınızı okurken baya eğleniyorum, yani belki yorum fişeklersiz bana biraz, belki 👉🏻👈🏻
bu arada evin kapısını anlatmaya çalıştım ama medyadaki gibi işte bakarsınız
집
Hizmetkar, karanlık koridoru koşarak geçip yöneticinin kapısını tıklattı. İçeriye girdiğinde nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu, koşarken kendini fazlasıyla yormuştu ve şimdi durduğu için tüm kan birden beynine hücum ediyormuş gibi hissediyordu.
"Ne oldu?" yöneticinin buz gibi sesi odada yankılandığında hizmetkar kendini toparlayıp doğruldu ve birkaç kez öksürdü, "Efendim, gönderdiğimiz büyücü görevini yapmıyor."
Yönetici oturduğu döner sandalyesinden hızla ayağa kalktı ve bir solukta hizmetkarın yanında bitip yakasına yapıştı, "Ne demek yapmıyor?!"
Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuş ve damarları boynunu süslemişti. Hizmetkarın cevap bile vermesine izin vermeden sırtını hızla arkasındaki duvara çarptırdı. Adamın ağzından inlemeyle karışık bir çığlık kaçtığında efendisine yalvarmak üzereydi, "B-bilmiyorum efendim. Kurduğumuz bağlantıdan anladığım kadarıyla büyücü o-onu korumayı seçti."
Yönetici hizmetkarın boğazını sıkmayı bıraktı ve arkasını dönüp odasında volta atmaya başladı. Bir anlık gelen sinirle bağırıp masasındaki tüm her şeyi koluyla devirdiğinde hizmetkar açık kalan kapıdan koşar adım dışarı çıkmıştı. Efendisi sinirliyken onun yanında durmak kendi ölüm belgesini imzalamak gibi bir şeydi.
"Siktir!" yönetici boydan boya cam olan odasında pencereye doğru ilerledi ve şehrine baktı. Çok yüksekte olduğu için gözlerini kısıp ileriye baktığında Gomore şehrinin ışıklarını görebiliyordu. O kadar küçüklerdi ki, oradaki insanların acizliğini hatırlıyordu bu yöneticiye.
Alnını cama yasladı ve nefesini üfleyip dışarıdaki soğuk hava sayesinde camın buğulanmasını sağladı. Yeterince buğu oluştuğunda parmaklarını kaygan yüzeyde gezdirdi.
'Yüce Sodom.'
"Yakında görüşeceğiz büyücü."
—
"Hoşgeldiniz."
İkisi de sesin geldiği yöne baktıklarında karşılarında onları kendi yaşlarında, üzerinde garip kıyafeti olan biri karşılamıştı. Üstündeki şey eski filmlerdeki prenslerin gizlenmek için giydiği pelerine benziyordu. Başında başlığı ve ona bağlı dizlerine kadar uzanan bir pelerin. Tek kolunda tuttuğu sepetin içinde binbir türden çiçek, meyve, hatta sepetin kenarından aşağı doğru sarkan örümceğe benzer böcekler bile vardı.
Adamın yüzüne baktıklarında onları sımsıcak bir gülümseme karşılamıştı. Öyle sıcaktı ki, Jimin onun gülüşünü güneşe benzetmişti. İçini ısıtan tepelerindeki o kocaman ışık saçan şey değil de, karşısındaki adamın gülüşü olduğunu düşünmüştü.
Jungkook adamı süzdükten sonra tek kolunu omeganın önüne doğru götürdü ve önüne geçip onu arkasına sakladı. Jimin yanlış duymadıysa, Jungkook hırlamış bile olabilirdi.
"Sen kimsin?" alfa çatık kaşlar ve hırıltılı çıkan sesiyle sorduğunda karşısındaki adamın gülüşü bir an olsun solmamıştı.
"Ben bu evin sahibiyim. Burada farklı birilerini görmeyeli çok olmuştu. Nereden geliyorsunuz?" adam ışıltılı gözleriyle hevesle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sodom ve Gomore | Jikook
Novela JuvenilSodom ve Gomore; zamanında lanetlenmiş iki şehir. Ormanın derinliklerinde tek başına yaşayan alfa Jeon Jungkook ve yıldızların fazlasıyla parlak olduğu bir gecede tanıdığı özel omega Park Jimin, kurtarıcı. - fantastik öğeler, smut, mpreg!