3| Sodom

6.6K 740 212
                                    

마법

Jungkook arabasını şehrin neredeyse dışında olan bir kafenin önüne park etti ve kapıyı açıp dışarı adımladı. Tae ile genelde buluştukları yer burasıydı.

İçeri girdiğinde boş olan masalardan birine oturdu ve Tae'nin gelmesini beklemeye başladı. Bu sırada sipariş için gelen garsonları 'Arkadaşımı bekliyorum.' diyerek başından savıyordu.

Sonunda kapı açıldığında Tae görünmüştü. Gözlerini kafenin içinde gezdirdi ve Jungkook'u yakaladığında kocaman kare gülümsemesi yayıldı yüzüne. Hızlı adımlarla alfanın yanına ilerleyip sıkıca sarıldı boynuna,

"Hey! Seni buraya hangi rüzgar attı böyle?" kollarını ondan ayırıp Jungkook'un karşısına oturdu ve garsona işaret yaparak iki tane sade kahve söyledi.

"Anlat bakalım."

"Anlatılacak pek bir şey yok aslında." Jungkook masanın üzerinde ellerini birleştirdi ve onları izlemeye koyuldu.

"Sen buraya geçerli bir nedenin olmadıkça asla uğramazsın." Tae tedirgin bakışlarını onun yüzünde gezdirirken masaya doğru eğildi, "Bir sorun mu var?"

"Dün gece," diye başladı söze Jungkook,

"Dün gece ormanda daha önce hiç duymadığım bir uluma işittim. Normalde hep oluyordu ama bu seferki farklıydı Tae. Sanki, biri yardım çağrısı yolluyordu."

"Nasıl yani? Yanlış duymuş olabilir misin?"

Jungkook başını kaldırıp Tae'ye baktı ve inatla reddetti, "Hayır... Eminim bu çok farklıydı. Biri kurduma sesleniyordu ve bu onu çoktan uyandırmaya yetmişti."

"Ben daha ne olduğunu anlayamadan kontrolümü çoktan kurdum devralmıştı. Botlarımı giyip dışarı çıktım ve adeta tüm ormana yayılan vanilya kokusunu takip ettim. O kadar içgüdüsel hareket ediyordum ki koştuğumu fark etmedim bile. Yaklaştıkça o vanilya kokusu ağırlaşıyordu ama içine farklı bir koku da karışmaya başlamıştı. İki farklı kişi vardı ve ben sadece bir kokuya yönelmiştim."

Jungkook biraz nefeslenmek için elini garsonun getirdiği kahveye götürdü ve yudumladı. "Jungkook, bu tehlikeli olabilirdi. Neden yaptın?"

"Dedim ya tüm hareketlerim istemsiz oluyordu. İçimden geldiği gibi hareket ediyordum ve içimde de bir kurt olduğunu düşünürsek bunun benim yönettiğim şeyler olmadığı gayet ortada." Tae onu anlamsız bakışlarla izlemeye başladığında devam etti, "Her neyse az ileride ufak bir bedenin uzandığını fark ettiğimde adımlarımı yavaşlattım.

Acıdan kıvranıyordu resmen. O kadar kötü bir durumdaydı ki, dudakları soğuktan morarmış, bedeni titriyor ve dudaklarından çıkan aciz mırıltılarla yardım dileniyordu. Gözlerini bile açamıyordu Tae. Eğilip kucağıma aldığım sırada tekrar o ulumayı işittim, beni çağıran o ulumaydı ve şimdi çok yakınımdan geliyordu. Gözlerimle etrafı tararken gittikçe uzaklaşan karaltıyı görebildim. Çok hızlı koşuyordu. Kurdun yüzünü seçememiştim ama sadece fazla büyük olduğunu gördüm."

Tae gözlerini kırpmadan Jungkook'u dinliyordu. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istememişti çünkü bu hikaye ona bir yerden tanıdık geliyordu.

"Elimde titreşen minik bedenin inlemelerini duyunca hızla eve koştum ve sonrasını tahmin edebilirsin. Ona yardım ettim. Sabah da evine bıraktım işte. Şimdi o yüzden buradayım." Lafını bitirdiğinde Tae'nin yüzüne baktı.

"Bir şey demeyecek misin?"

"Ah evet, şey...Bu yaşadıkların çok garip. Yani daha önce hiç duymadığın ulumayı işittiğini söyledin. Üstelik bulduğun çocuğun yanında, seni yardıma çağırıyordu."

Sodom ve Gomore | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin