[clairo- heaven]
tüm gün evde "bu nasıl şarkı" diyerek dolaştım,
bi bakın!
~"İlk bakışta aşk olur mu?
Yoktur öyle şey demiştim. Sonra bir baktım ki dokunamazken bile sevmişim."
Bugünün son dersi olan klinik psikolojinin bitmesinin son 3 dakikasındaydık. Amfide 5 sıra önümde oturan Jungkook'a bakmamaya çalışsamda başaramıyordum. Derse odaklan diyen iç sesimle gözümü ondan alamayan bedenim çatışıyordu ve ben bariz bir şekilde durduramadığım duygularıma yenik düşüyordum. Uzayıp ensesine dayanan saçları bukle oluşturup kulağındaki küpeyi kapatıyordu. Saçlarına düşen floresan ışığının gölgesi ufuk çizgisi andırıyor, gün ağarırken demir atan bir denizci gibi manzarayı izlemekten kendimi alıkoyamıyordum. İnsanlar ufuk çizgisini görebilmek için yanlış yerlere bakıyorlardı.
Denizle gökyüzünün hasretle kavuştuğu çizgi onun saçlarındaydı.
Her gün farklı giyiniyordu, ona dikkatli bakmayan kimse hep aynı kıyafetleri giydiğini söylerdi ama o hep farklıydı. Siyahın hep aynı tonunu gözüne kestirmişçesine baştan sona zift siyahıydı. Renk spektrumuna baksan içinde zerre beyazlık bulamazdın bu siyahın. Bu zift karası ton, kiminde bedbaht kaderin esiri gibi dururken onda, teninde yetişen karagüllerden farksız bir bahçıvanın eseri gibi duruyordu. Sadece ona aitmişçesine, başkasına yakışmazcasına. O bir siyah güldü. Ayın gölgesinin düştüğü tenini, pamuk şekeri dudaklarını, büyük badem gözlerini ortaya çıkaran bu siyah, gemicilere yol gösteren bir deniz feneri gibi benim ona olan bitmek bilmez ilgimi körüklüyordu. Ben zincirini bilmediği diyarlara atan gemiciydim, avareydim. O ise benim deniz fenerimdi. Nerde olursam olayım onu bulur, bildiğim diyarları solurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
destiny; jjk
Fanfiction"- ee sonra. sonra gitti işte. - veda etti mi? etmedi. - etse bu kadar olmazdın. ne kadar. - oturup şuan kendi kendine konuşacak kadar." ©2019 by bombréve