1.0

51 8 66
                                    


[who?- tsuki ft shiloh]

rica ediyorum müzikle okuyun bu bölümü, zorlukla yazdım son kısımları ağlamaktan. aynı ruhu hissetmek için şans verin.


oy ve yorum yapmayı unutmayın!

keyifli okumalar~



keyifli okumalar~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




~


"Beni sev ya da benden nefret et, ikisi de benim yararıma. Seversen hep kalbinde olurum, nefret edersen hep aklında."

Louis Aragon




Kaşlarımı çatarak ona baktığımda pek bir şey anlayamamıştım. Anın şokuyla yanımdan geçip gittiğinde ise aklımdan pek bir şey geçmiyordu. Sadece beynimin duvarlarına çarpan 'Savaş başladı' cümlesi yüksek bir yankı yaratıyor, belki de bundandır dilime kelimeler düşmüyordu.

Afallamıştım. Bir öne, geri geriye gitmiş en sonunda ise başlangıç konumumda kalıp bir nefes çekmiştim. Hayat akıyordu, bir şelale gibi dinmez suların akımından bir yerlere sürükleniyordum. Yolun sonunu kestirememek bir kenara dursun, kontrol benim elimde değildi. Akıp giden o suda bata çıka deleneniyordum işte.

Gözlerimi her şeyi sindirmek istercesine kapatmıştım. Hissediyordum, adımlarımı her yere çarpığında bir felakete gittiğimi anlamıştım zaten. Bu muharebe meydanında ne kadar can kaybedeceğimi bilemiyordum ama sırtıma yiyeceğim her bir darbenin beni acı bir ızdırabın ortasında nasıl can çekiştireceğini yere vuran her adımımda kalbimdeki ağırlıktan anlamıştım bile.

Kafeteryaya giden adımlarım korkaklığın yanından geçmezdi. Etraftaki bakışlara bakmış, belki o bakışlardan küçük bir ipucu alırım diye düşünerek bana gülümseyerek bakan her insana gülümsemiştim kaşlarımı çatarak. Kafeteryaya girdiğimde tüm bakışlar üzerimdeydi. 'Bir felaket oldu.' demişti kalbim. 'Bir şeyler oldu Min Yun.' demişti her konuştuğunda beni büyük bir ızdırabın içine sokan o iç ses.

Gözler yüzümü turlarken bir grup insan "Helal sana Min Yun!" diye bağırmışlardı. Anlayamadığım bir dizi olay etrafımı sarmış ve ben her bir bakışta sorgularcasına bakışlarımı gezdirmiştim. Bakışlarım her yüzüne değen bedenden bir gülümseme çalmıştı, ve ben herbir gülümsemeyle bir kere daha afallmıştım.

Ne yaptın Mirae?

Sırtına darbe yedin derken yaptığı ima neyi ifade ediyordu, o an anlayamamıştım. İnsanların tebessümüne anlamsızca karşılık vermiştim. Sonra kafeteryanın kapısında olan bedenim koluma yerleşen kolla geri çekilmişti. Anın verdiği şokla adımlarım kolumdaki bedenin adımlarını uyduğunda yüzüm ancak bedenin yüzüne bakabilmiş, tanıdık ama burda olmasına şaşırdığım yüz ile gergin bir nefes vermiştim.

destiny;  jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin