[start//end- eden]lütfen medyayla okuyun
keyifli okumalar!
~"Seni buldum, ben kayboldum."
"Min Yun, bu dosyaları da hallet." demişti Kim Seokjin'nin sekreteri elinde bulunan yeni dosyaları önümde koca bi dağ yapmış dosya topluluğuna koyarken.
Klinikteydik. Oyunun oynadığımız günden nerdeyse bir hafta geçmişti. Uzaklaştırma cezasının bitmesine de bir haftadan biraz fazla kalmıştı. Bu bir haftada sadece bir kez kliniğe gelebilmiştik fakat içeri girmemiz ve çıkmamız bir olmuştu. Kim Seokjin kavganın üstünden geçeli sadece 2 gün oldu aranızı düzeltmiş olamazsınız diyerek bizi tekrar kovmuştu.
Bugün ise Taehyung'la korka korka girdiğimiz klinikte üstümüze yüklenen dosya yığınıyla nefes almaya çalışıyorduk. Kovulmamıştık ama konulmaktan daha vahimdi durumumuz. Kim Seokjin etimizden sütümüzden yararlanıyordu. Eh onun için biçilmiş kaftandık. Özellikle kavga olayından sonra daha da düşmüştük ellerine. Profesör Choi'nin yüzünü kara çıkarmamak için bu işlerin altına gıkım çıkmadan girmiştim.
Fakat Taehyung pek öyle düşünmüyordu. Bu dosyalarda kendi payı da olduğunu biliyordu ama yine de şikayet etmekten geri kalmıyordu. Eline aldığı her dosyayı oflayarak açıyor, elinin altındaki bilgisayarı kavrayan parmakları işini yapmak istemezcesine tuşlar üzerinde geziyordu. Uzun zamandır hasta dosyalarıyla ilgilenilmemişti ki elimizi attığımız her yerden dosya çıkıyor, küçük bir kliniğin bu kadar hastaya ev sahipliği yapması beni şaşırtıyordu.
Sekreterin verdiği dosyaları bu sefer Taehyung'a uzatmadan ben ikinci bilgisayardan sisteme girmeye başlamıştım. Onlara yük olmak istemiyordum. Taehyung'un ve Jungkook'un da tabiki suçu vardı ama aslında bakıldığında her şeye sebep olan bendim. Eğer bu dersi okulda alsaydık bu tarz işlerle uğraşmayacaktık, danışan alıp çıkacak bu kadar zahmete girmeyecektik fakat benim yüzümden bu tarz işleri yaparlarken büyük suçluluk duyuyordum.
Bu cezayı tek başıma çekmem gerekirdi, onlara kendi sırtımdaki yükleri yüklememle sırtımda oluşan rahatlama içimi rahatlatmıyordu. Aksine bana gülerek değen gözlerinin ardında sanki beni suçlayan bakışlarını görüyordum. Öyle değildi biliyordum ama kendimi suçlamaktan başka bir şey yapamıyordum işte.
"Yun Yun." demişti Taehyung gözlerinin üstüne düşen siyah tutanların ardından bana bakarken. "Şu dosyaları göndersene bana." diye devam etmiş, sonra bakışlarını tekrar bilgisayara çevirmişti. Uzun işaret parmağıyla gözlerine düşen tutamları hafif bir rüzgar vurmuşçasına hareketlendirmiş sonra parmağını tekrar tuşlara yerleştirmişti.
Kaşındaki yara tamamen geçmemişti ama iyileşmişti. Elmacık kemiğinin üstündeki morluk nerdeyse geçmiş yakınına girmeseniz o küçük hareyi anlayamazdınız bile. Ve saçlarını boyamıştı, maalesef o günden sonra saçları gümüşlüğünü simsiyah bi dehlize bırakmıştı. Her renk yakışıyordu uzun yüzüne, yine çok güzel olmuştu, saçlarına perma yaptırmış uzun tellerin herbiri şimdi küçük küçük dalgaları taşıyordu. Çok güzeldi, çok yakışmıştı fakat saçlarına her baktığımda grilerinin gitmesinin hüzününü yaşıyordum içimde. Bir teyzenin lafıyla kararlarını değiştirmesi biraz üzmüştü beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
destiny; jjk
Fanfiction"- ee sonra. sonra gitti işte. - veda etti mi? etmedi. - etse bu kadar olmazdın. ne kadar. - oturup şuan kendi kendine konuşacak kadar." ©2019 by bombréve