Hikayedeki Exo haricindeki karakterler kurgusal karakterler olup gerçekteki bir ünlüyle alakaları yoktur. Hikaye, 2018 yılının ilk yarısında, karakterlerimiz üçüncü sınıfın bahar dönemindeyken başlıyor.
İlk yazdığım versiyona göre kurguda ve karakterler arasındaki ilişkilerde kayda değer birkaç değişiklik yaptım. İlkinin verdiği hissiyatı verir mi, onun gibi bir şey çıkar mı bilmiyorum. Bu düzenleme işini de becerebilir miyim hiçbir fikrim yok fakat denemek istiyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Park Chanyeol'le kaotik ilişkimiz bundan 16 yıl önce ikimiz de altı yaşlarında birer ilkokul çocuğuyken resim dersinde bulutun mu yoksa gökyüzünün mü maviye boyanması gerektiğini tartışmamızla başlamıştı.
O gökyüzünü maviye boyamamız gerektiğini, bulutların beyaz olduğunu savunan tek kişiyken herkesten farklı bir yoldan gidersem yanlış yapacağım korkusuna kapılan ben tam aksini iddia etmiştim ve bir şekilde 'hayır mavi' 'hayır beyaz' şeklinde dakikalarca devam eden bir kavgaya tutuşmuştuk. Sonuçta ikimiz de ne bulutu ne gökyüzünü boyayamadan ders bitmiş, öğretmenimiz de gidip bulutları pembeye gökyüzünü sarıya boyamış arkadaşımızı tebrik etmişti. Gerekçe olarak da hayal gücünü gerçekliğe uydurmaya çalışmamasını öne sürmüştü.
Ne mavinin ne beyazın önemi vardı yani ama öğretmenimiz için önemsiz olması bizim için de önemsiz olmasını gerektirmiyordu. Öyle ki dersten sonra Chanyeol beni bahçeye çıkarmış, işaret parmağıyla gökyüzünü göstererek kendisinin haklı olduğunu bana kabul ettirmeye çalıştırmıştı. Çünkü o da benim gibi inatçı, altı yaşında veletin tekiydi ve kendisini bana gerçeği açıklamakla yükümlü görüyordu. Hayır, daha o yaşlarda haklı olmanın getirdiği hazzı yaşamak istiyordu.
Tezimin yanlışlığını fark eden ama altta kalmayı hiçbir zaman yediremeyen ben elbette ona bu hazzı yaşatmamıştım. Chanyeol'ün dizlerine bir tekme atmış, "Elbette biliyorum salak, gökyüzünü her seferinde maviye boyarsam mavi boyam kalmaz." gibi aptalca bir argüman sürmüştüm öne. Sonra da o, attığım tekmenin karşılığını saçımı çekerek vermiş ve bizi her ufak konuda birbirimize muhalefet olacağımız; benim ona kulaklarından tutup kum yedireceğim, onun benim üstüme arka bahçede bulduğu her hayvanı salarak hayvanlardan korkmama sebep olacağı bir ilişkinin içine sokmuştu.
Park Chanyeol'le geçirdiğim kaos dolu beş senenin ardından, Chanyeol'ün ailesi taşınma kararı almış ve ben onu bir daha görmeyeceğimi düşünerek rahat bir nefes vermiştim fakat dünya küçüktü, Güney Kore çok daha küçüktü, üniversitemin içinde bulunduğu bu şehir çok çok daha küçüktü ve sonuçta işler beklediğim gibi gitmedi. Birinci sınıfın ilk seçmeli dersinde tekrar karşı karşıya geldik.
Onun ilkokuldan tanıdığım Chanyeol olduğunu anlamam bir saniye sürmedi, o zamandan bu zamana değişen tek şey olgunlaşan yüzüydü. Hâlâ aynı sinir bozucu, inatçı çocuktu ve ben de hâlâ aynı sinir bozucu, inatçı kızdım. Bu yüzden dersin ilk on dakikasında başlayan, daha sonra film kulübünde, zorunlu tarih ve edebiyat dersinde kısacası karşılaştığımız her noktada devam eden yeni bir tartışmaya girişmemiz uzun sürmedi. İlkokuldaki çocuksu kavgaların aksine fikirlerimizin, deneyimlerimizin ve birikimlerimizin tartıştığını söylemek isterdim fakat ne yazık ki olay aynı eski zamanlardaki gibi tam bir 'yap ya da öl' meydan okumasına dönmüştü. İkimiz de alttan almayı sevmiyorduk ve bu, geçen 11 yılda değişmeyen tek özelliğimizdi.
Size neden şu an Park Chanyeol'den bahsettiğimi merak ediyor olmalısınız. Bahsediyorum çünkü kendisi hayatımda bana çelme takmak için an kollayan unsurlardan biri, ben de onun hayatında öyle bir role sahibim ama konumuz bu değil ve şimdi de koca cüssesiyle hoşlandığım çocukla aramızdaki masaya bölümden arkadaşlarıyla oturmuş, Kim Jongin'in, hoşlandığım beyin, 4k kalitesindeki güzel esmer yüzünü görmeme kendi 144p görüntüsüyle engel oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Americana ve Kalbi Kırık Külkedisi
FanfictionJust you and me, that's my whole world.