Bölüm 7

194 18 173
                                    

Kim Jongin'e karşı hislerimin ne zaman başladığını bilmiyorum ama fark ettiğimde geçen senenin haziran ayındaydık. Seulmi'yle yemekhanede oturuyorduk. O yine hem kendi tabağındakileri, hem benim tabağımdakileri midesine indirmekle meşgulken ben yarım saat boyunca aralıksız Kim Jongin'i izlediğimi fark etmiştim. Ve ondan sonraki her gün durum aynı şekilde ilerlemeye devam etti.

Gözlerim kalabalıkta onu arar olmuştu. Normalde kimseyi umursamadan kampüs girişinden doğruca fakülteme yürüyen ben önce başımı kaldırıp etrafımı incelemeye, sonra fakülte binama giden yolu uzatmaya başlamıştım. Kim Jongin'in esmer yüzünü yüz metre uzaktan görebilmek bile beni heyecanlandırıyordu.

Onu izlemeyi seviyordum. Arkadaşlarıyla birlikte voleybol oynarken, kafede onlarla birlikte takılırken gülüşüne tanıklık etmek hoşuma gidiyordu. Neredeyse bir sene boyunca onunla bulunduğum her ortamda zamanın izin verdiğince oturup onu izliyor, hareketlerini inceliyordum. Bu vakte kadar kalkıp da onunla iletişim kurma cesareti göstermemiştim hiç. Bunu yapamayacağımdan değildi ki istesem onunla konuşmanın, yakınlaşmanın bir yolunu da bulacağımdan emindim ama beni engelleyen bir dürtü vardı içimde. Sanki bunu yaparsam ona karşı beslediğim tüm hisler buhar olup uçacak gibiydi.

Onu uzaktan sevmek, uzaktan izlemek, hayatına yalnızca bir gözlemci olarak dahil olmak bana yetiyordu. Evet, gözleri bana değsin, beni fark etsin istiyordum ama bunun için verdiğim bir çaba yoktu. Dans kulübüne katılmaya karar verene kadar.

Beni buna iten temel dürtü neydi bilmiyorum, gerçi benim hareketlerimin yüzde doksanının belirli bir sebebi de yoktu. Bu bitmek tükenmek bilmeyen aşkı daha fazla içimde tutamayacak olmam da olabilirdi ama sadece hayatın beni, benim için çizdiği yolda seksek oynatabilmesi için kulağıma fısıldadığı kelimeler de olabilirdi. Sebep önemli değildi. Sonuç olarak bir adım atmıştım.

Ne beklediğimi bilmiyordum, Jongin'le konuşunca nelerin değişeceğiyle ilgili bir beklentim var mıydı ondan da emin değildim. Jongin'le ilgili hiç uçsuz bucaksız hayallere dalmamıştım. Ona şunları sorarım, bunları anlatırım diye aklımda kurduğum bir listem yoktu. Sanırım bu yüzden Jongin'le aramızda bir tanıdıklık bağı kurulurken olacağımı düşündüğüm kadar heyecanlı değildim.

Dans kulübündeki birinci ayımızdı. Haftanın üç günü beraber pratik yapıyorduk. Doğal olarak Jongin'le aramızda bir iletişim ağı da kurulmuştu. Bunda Chanyeol'ün bana verdiği tavsiyelerin etkisinin olduğunu söylemek isterdim ama bu tamamiyle Sehun'la aramızda kurulan arkadaşlığın bir ürünüydü.

Jongin, Sehun'un yurttaki oda arkadaşıydı. Hatta Sehun'un dans kulübündeki dönem sonu performansını izleyip hayran kalarak kulübe katılmaya karar vermişti. Bunu üçüncü haftamızın ilk gününde prova bittikten sonra öğrendim. Sehun, ben ve Ryujin yemek yemeye gitmeye karar vermiştik ve sonra Sehun, Jongin'i de yanımıza çağırmıştı. Hep beraber pizza yerken de bana nereden tanıştıklarını anlatmıştı Sehun.

Başta da anlattığım gibi Jongin'le bu şekilde başlayan ve sonraki her dans provasında devam eden sohbetimizin beni heyecanlandırması, ayağımı yerden kesmesi, kalp atışlarımı düzensizleştirmesi falan gerekiyordu. İçimi, onunla konuşmadan önce onu izlediğim o günlerdekinden daha çok kıpır kıpır etmesi gerekiyordu ama ben bunun yerine Jongin'e karşı hislerimi sorgulamaya başlamıştım.

Onu tanıdıkça ondan uzaklaşmak gibi bir mesele değildi bu. Sanki gerçekten ona karşı yoğun duygular beslememişim gibi bir histi. Oysaki Jongin'i daha düne kadar çok sevdiğimden emindim, her dakika aklıma o geliyordu. Fakat o tam karşımda oturup pizza yerken ya da beraber yolda yürürken, bana yemekhanede selam verirken kalbim hızla atmıyordu ve ben düşündükçe aslında tüm bu yeni gelişmelerden önce de Jongin'in benim kalbimi düşündüğüm kadar çarpıtmadığını fark etmiştim.

Bay Americana ve Kalbi Kırık KülkedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin