Bağ.

13 1 3
                                    

*Bundan sonra I.şahış tarafından anlatım yapacağım.

***
Masaya oturduğumda herkes neşeyle birbirlerine bir şeyler anlatıyordu. Sanki Rosie bu üçlüyü kırk yıldır tanıyormuşçasına onlarla konuşuyordu. Bense bugün olanlara pek anlam verememiş şekilde etrafa bakınıyordum. Aslında ünlü görmeye alışkındım, belki onlarla arkadaşlık kurmaya bile alışkındım ama birisinin gözlerime baktığında bu derece kalbimi yerinden sökmesine alışkın değildim belki de. Elimdeki limonatayı yudumlarken sağ tarafımdan gelen sesle birden irkildim.

-Sanırım konuşmaya pek dahil olmak istemiyorsun?
Soruyu soran Jeremy Renner'dı.

-Aslında dahil olmak istemiyorum denemez. Sadece odaklanamadım.
-Adınızı öğrenebilir miyim?
-Aa-Amelie bayım.
-Memnun oldum Amelie. Ben Jeremy ama arkadaşlarım ama genelde Renner der. Sen de Renner diyebilirsin.
-Memnun oldum Renner.

Sanki onu gördüğümde dostum olacağını anlamıştım. Renner hakkında biraz bilgiye sahiptim. Yani onun hakkında bir kaç şey okumuştum. Eşinden ayrılmıştı ve küçük bir kız çocuğuna sahipti. Ayrıca o da aynı benim gibi doğada yaşamayı çok seviyordu. En azından ahşaptan bir evi olduğunu biliyordum.
Kafamı kaldırdığımda Evans'ın gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Ben de ona doğru bakınca bakışlarını Downey'e doğru çevirdi. Onunla her gözgöze geldiğimde ya içimde bir şeyler parçalanıyordu ya da birleşiyordu. Bunu anlamakta güçlük çekiyordum. Sanki başıma gelecekleri hissediyor muydum bilmiyorum. Konuşma devam ederken Bay Downey bana doğru dönerek dediki:
-Gerçekten bu işten anladığını düşüyorum sarışın.
-Hangi iş? Anlamadım.
-Müzik diyorum. Baksana benim sevdiğim şarkıyı söylüyorsun, bu demek oluyor ki gerçekten bu işten anlıyorsun tatlım.

Bay Downey kocaman gülümsedikten sonra ben de ona tebessüm ederek kafamı salladım. Gerçekten bu konuda kendime güveniyordum. Sanırım yedi yaşımdan beri müziğe olan ilgim beni buralara kadar getirmişti. İlk şarkı sözümü ilkokulda yazdığımı hatırladığımda yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Ben o günleri düşünürken birden Rosie'nin sesini duydum.
-Bayım gerçekten yetenekli, neredeyse 200 şarkıdan oluşan bir defteri var.
Bunu duyduğum anda birden kaskatı kesildim. Rosie'den bunu söylemesini beklemiyordum. Şarkılarımı kimseye okutmamıştım bile. Sadece herkesten sakladığım, bazı parçalarımı Türkiye'de bir kaç sanatçıya vermiştim. Bunu kuzenim Nilay dışında kimse bilmiyordu.
Downey bunu duyduktan sonra koca gözlerini daha da irileştirerek bana baktı. Bende ona doğru baktım ve kafamı sallamakla yetindim. Çok rahatsız olmuştum. Ama o sırada bütün gözlerin üzerimde olması beni daha da rahatsız ediyordu.
O sırada Chris konuyla pek ilgileniyor gibi değildi. Bu biraz olsun beni içten içe üzmüştü. Masadan usulca kalkıp gömleğinin cebindeki sigarasını ve çakmağını çıkararak dış kapıya doğru yürüdü ve dışarı çıktı. Renner ise uykusu gelmiş bir şekilde Downey'i gitmek için dürtmeye başlamıştı bile. Downey bana baktı ve gözlerini ovuşturdu.

-Değerli arkadaşlar bu güzel gecede bize eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Fakat bizimkilerin sanırım uykusu geldi.

Bunu dedikten sonra Rosie ve ben birbirimize bakarak kıkırdadık. Downey gerçekten filmlerdeki gibi eğlenceli bir adamdı. Onu tanıdığıma gerçekten memnun olmuştum. Renner ile el sıkıştıktan sonra Chris'in kapıdan içeri girdiğini gördüm. Ufak bir tebessümle bana doğru yaklaştı.

-Amelie, Amelie'ydi değil mi?
-Evet Amelie.
-Tanıştığıma memnun oldum. Eşliğiniz için teşekkürler.
-Ben de memnun oldum. Rica ederim.

El sıkıştığımızda yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu sıcaklığından hissedebiliyordum. Konuşma bitip, kapıya yöneldiğin de tekrar arkasına dönüp bakması, not defterime yazdığım şarkı sözlerimi aklımdan tamamlamama sebep olmuştu.

"No fairYou really know how to make me cryWhen you gimme those ocean eyesI'm scaredI've never fallen from quite this highFalling into your ocean eyesThose ocean eyes

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"No fair
You really know how to make me cry
When you gimme those ocean eyes
I'm scared
I've never fallen from quite this high
Falling into your ocean eyes
Those ocean eyes."

Daha sonra Renner ve Chris kapıya yönelerek dışarı çıktılar. Ben de bir yandan şarkıyı aklımda tutmaya çalışırken bir yandan da Downey'in bana doğru yönelmesiyle ne yapacağımı şaşırmıştım.
-Amelie.
-Evet bay Downey.
-Bana Robert diyebilirsin tatlım.
-Buyrun bay Robert.
-Telefon numaranı istiyorum. Yani yanlış anlama, flört anlamında değil canım. Sadece şu arkadaşının bahsettiği defter hakkında seninle görüşmek istiyorum.
-Bayım, şey...
-Lütfen Amelie. Hayatımda hiç reddedilmedim, şuan olmasını da istemem.

Bay Downey gerçekten ciddi görünüyordu. Rosie'de bu teklife karşı kolumu çimdikleyerek ısrarlarını eyleme döktükten sonra numaramı Downey'e vermiştim. Hala olanları aklım almıyordu. Telefon numaramı abimin sayesinde başladığım film serisinin yıldızına vermiştim. Ve benimle hayallerim hakkında görüşmek istiyordu.
El sıkıştıktan sonra Downey, Rosie'ye gecenin hesabını ödedi ve kapıya doğru yönelerek bizden uzaklaştı. Kapının kapanma sesini duyduktan sonra Rosie boynuma atladı ve bar'ın içinde çığlıkları yankılanıyordu.
-Aman tanrım, Amelie!!! Buna inanamıyorum.
-Ben de inanamıyorum Rosie.
-Adam resmen numaranı aldı.
-Aman ya, boşversene Rosie. Kapıdan çıkınca bu geceyi bile unutmuştur.

Rosie ve ben masayı topladıktan sonra tüm ışıkları kapatarak, bardan ayrıldık. Rosie taksiye bindikten sonra ben de evime doğru yürümeye başladım. Çantamdan kulaklıklarımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım.
//Erica Jennings-It's a Lovely Day//

Bir yandan yürürken bir yandan da yaşadıklarımı, o okyanus gözleri düşünüyordum. Eve vardığımda sözleri hızlıca defterime geçirdim. Ve bugünün tarihini altına yazdım. Canım sıcak bir duş almak istiyordu fakat tüm yorgunluğumla kendimi yatağıma bıraktım...Gün yorucu geçmişti.

Holly Love (Kutsal Aşk)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin