Eve girer girmez odama girdim ve kapımı kilitledim.Üzerimdekilerden kurtulup günlüğümü yazmaya karar verdim.
Sevgili Günlük; Hani herşeyin iyi geçmesini ne kadar çok istersek o kadar kötü oluyor ya, işte şu zamanlar herşey tam da öyle. Konuşup kendimi anlatabileceğim hiç kimse yok biliyor musun? Keşke senin benimle konuşman mümkün olsaydı. Şu an tek isteğim birine sarılıp saatlerce ağlamak. Sevmek bu kadar acı verici mi gerçekten? Hepböyle mi oluyor? Ama ne kadar acı çeksemde, ona olan sevgimden asla vazgeçmemem gerektiğini anladım. Sanırım sevmenin anlamı acı çekmek. Değilsede böyle olmalı. Gerçekte olmasada hayalimde bile güzel. Keşke karşısına geçip; ''Neler yaşıyorum sayende biliyor musun? Hergün canım yanıyor. Eve döndüğümde acılarım, hayal kırıklıklarım ve mutsuzluklarımla baş başa kalıyorum. Yani ben hep burdaydım ama SEN YOKTUN..'' diyebilseydim.
Ben günlüğümü yazmayı bitirdiğimde annemde odamın kapısını çaldı.
''Irmak?
''Açıyoruum''
Aynanın karşısına geçip gözlerimi sildim. Yapmacık bir gülümsemeyle kapıyı açtım.
''Dışarıya çıkıp alış veriş yapmak ister misin?''
Birkaç dakika düşündüm. iyi gelebilirdi. Hem annem için hem de benim için. Onunla vakit geçirmek güzeldi.
''Bu çok güzel olur anne''
''Hadi ozaman hemen hazırlan''
Kendiside hazırlanmak için odasına gitti. Hava soğuktu. Dolabımı açıp koyu kot pantolonumu ve krem renkli gömleğimi çıkardım. Beyaz ceketimi giyip, kahverengi fularımı ve kahverengi ceketimi giydim. Tabii ki annem hazırlanmamıştı. Salona gidip televizyonu açtım. Annem gelene kadar dinlenmiş olurdum. Televizyon kanallarını gezerken bile aklıma Kerem geliyordu. Annem neşeli sesiyle;
''ırmaaak, hazırım hadi çıkalım.''
''Burdayım'' Elimi havaya kaldırarak annemin komik olan korkudan sıçramasını izledim.
''ırmak beni korkuttun! Ses çıkarsana kızım.''
''Tabii anne bir dahaki sefere şiir okurum korkmazsın.''
''Birde dalga geçiyor. Hadi kalk hemen çıkalımda bol bol gezelim.''
Annemin arkasından evden çıktım. Arabayı park yerinden çıkarmasını beklerken telefonum çaldı. Çantamda yaptığım arama kurtarma çalışmasından sonra telefonumu buldum. Arama yerinde ''Kerem'' yazısını görünce kalbim hızlı hızlıatmaya başladı. Nefesimi tutup telefonu açtım.
''Irmak?''
''Kerem?''
''Nasıl olduğunu merak ettim. İyi misin?''
''Ah evet iyiyim sen nasılsın?'' saçmaladığımın farkına vardığımda geç olmuştu gözlerimi kapatıp ağzıma hafifçe vurdum.
''Nerdesin?'' dedim cevap gelmeyince.
''Parktayız hala. Doktora gitmeyi unutma olur mu?''
Cevap vermeye hazırlanırken arkadan Kübranın ciyaklayıcı sesini duyduğumda çenemi kapattım.
''Şimdi kapatmam gerekiyor Irmak. Yarın görüşürüz.''
Cevabımı bile beklemeden telefonu yüzüme kapattı. Telefonun ekranına bakıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yoktun.
Teen Fiction''Sen benim hiç bilmediğim bir yerde uyuyorsun. Ben senin hiç bilmediğin bir yerde ölüyorum..'' İnanmak mı saflık, Öpmek mi günah, Dokunmak mı yasak, Neydi bu sendeki tutsak, Beni sana bağlayan. Bu kitap saflığın nefrete dönüşünü, bataklığın ortasın...