Bölüm 11 ~

366 16 2
                                    

Annem yorganımın ucundan çekiştirirken ellerimi yüzüme kapattım.

''Hadi ama sadece beş dakika daha uyumak istiyorum.'' dedim.

''En son beş dakika dediğinin üzerinden tam 2 saat geçti Irmak.''

''O kadar olmamıştır. Siz annelerin hep yaptığı şey.''

''Irmak çok ciddiyim. Artık kalkmazsan yatağını banyoya çekeceğim.''

''Gerçekten son beş dakika daha anne.''

''Sanki o beş dakikayı uyumazsan ölecekmişsin gibi konuşma Irmak!''

''Gerçekten ölebilirim..''

''Emre aradı. Akşama doğru seni almaya gelecekmiş ama sen hala kalkmamakta ısrar ediyorsun.''

Beynimin içinde yankılanan çanlarla yerimden sıçradım. Üzerimdeki battaniyeyi hızlıca atıp;

''Ne? Ah, o gün bugün mü gerçekten.''

''Hazırlanman için en az 2 saat düşünürsek fazla zamanın yok.''

Elimi 'her neyse' anlamına gelecek şekilde salladım. Annem odamdan çıktığında banyoya girdim. Sıcak su ile duş aldıktan sonra yatağımı topladım ve aşağı indim.

Annem tost yaparken yanına gidip masaya bardakları çıkardım.

''Selma Teyze ne zaman gelecek anne?''

Selma Teyze uzun zamandır bizim yanımızda çalışan bir görevliydi. O kadar uzun zaman olmuştu ki. Gerçekten sanki bizim ailemizdenmiş gibiydi. Bizimle birlikte yemek yer bazen burada kalırdı. İki haftalığına şehir dışındaki kızını görmeye gitmek için izin istemişti. Kızı benimle yaşıttı. Onu daha önce hiç görmemiştim ama Selma Teyze sürekli bahsederdi.

''Ne o iş yapmak zor mu geldi?''

''Sanki bir eksik varmış gibi hissediyorum. Okula gitmeden önce yanaklarını sıkabileceğim biri olmuyor.''

''Bana laf çarpıtıyorsun Irmak Hanım.''

''Hayır annecim.'' Yanına gidip onu öptüm.

''Sanırım sadece Selma Teyzeyi özledim.'' dedim.

''Bir kaç güne gelir Irmak mızmızlanmayı bırakta bahçedeki çiçekleri sula.''

Annemi dinleyip bahçeye çıktım. Çiçek sulama kabına su doldurdum ellerime eldivenleri geçirdim ve sırayla çiçekleri sulamaya başladım.

Selma Teyze her bir çiçekle konuşuyordu. Hatta ara sıra nasıl olduklarını sorduğunu bile hatırlıyorum. Evin kapısına kaçamak bakışlar attım. Annem ortalıklarda görünmüyordu. Eğilip bir çiçeğe fısıldadım.

''Merhaba..ıı.. Karanfil?'' Adını doğru hatırladığıma emin olmak için bir saniye düşündüm. Evet doğru bilmiştim.

''Nasılsın?'' Cevap mı bekliyordum? Hadi ama..Kafamı cidden sert çarpmış olmalıydım. Belkide bu kadar kısa ve ayak üstü konuşmamdan hoşlanmamıştır. Çiçeğin önüne bağdaş kurup oturdum.

''Ah madem öyle sana kendimi tanıtayım. Adım Irmak. Selma Teyze olmadığı için bugün ben sizinle konuşuyorum.''

Uzun bir süre geçtikten sonra çiçeğe herşeyi anlattım.

''İşte öyle çiçek bazen düşünüyorum onu sevmem için varlığına bile gerek kalmıyor. Kendimi ona nasıl mühürlediysem adını duyduğum yerde organlarımı kesiyorlarmış gibi hissediyorum. Bu canımı yaksada hoşuma gidiyor. Hayır. Mazoşist değilim. Ben sanırım hiç gelmeyecek bir treni bekleyen bir yolcuyum.''

Sen Yoktun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin