Koşarak odama girdim. Arkamdan kapıyı sertçe çarpıp bilgisayarı açtım. Koştuğum için nefes nefese kalmıştım. Masamın çekmecesinde duran düşük dozlu ilacımı alıp içime çektikten sonra bilgisayara geri döndüm. Keremin fotoğraflarına ait bir dosya açıp bütün fotoğraflarını kaydettim.Dosyadaki fotoğrafların neredeyse yarısından fazlasını yazıcıya gönderip sabırsızlıkla basılmasını bekledim.
Fotoğrafların tamamı basıldıktan sonra siyah kadife kaplı günlüğümü dolaptan aldım ve yatağımın üzerine oturdum. Günlüğümün bir kısmını ''Keremsi'' bölüm olarak ayırdım. Fotoğrafları sayfaya özenle yapuştırdım ve fotoğrafların alt kısmında kalan bölüme yazılar yazdım. Buoldukça uzun sürmüştü. Bugünün sayfasına gelip köşesine gülümseyen bir sticker yapıştırdım.
Annem bana seslendiğinde günlüğümü kutunun içine atıp yatağımın altına sürükledim. Terliklerimi giyip salona indim. Gamzeyi koltuklarda otururken gördüğümde sanki çok uzun zamandır onu görmüyormuşum gibi hissettim. Sanırım ona ''Keremsi hayal ve Keremsi bölüm'' hakkında bir konu açmamın zamanı gelmişti.
Okul formalarımı giymeyi bile özlemiştim. Gamze benim geldiğimi anladığında yüzünde isterik bir gülümseme oluştu. Bana kocaman ve kendimi çok fazla iyi hissedeceğim bir şekilde sarıldı.
''Merhaba.'' dedi.
''Hoşgeldin.''
''Hoşbuldum. Ah, Irmak seni böyle görmek berbat birşey.''
''Bende seni gördüğüme sevindim.'' dedim.
''Odana çıkalım mı?''
''Harika olur. Sen çık ben bizim için birşeyler hazırlayacağım.''
Mutfağa gidip küçük cam şişelerde iki tane vişneli meyve suyu aldım ve limonlu kek dilimlerini tabaklara koydum. Merdivenlerden çıkarken annemin kapının önünde ceketini giydiğini gördüm.
''Anne nereye gidiyorsun?''
''Markete bitanem. İstediğin birşey var mı?''
''Hayır, teşekkürler.''
''Gamze gitmeden dönerim.''
''Peki anne seni seviyorum.''
''Bende seni hayatım.''
Kolumla kapıyı iktirdim ve içeri girdim. Gamze yatağıma oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Elimdekileri önüne koyup bende yatağa oturdum. Gamze başının telefondan kaldırıp beklediğim şeyi yaptı.
''Bugün neler olduğuna inanamazsın!''
''Bütün gün bunları dinlemek için meraktan ölecek duruma geldim ama asıl benim sana söyleyeceğim şeye inanamayacaksın.''
''İlk ben.''
''Evet ilk sen. Artık anlatır mısın?''
''Kübra ve Kerem feci derecede tartıştı. Kerem Kübraya tokat attı!''
Kısa süreli bir şoktan sonra cevap vermeyi başarabilmiştim.
''Neden böyle birşey yaptı?''
''Başına gelenlerin Kübra yüzünden olduğunu öğrenmiş. Seni utançtan arayamadığını ama en yakın zamanda ziyaretine geleceğini söyledi.''
İki gündür aramadığı için üzümüş ve kırılmıştım. Ama şimdi üzülmem yerini sevince ve sabırsızlığa bıraktı.
''Emre Barın bugün okula gelmedi eğer gelseydi ortalık daha da karşırdı eminim.'' dedi.
''Kübra bana sinirli olmalı.''dedim fısıltıyla.
''Öyle olması normal. keremi sevdiğini düşünüyor. Böyle bir saçmalığı düşünmesi bile aptallık değil mi?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yoktun.
Teen Fiction''Sen benim hiç bilmediğim bir yerde uyuyorsun. Ben senin hiç bilmediğin bir yerde ölüyorum..'' İnanmak mı saflık, Öpmek mi günah, Dokunmak mı yasak, Neydi bu sendeki tutsak, Beni sana bağlayan. Bu kitap saflığın nefrete dönüşünü, bataklığın ortasın...