Bölüm 6 ~

248 12 1
                                    

Tüm hücreleri atom değil egodan oluşmuş olmalıydı. Aşık olmakmış! Bu dünyada yapacağım en son şey olurdu. Bu teklifi Keremin ya da.. diğer erkeklerin ilgisini çekmek için yapmamıştım. Gerçekten. O an Emrenin kafasını dağıtmam gerekiyordu ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Daha sonra..puff..herşey mahvolmuştu. Bay kendini övmeye bayılan kas yığınının teklifini kabul etmiştim.

Gamze arkamdan koşturarak gelip kolumu tuttu.

''Az önce neler oldu öyle?''

''Daha sonra konuşsak? Herşeyi anlatacağım.''

''Sorun değil, sonra konuşabiliriz ama Kübrayı sonra konuşmaya ikna edebileceğini sanmıyorum.''dedi endişeli bi sesle.

''Bak Gamze, benim en yakın arkadaşımsın diye Kübrayla arana mesafe koymana gerek yok. Benim için sorun değil.''

''Biliyorum Irmak. Ben senin için endişeleniyorum.''

''Tam yerinde bi his Gamze. Bencede arkadaşın için endişelenmelisin.'' Kübra arkamızdan etkileyici sesiyle yaklaştığında ikimizde ona doğru döndük. Kumral bukleli saçlarını geriye savurduktan sonra Gamzeye döndü.

''Bizi yalnız bırakır mısın?''

Gamze itiraz etmeye hazırlanırken ona bakıp gitmesini işaret ettim. Gamze gittikten sonra Kübra kolumdan tutup asansörün oraya kadar sürükledi. Daha sonra da bağırarak konuşmaya başladı.

''Az önceki yaptığın hareketler gözlerimi yaşarttı doğrusu.''

''Ben gelmeden öncede timsah gözyaşı döküyodun.'''

''Amacın ne Irmak? Kerem ve Emreyi birbirine düşürmek mi?''

''Ne saçmalıyosun sen? Ahmak gibi orada onları izliyordun böyle birşey istesem onları ayırır mıydım?''

''Önce kavga etmelerini sağlayıp daha sonra iyilik meleği gibi ortaya atlayıp onları ayırmaya çalışman.. ben bile etkilendim doğrusu.''

''Kavga ettiklerinden bile haberim yoktu Kübra!''

''Buna anca kendini inandırırsın. Kereme doğru atacağın her adımda tökezlersin Irmak!''

''Sen ne dediğinin farkında mısın? Şizofrenlik belirtilerin mi var!?''

''Benimle düzgün konuş!''

''Ağzımdan çıkan tek kelimeye bile değmezsin!''

Ona bağırmamın ardından yüzüme aniden bir tokat attı. Elimi yanağıma bastırdığımda çoktan göz yaşlarım akmıştı. Kübra asansörü çağırdığında ona, bana tokat attıktan sonra hiç birşey olmamış gibi gidemeyeceğini söyledim. Canım yanmıştı. Kübra beni asansöre doğru iktirdiğinde dengemi kaybedip başımı cama çarpıp yere düştüm. Sonrada asansör sallanarak durdu ve ışıklar gitti.

Korkudan nefesim kesilmek üzereydi. Kapıya doğru sürüklendim ve yumruklarımı kapıya geçirdim. Başım müthiş bir ağrıyla sızladığında elimi başımın arkasına attım. Ellerime tekrar baktığımda görüşüm bulanıklaştı. Ellerimde kan vardı! Kalbim nefes aldıkça batmaya başladı. Ceplerime baktığımda ise ilacım yanımda değildi. Ağlamaya başladım. Çok terlemiştim ve nefes alamıyordum. Başımı yere koyup olduğum yere uzandım. Etrafımı göremiyordum. Duymam bile zorlaşıyordu. Kesik kesik dışarıdan gelen sesleri duyabiliyordum. Kısa bir süre için.. Daha sonra ise tamamen nefes alamıyor derecesine geldim ve hiç birşey duymuyordum. 

Beyaz bi ışığın ortasından bir kadın bana doğru yaklaştığında burnum çiçek kokuları geliyordu. Kadının sapsarı saçları ve mavi gözleri güzelliğini tamamlıyordu. Beyaz bir tül elbiseyle bana yaklaşınca ürperdim. Ürperdiğimi anlamış olacak ki kollarını açtı. Bileğindeki 'sonsuzluk' işareti şeklindeki dövmesini gördüğümde bunun büyük annem olduğunu anladım. Ona doğru koşturdum ama sert birşeye çarpmamla yere düştüm. Büyük annem gözlerimin içine bakarak gülümsemeye devam ediyordu..

Omuzlarımdan birinin sarsmasıyla hafif hafif gözlerimi açtım. Kerem başımı dizlerine yatırmış bir şekilde bana bakıyordu. Ona tebessüm edip kısık bir sesle;

'Kerem..'' dedim. 

''Senin kahramanın gerçektende kahramanlık günü değilmiş demekki.'' dedi Emre. 

Zaten Keremin burada olacağını düşünmek saçmalık olurdu. Başımın kanadığını hatırlayıp başımı kaldırmaya çalıştım. Ama Emrenin güçlü kolları beni kucaklayınca gördüğüm kalabalık beni şok etmişti. 

Emre başımdaki yarayı fark edince güçlü sesiyle;

''Aptal gibi bakmak yerine biriniz ambulansı çağırsın.'' dedi. 

Tekrar nefes almam zorlaşıyordu. Kübra Kereme sarılmış ağlıyordu. Keremde bir eliyle Kübranın başını okşuyordu ve tabii ki bize bakıyorlardı. Sesimin çıktığı kadarıyla;

''Nefes alamıyorum.. İlacım.. çantamda..''

''Doruk sınıfında çantasından ilacını getir. Arabadayız.''dedi. 

Hızlı adımlar atmaya başlayınca canım daha çok yanıyordu. Yere düşmemek ve canımın yanmasını durdurmakiçin hırkasını avuçlarımın içine aldım. Başımı göğsüne daha çok bastırdım. Durmadan öksürüyordum. 

''Emre!'' Keremin bağırışıyla Emre durdu ve Kereme doğru döndü.

''Ambulansı beklemek zorundasın.'' dedi Kerem.

''Değilim.''

''Ambulans birazdan burada olur, senden daha hızlı götürür ve daha güvenli olur.''

''Oraya gittiğimde ararım.Kim daha hızlı götürürmüş karar verirsin.''

''Ailesi bunu kabul etmez.''

''Şuan zaman kaybettiriyorsun. Sana tavsiyem, benimle uğraşmak yerine sürtük sevgilinin yanına git sana anlatacakları vardır.''

Korkunç konuşmaları sona erdiğinde Doruk gelmişti. Emre ilacı eline alıp içime çekmem için ağzıma götürdü. Derince bir nefes aldım. Tekrar, tekrar ve tekrar. Emre koltuğun arkasına uzanmamda yardımcı olduktan sonra öne geçip arabayı çalıştırdı. Gerçektende hızlı gidiyordu. Kerem burada olsaydı kimin daha hızlı götüreceği hakkında saçma bir tahmin yapmazdı. 

Başım feci derecede sızlıyordu. Emre ara sıra arkasına dönüp iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. Kısa zamandan sonra hastaneye gelmiştik. Emre beni kucağına alıp hastaneye doğru yürümeye başladı. 

''Daha önce getirirmiş! Ah bu çocuğu öldürmek istiyorum.'' dedi.

Hemşireler sedyeyi yaklaştırdıklarında Emre beni sedyeye yatırdı. Hemşirelere neler olduğunu anlattıktan sonra beni acil bölümüne aldılar. Doktor başıma bakarken hemşirelerden bir tanesi daha rahat nefes alabilmem için solunum cihazı taktı. 

Doktor, hemşireye dikiş malzemelerini getirmesini söylediğinde yerimden kalkmaya çalıştım. O sırada Emre içeri girdi. Omuzlarımdan tutup beni tekrar yatırdı. Solunum cihazı yüzünden sesim boğuk çıkıyordu.

''Hayır, bunu istemiyorum. İğnelerden nefret ederim.''dedim  Emre gözlerini devirdi.

''Küçük çocuklar gibi davranma Irmak!''

İtiraz etmeye kalksam yine bir işe yaramayacaktı. Emre yatağın yanına çöktüğünde yüzümüz arasında en fazla 10 santim vardı Gözlerimin içine bakıyordu. Telefonuna kulaklığını takıp bir ucunu kendi kulağına diğer ucunu benim kulağıma taktı. Kulağıma dolan müzik sesi beni rahatlatmıştı. ''Birdy-Skinny Love'' şarkısı beni her zaman sakinleştirirdi..

Sen Yoktun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin