Uzun aradan sonra merhabaa :)
Aslında bu bölümü şimdi yazmayacaktım. Normal şartlar altında 2 hafta sonra gelmesi gerekiyordu ama ben bölüm paylaşmadıkça okuyucu sayısında bir artış olmuyor. Buda beni üzüyor.
Sınavlarım başladı ve onlara çalışmaktan gerçekten başımı kaldıracak zamanım olmuyor. Umarım anlayış gösterirsiniz. Şimdiden teşekkür ederiim..
Keyifli okumalar..
..♣..
Kapıyı beyaz önlüklü bir bayan açtı.
''Hoşgeldiniz Emre Bey.'' Emre tüm soğukluğunu hissettirecek şekilde;
''Annemler nerede?'' dedi.
''Salondalar efendim. Sizi bekliyorlar.''
Emre yürümem için belimde duran elini hareket ettirdi. İçeriye girerken Emrenin soğuk davrandığı kadına sıcacık bir şekilde gülümsedim.
''Hoşbulduk..'' Bunu çok kısık bir sesle söylemiştim. Kadının duyduğundan bile emin değildim. Emreyle birlikte salona girdiğimizde atmosfer dikkatimi o kadar çok çekmişti ki anne ve babasını fark edememiştim.
Emre dikkatimi toparlamam için elini belime bastırdı. Başımı anne ve babasının olduğu yöne döndürdüğümde annesi tüm içtenliğiyle gülümsedi.Gözlerindeki parıltıyı görebiliyordum. Sanki çok uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibi duruyordu.
Emrenin elinden kurtulup anne ve babasının yanına gittim. Annesi beni sıcacık kollarının arasına aldı.
''Hoşgeldin kızım.''
''..Hoşbuldum..'' dedim biraz utanç biraz da pişmanlıkla.
Babasıda tıpkı annesi kadar içtendi. Bu insanlar kesinlikle kandırılmayı hak etmiyorlardı.
''Haydi yemeğe geçelim.'' dedi annesi.
Cidden bu kadının adı neydi?
Emrenin yanındaki sandalyeme oturdum. Yemekler harika görünüyordu. Hızlı yememek için kendimi sıkmam gerekiyordu. Hakkımda kötü düşünceler oluşturmak istemezdim.
Annesi hizmetçilerden birine servis yapması için seslendi. Oldukça genç olan bir kız salondan içeri girip karşımıza oturdu. Emrenin annesi;
''Efsa, misafirlerimize hoşgeldin demeyecek misin?'' dedi.
''Adın ne?''
Evet gerçekten hoş bir kıza benziyordu. Güzelliği baş döndürecek kadar vardı. Hoşgeldin demesini bekliyordum. Korktuğum şey ise onunda Emreye benzemesiydi.
''I-ırmak'' dedim tereddütlü bir şekilde.
''Adından emin değil misin yoksa?''
Ne oluyordu şimdi buna? Daha hiç tanımadığı biriyle böyle konuşulmaması gerektiğini bilmiyor muydu?
Emre çatalını sertçe tabağının yanına bıraktı. Kafasını masadan kaldırmadan;
''Nasıl konuşman gerektiğinin farkına varacak mısın, yoksa odana mı çıkmak istersin?'' dedi.
Masadaki gerilimin herkes farkındaydı. Korkuyordum ve kendimi kötü hissediyordum. Neyseki bu gerginliği bozan kızıl saçlı bir hizmetli oldu.
''Nisa Hanım, bir diğer yemeğin servisini yapayım mı?''
''Ah, evet harika olur.'' Gerildiği tüm yüz hatlarından belli oluyordu.
Kızıl saçlı hizmetli tabaklarımıza yemekleri koyarken Efsa yine bana dönüp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yoktun.
Teen Fiction''Sen benim hiç bilmediğim bir yerde uyuyorsun. Ben senin hiç bilmediğin bir yerde ölüyorum..'' İnanmak mı saflık, Öpmek mi günah, Dokunmak mı yasak, Neydi bu sendeki tutsak, Beni sana bağlayan. Bu kitap saflığın nefrete dönüşünü, bataklığın ortasın...