Öncelikle bu bölüm çok uzun zaman sonra geldiği için özür dilerim. Siteye yazma imkanım pek olmuyor ama 2 gün içinde bir çok bölüm yazacağım. Umarım beğenirsiniz :)
Sabah,önceki günlere göre daha neşeli uyandım. Bacaklarımı yatağımdan aşağı sallandırdıktan sonra yukarıya doğru kollarımı uzatıp esnedim. Saate bakmak için yanımda duran komodinin üzerinden telefonumu aldım. Saat daha sabahın altısıydı. Normalde ölsem bu saatte uyanamazdım. Ama şuan kendimi oldukça enerjik hissediyordum. Telefona gelen 3 cevapsız aramayı gördüğümde kendime gelmem uzun sürmüştü. Gözlerimi kırpıştırıp tekrar, tekrar ve tekrar bakıyordum. Arayan Emreydi. Ama neden aramış olabilirdi ki? Herkese karşı soğuk, katı ve korkutucu olan çocukla iki gündür hep görüşüyorduk. Saat oldukça erken olduğu için mesaj atmaya karar verdim.
''Günaydın?'' Telefonumu elbisemin cebine atıp mutfağa indim. Tabii ki bu saatte annem ve babam uyuyordu. Dolaptan portakal alıp katı meyve sıkacağı makinesine koydum. Sırtımı bangoya yaslayıp telefonumu cebimden çıkardım. E-mail'lerimi kontrol ederken Emre aradı. Yerimden sıçradım. Bu saatte uyanık mı oluyordu?
''Emre?''
''Dışarı çıkalım mı, sana sormak istediklerim var?''
''Ne zaman?''
''Şuan bi işin var mı?''
''Hayır ama okul?''
''O saate kadar uzamaz.''
''Tamam ozaman'' dedim. Portakal suyumu bardağa doldurup bir dikişte bitirdim.
Odama çıkıp eşortman takımımı giydim. Saçlarımı topuz yaptım. Annemler hala uyuduğu için haber verme gereği duymadım. Kapıyı açıp dışarıda beklemeye başladım. Beklerken kulaklığımı takıp müzik dinledim. Kısa bir zamandan sonra beyaz spor bir araba önümde durdu. Siyah camlardan içeriyi göremiyordum. Ben cama eğilmiş kim olduğunu anlamaya çalışırken birden cam açıldı ve Emrenin yüzüyle aramda sadece bir kaç santim kaldı. Bi süre öyle kaldıktan sonra geriye sıçradım.
''Neyi bekliyorsun, binsene.''
''Bu yaşta senin yerin kesinlikle orası değil Emre''
''Bu yaşta bana ders vermeye çalışanında sen olamayacağı gibi.Şimdi bittiyse artık bin şu arabaya.''
Gözlerimi devirip arabanın arkasından dolandım. Ön kapıyı sertçe açıp koltuğa yerleştim. Annem ve babam arabayı bu yaşta birinin kullandığını öğrense kesinlikle şikayet ederlerdi. Benden 3 yaş büyük olması ise hiç birşeyi değiştirmiyordu.
''Kübrayla aran nasıl?''
''İyiyiz..''
''Doğruyu söyle'' dedi sertçe.
''Doğruyu söylüyorum ayrıca neden kötü olsun ki? İyiyiz evet.''
''Tuhaf..''
''Tuhaf olan ne?''
''Keremi sevdiğin halde Kübrayla iyi anlaşman.Hmm.. düşündümde oldukça tuhaf.''
Ona doğru dönüp bağırmaya başladım.
''Saçmalama! Kübra benim arkadaşım ona bunu yapmam.''
''Çok yazık çoktan yapmışsın ama.''
Elimi kapının koluna attım ama kilitliydi.
''Aç şu kapıyı!''dedim bağırarak.
''Bağırma!''
Soğuk biri olduğunu biliyordum ama daha önce onu hiç bu kadar sinirli ve bağırırken görmemiştim. Hem sinirlenmesi gereken bendim. İstemsizce gözümden dökülen yaşlarla fısıldayarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Yoktun.
Teen Fiction''Sen benim hiç bilmediğim bir yerde uyuyorsun. Ben senin hiç bilmediğin bir yerde ölüyorum..'' İnanmak mı saflık, Öpmek mi günah, Dokunmak mı yasak, Neydi bu sendeki tutsak, Beni sana bağlayan. Bu kitap saflığın nefrete dönüşünü, bataklığın ortasın...