The neighbourhood - Wires🎶
Her yeri dağılmış ev. Param parça eşyalar her yere yayılmış. Yerlerde cam kırıkları. Açık pencereden uğultuyla giren rüzgar. Saatler önce çığlıklar kopan bu evde şimdi ölüm sessizliği vardı. Banyoda da her yerde olan cam kırıklarından vardı. Evin içi buz kesmişti. Defalarca silip atılmak istenen o görüntüler gözünün önüne gelen o çocuk. Duşa kabinde yere oturmuş başından aşşagıya akan kaynarsuda bacaklarını kendine çekmiş. Kolundaki bıçak yarası, yüzündeki kesikler ve evin her tarafında olan cam kırıklarının ayağındaki kesik izleri. Kaynar su yaralarını daha çok yaksa da saatlerce orda oturarak unutmaya çalışacaktı o görüntüleri. Ona dokunan o elleri unutacaktı. Unutması lazımdı. Ama salisesine kadar hatırlıyordu. Artık çığlık atacak gücü de yoktu. Yüzüne değen su damlaları ile beraber düşmüştü gözyaşları. İçinde koca bir fırtına kopuyordu. Bütün benliğini o fırtınada kaybediyordu. Kalbine giren acıyla elini kalbine bastırdı. Ağzından firar eden hıçkırık içinde olup biten herşeyin küçük bir kırıntısıydı. O güçlü jeon jungkook şuan sadece bir hiç olduğunu hissediyordu. Seneler önce yaşadığı o an geliyordu. Sokakları dolduran çığlıkları. Ve dün gece çıkmayan sesi. Gıkını çıkarsa biliyordu ki herkesin hayatını maafedecekti. Dün gece jimin için susmuştu. O altı tane denek için susmuştu. Taenin yaptığı herşeye göz yummuştu. Sabaha kadar kusmuştu. Evi dağıtmış, çığlık atmıştı. Güçlü görünmesi lazımdı. Taenin karşısında güçlü durmalıydı. Ve tae bu güne kadar ona ne yaptıysa hepsinin acısını çıkarmalıydı. Denekler için savaşmalıydı. Jimin için savaşmalıydı. Üzerindeki ıslak kıyafetlerle kalktı ayağa kolu hayla kanasa da umrunda olmadı. Tüm ıslak kıyafetleri çıkarıp odasına gitti. Ayağımın altındaki cam kesimlerini hissetmiyordu bile. Dolapta ne bulursa geçirdi üzerine. Siyah pantolon ve krem rengi boğazlı kazak. Dün geceden kalan boğazındaki morlukları görmek dahi istemiyordu. Islak saçları dağınık, yüzü kendisine yaptığı bir kaç çizik ile dolu. Kolundaki bıçak yarası ise dikilmesi gerektiği halde jungkook hiç bir şey yapmamış üzerine kazağını giymiş, kazağının üzerine ise deri ceketini. Yavaş yorgun adımlarla evden çıkmış arabasına binmişti. Laboratuvarın önünde arabayı park edip inmiş binaya doğru yürürken namjoon ile jini hararetli bir şekilde konuşurken görmüştü. Namjoon iyi adamdı. Ama jungkookun çözemediği şekilde şu deneyi dibine kadar destekliyordu. Ve bu jungkookun sinirlerini bozuyordu. Jin ise deneyden pek memnun görünmüyordu ama jungkook şu laboratuvara geldiğinden beri Jin namjoona aşıktı bu belli barizdi. Deneyden memnun olmasada namjoona olan hisleri yüzünden deneyi destekliyordu. Deney için yapılan ilaçların hepsini namjoon geliştiriyor. Jungkook bir şekilde jini bu deneye karşı çıkması için ikna etmeliydi. Jin hızlı hızlı konuşurken jungkooku görmesiyle donup kalmıştı. Endişesi gözlerinden okunuyordu. Jungkookun hali gerçekten kötüydü hiç bir yarasına pasuman yapmamıştı. Namjoon da jinin bakışlarını takip ederek jungkooka bakınca bunu beklemiyordu. Herkes jungkooku esprileri ve güldüğünde ortaya çıkan tavşan dişleri ile bilirdi. Bu hali ikisini de korkutmuş olmalı ki Jin sakince jungkook a seslendi "profesör jeon" jungkook bu endişeli sesi duyduğunda kendisine bakan namjoon ile Jin e baktı. Namjoon tam ağzını açıp iyi misin diye soracakken jungkook kocaman gülümsedi "ikinize de günaydın" sesi sanki her şey yolundaymış gibiydi gülüşü de öyle. Namjoon bu haline anlam veremezken Jin endişeliydi. Jungkook ilk önce binaya girdi sonra ise odasına. Masaya boş boş bakıyordu. O sırada yeonjun kapıyı çalıp odaya girdi. Tabi jungkooku gördükten sonra yüzündeki dehşet inanılır gibi değildi. Jungkook küçük olduğunu düşünsede yüzünde epey derin yarıklar vardı ve bazılarına dikiş bile atılabilirdi. Ayrıca baya dagınık gözüküyordu. Jungkook yeonjuna bakıp gülümsedi. "buyur ufaklık" sesi her zamanki gibiydi neşeli gibi içinde kopan o kadar fırtınaya rağmen. Yeonjun ne diyeceğini bilemiyerek "şey profesör jeon tüm profesörler toplantıya gidiyorlar şimdi sizi de çağırmam istendi." yeonjun hızlı hızlı konuşup odadan çıkmıştı. Jungkooku bu halde görmek epey canını sıkmıştı. Jungkook aynı dağınıklıkla odadan çıktı toplantı salonuna ilerledi. Salona girmesiyle beraber tüm gözler ona döndü. Tae yutkundu. Kendine küfürler yağdırmaya başladı. Söz vermişti o günden sonra jungkooka zarar vermeyecekti ama yine tutamadı sözünü. Param parça etti yine onu. Jungkook kimseye bakmayarak jinin yanına oturdu. Namjoon ise karşılarında oturuyor. Tae ise toplantı masasının en başında. Tüm profesörler jungkooka bakarken tae öksürünce herkes ona döndü. Bir kişi hariç. Jungkook sadece önüne bakıyor dağınık saçları anlını kapatıyordu. Jin jungkooka üzüldüğü için destek olmak amaçlı elini koluna koydu. Ama jungkookun acı içinde inlemesi, jinin kazaktan eline bulaşan kan ile herkes ikisine döndü. Jungkook acı içinde inleyerek kolunu tutarken Jin endişeli jungkookun koluna bakar "kook iyi misin kolun kanıyor" jungkook inleyerek tam cevap verecekken omzunda hissettiği eller ile kafasını kaldırdı taeyi görünce geri çekilmeye çalışsa da tae izin vermedi. "yaralısın yarana bakılması gerek hareket etme ve diğerleri de önüne dönsün." taenin bu emrine herkes önüne dönünce jungkook taeye bakmadı bile. Burda profesörler olmasa bağırır çağırırdı ama jungkook bekleyecekti doğru zamanı bekleyecekti. Tae kolunu kıvırdı jungkookun. Jungkook yeri izlerken taenin yardımcısı çoktan malzemeleri getirmiş tae jungkookun kolunu dikmeye başlamıştı. Tae işini bitirdiğinde elini jungkookun çenesine uzattı. Yüzündeki yaralar için. Jungkook elini itince bir süre ona bakmayan jungkooka baktı ve yerine oturdu. Sakince konuşmaya başladı. "Verilen ilaçlardan dolayı deneklerin uyulmaması gerekiyordu ama dün hepsi uykuya kalmış. Namjoon daha farklı bir ilaç geliştir" bunları derken jungkooka bakıyordu. Çünkü o ilaçları jungkookun değiştirdiğini odasında jungkooku yakalamasından sonra sabah uyuyan denekleri görünce anlamıştı. Namjoon ciddi şekilde kafasını salladı. Jungkook ilk namjoona sonra jine baktı. Jinin yüzü bir karıştı. Jungkook kesinlikle jinle konuşmalıydı. Tae konuşmaya devam etti "jungkook ve yoongi de deneklerin son durumlarını gözlemleyip rapor çıkarsınlar" tae jungkooka bakarken jungkook yoongiye baktı. Taenin en yakınlarından olan sessiz ve gizemli bir profesördü. Neden tae ile bu kadar yakınlardı, yoongi nasıl biriydi kimse bunları bilmezdi. Jungkook sakince kafasını salladı yoongi de öyle. Tae bir kaç bir şey daha anlattıktan sonda ilk tae çıktı toplantı salonundan. Profesörler yavaş yavaş çıkarken jungkook ayağa kalktı yanında toparlanan jine baktı. "Jin az konuşabilir miyiz?" Jin jungkooka döndü tebessüm ederek "tabi olur"
Jungkook ile Jin jungkookun odasına gelmiş yeonjun ikisine de kahve getirmişti. Jungkook lafı ağzında geveliyip duruyor Jin ise bu durumu anlamış olmalı ki konuşmaya başladı. "Demek istediğini açıkça söyle kook bu binada samimiyetine inandığım sayılı kişilerdensin." jungkook jinin du dediklerinden güç alarak "deneyi destekleme Jin namjoona olan duygularının farkındayım. Bunu görmemek mümkün değil ama lütfen o altı insanı dışarıda bekleyen bir hayat var aileleri var belkide senin gibi sevdikleri var lütfen şu lanet olası deneye bir son verelim." Jin sertçe yutkunur." bende isterdim onları kurtarmak ama tek neden namjoona olan duygularım değil jungkook bu deneye karşı çıkmak demek taeye savaş açmak demek ne kadar güçlü olduğunu görmüyor musun? Bizi bozuk para gibi harcar. " jungkook duyduklarından sonra sıkıntıyla saçlarını karıştırır." bizim en fazla paramızı ve belki mesleğimizi elimizden alacak Jin ama o insanların hayatları kurtulacak. Tae den ne kadar korkarsak o kadar onun yaptığı pisliklere boyun eğecez savaşsa savaş ben varım ve sen arkamda olmazsan tek başıma savaşırım."
Çok fazla yazım hatalarım var ve anlatımım güzel değil ama yazmak istiyorum bunların hepsi için özür dilerim :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK - JiKook
FanfictionBir deney ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Eğer arkasında sırlar dolu bir deneyse... "Seni hastalıklı bir şekilde seviyorum profesör bu hiç doğru değil. " "Sevmenin doğrusu yoktur ama güzeli vardır Park Jimin. Bu ilişkinin tek güzel yanı sensin. He...