24. Bölüm HUZUR

226 17 9
                                    

Bu güzel bölüm benden bütün okuyucularıma... 🖤

Bir sonraki bölüm final...

Natalie Taylor- Surrender 🎶

Jungkook çalışacak bir iş bulmuştu. Ve işe başlayalı beş ay olmuştu. Jiminde çalışmak istiyordu ama jungkook o kadar üzerine titriyordu ki onuda kırmıyordu. Jungkook her sabah olduğu gibi iş saatinden baya erken uyandı. Çünkü sabahları jiminle vakit geçirirdi, uyuyan jimini izlerdi, jimin uyurken  ona kahvaltı hazırladı. Normalde olsa erken kalkmaya üşenir eğer kalktığında iş saatine bir dakika bile varsa geri yatardı. Ama konu jimin olunca tam tersi bir insan oluyordu. Jimin onun bile bilmediği yönlerini kendine gösteriyordu. Jungkook kollarının arasında melek gibi uyuyan sevgilisinden gözlerini ayıramadı. Anlına yapışan saçlarını geriye ittikten sonra anlına küçük bir öpücük bırakıp yavaşça ayrıldı sevgilisinden. Jimin hissettiği boşlukla kaşlarını çattı. Sonra yorgana sıkıca sarılıp uykusunda gülümseyince jungkook da tebessüm etti. Saçlarını eliyle dağıtırken mutfağa geçti. Su içtikten sonra bir şeyler atıştırdı. Jiminede tepsiye güzel bir kahvaltı hazırlayıp tepsinin köşesine not koyduktan sonra tepsiyle odaya geldi. Jiminin yorgana sarılmış, dağınık saçlı ve büzük dudaklı haline gülümserken tepsiyi komidine koydu. Dolabına yönelip üzerini giydikten sonda jiminin yanaklarına küçük bir öpücük kondurup evden çıktı ve işe yol aldı. Küçük bir klinikte çocuk piskoloğu olarak çalışmanın bir avantajı da çocukların o güzel hayal dünyalarına dahil olabilmekti. Jungkook bu yüzden işini baya seviyordu.

Namjoon'dan

Jinle namjoon aynı evde yaşamaya başlamıştı. Evlilik teklifinden sonra namjoonun evi daha büyük olduğundan Jin yanına taşınmıştı. Gerçi ev küçük olsa ne yazar namjoon kesinlikle jini yanına her türlü alacaktı. Namjoon yemeğin altını kapattı. Jinden ses seda çıkmayınca evi dolaştı. Tam banyonun kapısına gelmiş kapıyı açacaktı ki Jin belinde havlu ıslak vücudu ve saçları ile kapıyı açtığında Namjoona yapıştı. Namjoon kendisine yapışan jini süzerken yutkundu. Jin yakınlığın verdiği sıcaklıkla dudağını yalayınca namjoonun koyulaşan gözleri dudaklarına düştü. Elleri jinin ıslak sırtını okşamaya başladığında Jin ellerini omuzlarına koydu. "Akla zararsın." dedi fısıldayarak namjoon jinin gözleride namjoonun dudaklarına düştüğünde dudağına buse kondurdu. Namjoon jine bakıp gülümserken. "Hadi sevgilim beni daha fazla çıldırtmadan üzerini giyin bende sofrayı kurayım." Jin dudağının kenarı ile gülerken bacağını namjoonun kasıklarına sürttü namjoon boğukça inlerken Jin fırsattan istifade odaya koşup kapıyı kilitledi. Namjoon nefes nefese arkasından bağırdı." Kurnaz, seni pislik. " Jin odadan kahkaha atarken "Biliyorum mükemmelim kudur. "diye bağırınca namjoon tebessüm etti. Jinle kavga etmek bile güzeldi yanında olduğu sürece. Mutfağa inip sofrayı hazırlamaya başladı.

Jimin'den

Yavaşça gözlerini araladı. İlk önce uykulu sarıldığı yorgana baktı. Sonra komidinin üzerinde kahvaltı tepsisini görünce genişçe gülümsedi. "Demek benim düşünceli tavşanım kahvaltı hazırlamış." diye mırıldanıp yatakta oturdu ve tepsiyi kucağına aldı küçük notu görünce eline elıp okumaya başladı. ' Günaydın miniğim. Afiyet olsun meleğim. Güzelce karnını doyur. Seni seviyorum <3' jimin nota gülümserken hayran kaldı jungkookun naif düşüncelerine. Her sabah erkenden işe gidiyor olsa da mutlaka gitmeden önce jimin için bir şeyler yapıyordu. Yaptığı şey küçük bir şey dahi olsa jimini mutlu ediyordu. Gülümserken eli boynundaki jungkookun aldığı beyaz gül kolyesine gitti. Hiç çıkarmamıştı ve asla çıkarmazdı huzurlu bir şekilde yemek yerken Jungkooka süpriz yapmak için bir şeyler düşünmeye başladı.

Yeonjun'dan

Yeonjun geldiği okulun bahçesinden okula baktı. Lise mezunuydu, yaşadığı hayat onu hep çalışmaya itmişti. Jungkook her ne kadar onu Üniversiteye göndermek istesede yük olmak istemediği için kabul etmemişti. Şimdi ise yıllardır köşeye attığı o az miktarda paraları baya biriktirmiş kendi parası ile üniversite okuyacaktı heyecanla binaya adımladı. Kendi sınıfını dalmış bir şekilde ararken çarptığı beden ile biraz geriledi. Şaşkın bir şekilde karşısındaki çocuğa bakarken "Sende mi sınıfını arıyorsun." yeonjun utansada "Evet sende mi?" çocuk gülümseyip kafasını salladı ve "Hangi sınıf?" dedi yeonjun elindeki kağıda bakarken "Grafik tasarım 1. Sınıf." çocuk gülümserken "Aynı sınıftayız ben soo bin." diyip elini uzatınca yeonjun gülümseyerek elini sıktı. "Yeonjun memnun oldum." dedi utanarak ve beraber sınıfı aramaya başladılar.

Jimin'den

Heyecanla jungkook için hazırladığı şöminenin önüne baktı. Şöminenin önünde minderler vardı. Jimin yemeği yere örtünün üzerine dizmişti ve etrafa yerlere bir sürü küçük mum koymuştu. Gülümsedi. Işığı kapatınca daha güzel görünen ortama baktı. Gülümserken duyduğu zil sesiyle hızla kapıya koştu. Heyecanla kapıyı açtığında gördüğü sevgilisiyle gülümseyip boynuna atladı. Jungkook gülümseyerek sevgilisinin beline sarıldı. "Hoşgeldin sevgilim." dedi jimin yanaklarını öperken. Jungkook anlını öptü. "Hoşbuldum meleğim çok acıktım hadi yemek hazırlayalım." jimin bu sözle gülümserken kapıyı kapattı jungkookun arkasına geçti. Gözlerini kapatıp yönlendirmeye başladığında jungkook sesini çıkarmayıp sevgilisine uydu. Odaya girdiklerinde jimin yavaşça ellerini gözlerinden çekti. Jungkook loş odanın içinde mum ışıklarının çevrelediği minderlere ve önünde duran yemeklerle şömineye baktı. Gülümsedi. 'Dokunduğu her yeri güzelleştiriyor' diye düşündü. Jimine döndü gülümserken. Yaklaştı yavaşça ellerini beline koydu. Yüzünün her yerini minik minik öpmeye başladı. Sanki dudaklarının arasında yıldızlar vardı. Jungkook yıldızları jiminin yüzüne, gökyüzüne kavuşturuyordu. Jimin gülümserken jungkook belinden tutarak minderlere geldi. Kendi oturdu ve jimini kucağına çekti. Jiminin sırtını kendine yasladı. Omzuna öpücük kondurdu. "Her şeyi güzelleştiriyorsun. Benim olan her şeyi güzelleştiriyorsun." jimin jungkookun sözlerine tebessüm ederken karnının üzerindeki ellerine ellerini koyup okşamaya başladı. "Sevgilim, senin olan her şey zaten çok güzel. Çünkü senden bir parça taşıyor." jungkook gülümserken "O zaman sen benden parçalar taşıyan en güzel şeysin." jimin gülümserken şöminenin loş ışığı vuran yüzü ile jungkooka bakar. Jungkookun da yüzü loştur. İkisinin de gözleri loş ve çekici olan dudaklara kayar. Hep o dudakların arasında yanıp kavrulmak istedi jungkook. Hep onunla olmak. Eğer hayatı hakkında bir seçimi olsaydı jimini hayatının en başından beri tanımak isterdi ama bundan da pişman değildi. Çünkü çok güzel bir hayatı yoktu Jimin'den önce ama şimdi her saniyesini yaşamak isteyeceği bir hayattı bu hayat. Güzel elleri jiminin yanaklarını kavrarken yaklaştılar birbirine. Nefesleri okşadı sanki biz yaz esintisi gibi birbirinin suretlerini. Yavaşça aşkla öpmeye başladılar birbirlerini, jimin sanki çölde bulunan o ferah su idi jungkook için. Jimin kendi dudaklarından ince dudağı öperken titrediğini hisseti. Jeon jungkook her şeyden daha güzeldi. İnce ve şekilli dudağının arasında aldığı nefes, jiminin hayatıydı. Jeon Jungkook jiminin yaşama sebebiydi. İkiside sadece birbirlerinin ateşi, birbirinin külü, acısı, mutluluğu, gülümseyişi, gözyaşlarıydı. Ve birbirlerine söz vermişlerdi. Bırakmayacaklardı birbirini...

Selam finalden önce herkesden yazdım bir şeyler. Sonraki bölüm final heyecanla yazacağım.

Sizleri seviyorum güzel okuyucularım... 🖤

DENEK - JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin