Selam arkadaşlar. Bu bölümde biraz olayları birbirine karıştıracağım. Gerçi zaten öyle de. Neyse iyi okumalar bebekler. 🖤
requiem for a dream electric violinist kate chruscicka🎶
Jungkook namjoonun dosyasını inceledikten sonra uyumuş ama gece yarısı saat üçte geri kalkmıştı. Hayla kafası çok karışıktı bir yandan jiminin bütün bunları nerden bildiğini düşünüyor diğer yandan namjoonun ölen kardeşine rağmen bu deneyi neden desteklediğini düşünüyor. Gerçekten ne yapacağını bilmiyordu. Kısıtlı zamanı vardı. Denekleri kurtarması lazımdı. Deney yeniden başladığı için ikinci kere başlamasından 3 gün geçmişti. Telefonunu aradı ama bulamadı. Bunu pek takmadı çünkü evin içinde telefonunu çok kaybederdi. Bunun için bir ev telefonu bile almıştı. Telefonuna ulaşamayan olursa ev telefonundan arardı genelde. Elindeki su bardağı ile salondaki tekli koltuğuna geçti. Leptopunu dizinin üzerine aldı. Bir kaç şeye baktı bu sırada koltuğunun hemen yanındaki sehpanın üzerindeki ev telefonu çalmaya başladı. Jungkook telefonu açtı. "Profesör" karşıdan gelen tanıdık ses ve nefes nefese olan kişi ile şaşırdı jungkook "jimin sen nasıl arayabildin beni." derin nefes sesleri ve ayak sesleri duyulan telefonda Jimin nefes nefese konuşmaya başladı. "boşver şimdi beni profesör her neredeysen çık ordan elini çabuk tut güvenli olduğunu düşündüğün bir yere git." jimin hızlı hızlı ve nefes nefese konuşurken başka bir ses duyuldu telefondan "park jimin" jungkook tanıdık sert sesin taeye ait olduğunu biliyordu. Kaşlarını çattı ve oturduğu yerde dikleşti. Jimin nefes nefese "profe-" daha ne diyeceğini duymadan kesilen hat ile telefona baktı jungkook şaşkın. Ne boklar döndüğünü anlamamıştı. Leptopunda açık olan mail ine bildirim gelince ekrana baktı bildirimi açtı. Gelen bildirim kendi telefonundandı ve fotoğraflar vardı. Fotoğrafları açtı. Gördüğü fotoğraflar ile donup kaldı. Birisi ona kendi telefonundan kendi evin içindeki fotoğraflarını yollamıştı. Daha demin su içerken, evde gezinirken, leptopu alırken, koltuğa otururken ve jiminle konuşurkenki fotoğrafları vardı. Sertçe yutkundu. Yeni bir fotoğraf geldi. Fotoğrafta şuanki hali vardı. Hızla gözleriyle salonun içine bakınmaya başlar. Balkonun kapısında bakarken gördüğü maskeli yüz ile donup kalır. Gerginlik ve korku yavaş yavaş damarlarına enjekte olurken maskeli adam jungkooka bakarak cama tıklar ve gülümser. Jungkook yutkunur yavaşça ayağa kalkar. Geri geri adımlar, gözleri adamdadır. Adam bir kalem çıkarır cebinden cama bir şeyler yazmaya başlar. Yazmayı bitirdikten sonra diğer elindeki feneri cama tutar. " Merhaba profesör jungkook. Ben jojo oyun oynayalım. Hadi beraber çığlık atalım. Çünkü bu babacığın hoşuna gider. Babacık tek beni sever sanmıştım ama seni de sevdi." jungkook okuduğu yazı ile isminin jojo olduğunu öğrendiği herife bakar. Bu maskeli manyak ne saçmalıyordu. Ne oyunu ne babacığı. Elini yavaşça sağ tarafta olan beyzbol sopasına uzatıp sıkıca kavradı. Jungkook lise zamanlarında beyzbol oynamasının böyle bir zamanda işine yarayacağını nerden bilebilirdi ki. Maskeli adam yani jojo jungkooku izlerken kahkaha attı. Bu jungkooku daha da gereken jojo cebinden bir sustalı çıkardı. Sustalıyı cama sürterken gülmeye devam etti. Jungkook korku içinde "n-ne istiyorsun" resmen çığlık atmıştı. Jojo gülerken bağırmaya başladı. "babacığın sevgisini istiyorum profesör ve bunun için senin ortadan kalkman lazım." jungkook ne olduğunu anlamamıştı. Jojo camı çatlatmaya başlayınca elindeki beyzbol sopası ile yukarı kata koşmaya başladı. Önüne gelen ilk odaya girdi. Oda müzik aletlerinin olduğu odaydı. Hızlıca beyzbol sopasını yere atıp piyanoyu kapının önüne itmeye başladı. Piyanoyu tam kapının önüne yerleştirdi. Piyanonun üzerindeki cep telefonunu görünce mutluluktan ağlayacak şekilde telefonu eline aldı ve rehberde en başta olan kişiyi aramaya başladı. En başta yeonjun vardı. Ama hatlar kesik olduğu için kulağına gelen bilindik kadın sesiyle tam küfür edecekken ensesinde hissettiği nefesle donup kaldı. Yavaşça yutkundu ve bir güzel siktiri çekti. Jojonun kahkahası kulağına ilişti. "benden kaçamazsın profesör" jungkook daha ne olduğunu anlamadan duvara fırlatılmasıyla acı içinde inleyerek yere düştü. Sırtındaki bütün kemikleri kırılmış gibi acımaya başladı. Adam iki metre ayrıca yapılı bir vücuda sahipti jungkookun akıllıca davranması gerekti. Ensesinden aşşağıya akan sıcaklığın kan olduğunu biliyordu. Kafasını sersemlemiş bir şekilde kaldırdığında jojo ona doğru geliyordu. "kahretsin ne istiyorsun benden" sesi kafasına aldığı darbe yüzünden kısıktı. Jojo jungkookun yanına eğildi. "babacığı istiyorum jungkook ama o seni seviyor eğer sen ölürsen beni sever." jojo bu kelimeleri söylerken tamamen nefret doluydu. Bütün kinini jungkooka kusar gibi söyledi. "babacık kim?" jungkookun acı çekerken sorduğu bu soruyla jojo jungkooka daha da yaklaştı. "Kim taehyung. Benim güzel babacığım. Önceden beni severdi. Hep yanımda olurdu taki sen gelene kadar jungkook." jojo bunları söylerken ilk başta yumuşamış olsada sonra sinirli bir ifadeye büründü. Jungkook anlamıştı kesinlikle piskolojisi bozuktu jojonun belki de bir piskopattı. Jungkookun dibine kadar girmiş nefret dolu bakarken jungkook doğru zamanı kolladı. Jojo biraz daha jungkooka yaklaştığında jungkook erkekliğine tekmeyi geçirdi. Jojo acı içinde inleyerek yere düştü. Erkekliğini tutarak kıvranırken jungkook sendeleyerek de olsa ayağa kalktı. Kafasının acısına rağmen piyanoyu hızla kapının önünden çekti. Acıyan kafasına rağmen odadan dışarı çıktı. Tam adım atmıştı ki saçından tutulup çekilmesiyle acı dolu bir çığlık firar etmişti ağzından. Kafasındaki yarayla beraber çekilen saçları dehşet şekilde acı verirken jojo jungkooku saçlarından tutarak aşşağı kata sürüklemeye başladı. Jungkook acı içinde çığlıklar atıyor, inliyor, çırpınıyor ama hiç biri fayda etmiyordu. Çekilen saçlarından dolayı kafasındaki yarık daha da büyürken jojo jungkooku salonun ortasına yere fırlatır. Jungkook doğrulmaya çalışırken jojo üzerine çıkıp boğazına yapışır. Jungkook kesilen nefesiyle neye uğradığını şaşırırken çırpınmaya başlar. Gözü jojonun cebindeki çakıya çarpar. Bir yandan çakıya uzamaya çalışırken bir yandan nefes almaya çalışıyordur. Çakıyı sıkıca kavrar ve can havliyle jojonun koluna saplar. Jojo acı içinde elini jungkooktan çekip kolunu tutunca jungkook derin nefesler almaya başlar. Tam doğrulacakken jojo kolundaki Çakıyı çıkarır sinirle jungkookun üzerine geri eğilir. Yüzünü tutarak kafasını yere bastırır. Jungkook kafasındaki yaranın verdiği acıyla inleyerek çırpınır. Jojo elindeki bıçakla jungkookkun yüzüne derin kesikler atmaya başlayınca jungkook acıyla çığlık atmaya başlar. Jojonun yakasını tutar ama acıdan bir şey yapamaz. Yüzünden süzülen kanla beraber gözyaşları da süzülür yere. Boynuna değen keskin metali hisseder. Boynundan süzülen kanı. Gözleri kapanmadan önce hatırladığı şey. "jeon jungkook" diye bağıran bebeksi sesi duyması ve bu sesin jimine ait olması, bunun peşine bağıran erkeksi ve kalın sesin "jojo" diye nefret dolu bağırması bu sesin ise taeye ait olmasıydı. Jojonun telaş içinde üzerinden kalkışını hatırlıyordu. Sonrası koca bir karartı.....
Ne oluyor aq dediğinizi duyar gibiyim.
Yapacak bir şey yok bebeklerim kitabı sadece aşk üzerine değil de içine biraz aksiyon katmak istedim.
Lütfen bana destek olun.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
Sizleri seviyorum 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK - JiKook
FanficBir deney ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Eğer arkasında sırlar dolu bir deneyse... "Seni hastalıklı bir şekilde seviyorum profesör bu hiç doğru değil. " "Sevmenin doğrusu yoktur ama güzeli vardır Park Jimin. Bu ilişkinin tek güzel yanı sensin. He...