Size ortamın ve zamanın önemini anlatıyım. Bence samimiyet bunlara bağlı. Bir söz vardır Havaalanları düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür. Hastane duvarları da ibadethane duvarlarından daha çok inanan. Bu bize ortamın samimiyetinin duyguları derinden etkilediğini kanıtlıyor. Fakat ben ne bir hastanedeyim ne bir ibadethanedeyim.
Şu an karşımda veliahtı olduğum şirketin son 10 yıllık hisse grafiğini anlatan şirket çalışanlarına odaklanamıyorum çünkü şirketin yazılım mühendislerinden Lisa Manoban dikkatimi dağıtıyor. Tanrım bu kız ne zamandan beri bu kadar göz alıcı, daha önce dikkatimi çekmemiş olması oldukça garip.
"Tamamen saçmalık" kardeşim Jimin'in çıkışı dikkatimi ortama vermemi sağladı.
"Saçma olan nedir?" babamın ima dolu sesine karşı Jimin gözlerini devirmişti. "Yaptığımız antlaşma baba, son 4 aydaki değerlere bak Jeon'larla olan ortaklık derhal fes edilmeli. Köklü olmayan bir şirket ve yatırımcılarımız onlara haklı olarak güvenmiyor." Evet o ailedeki zeki olan değil ama kafası bu tip işlere basan kardeş. 4 yıl İşletme okumak bu tip konuşmalar yapabilmenizi sağlıyor. Ben ise toplantı odasındaki en alakasız insanım, pilotaj eğitimimi yeni tamamladım. Açıkçası bu odadaki konuşulanlar zerre ilgimi çekmiyor sadece Jimin eğer gelirsem beni yemeğe çıkaracağını söylemişti.
"Tanrım bu kabus ne zaman bitecek." Yeri'ye fısıldadım. Ufak bir kıkırtıyla karşılık verdi ve iki elini yukarı kaldırıp bilmiyorum işareti yaptı. Oflayıp arkama yaslandım tek elimle şakaklarımı ovmaya başladım. Tam şu an Jimin'in teklifini kabul etmeyip evde yarım bıraktığım Grey's Anatomy izlemeye devam edebileceğimi düşünüyordum. "Bugünlük bu kadar, Jimin kapının önünde seni bekliyorum." Babamın sesi ile kendime geldim ve ayağa kalktım. Askılıktaki ceketimi almaya giderken Jimin'in suratının aldığı hal gözümden kaçmadı, dinlemediğim toplantıda o an için ne olduğunu merak ettim. Jimin'e yetişmek için bedenimi hızlı hareket ettirdim.
"Sana çalışanlarımın yanında bana nasıl hitap etmen gerektiğini kaç kere söyleyeceğim?" Ah tanıştırayım bu benim babam işini son derece ciddiye alır. "Üzgünüm sadece ağzımdan kaçırdım." Jimin mahçup şekilde cevap verdiğinde araya girdim. "Çok gerginsiniz beyler biraz sakin olmaya ne dersiniz?" Babam sinirle ellerini beline koyup bize arkasını döndü. Jimin'e dönüp güven verici şekilde gülümsemeye çalıştım. "Bir daha olmasın Park Jimin." Babam odasına doğru giderken Jimin kafasını kaldırıp bana baktı. "Onun bana bunu yapmasından nefret ediyorum bana herkesin ortasında bağırıyor." Elimi omzuna çıkardım güven verici şekilde sıktım. "Ona çalışanlarının önünde baba dememelisin Jimin, otoritesinin sardıldığına inanıyor." Gözlerini devirdiğinde gülümsedim, bu hareket onu sevimli gösteriyordu. "Nasıl isterseniz Bayan Kim." Göz devirme sırası bendeydi. "Benim otoritemi kim takar Jimin?" Ufak çaplı bir kahkahadan sonra kolunu omzuma attı ve asansöre doğru yürümeye başladık.
"Şimdi söyle bakalım küçük Jennie biftek mi yoksa nefis bir lazanya mı?"
"Tercihimi biftekten yana kullanıyorum." Bunu söylediğim an saçlarımı karıştırıp gülümsemişti. "Sen hiçbir zaman İtalyan lezzetlerinin değerini anlayamazsın."
"Lazanyayı Garfield sever Jimin hani şu kedi olan." Gözler yok olana kadar güldü. Konuşurken asansörün kapısı açılmıştı bile. İçeriye girdiğimiz zaman aynaya yönelip söylenerek Jimin'in bozduğu saçlarımı düzeltmeye başladım. O sırada aynadan Lisa Manoban'ın koşan bedenini gördüm. Ayağındaki topuklularla bu şekilde koşması beni şaşırttı. Kolumu kapının arasına koyduğum zaman yavaşça kapanan kapı tekrar açıldı. Lisa teşekkür ederek içeri girdi. Şey nasıl söylenir, kafanızda bir mühendis modeli tasarladığınız zaman akla gelen +40, kafasının bir kısmı kel, top sakal, kemik gözlük ve olmazsa olmazımız gömlekten taşan o göbek. Lisa'ya baktığım zaman bunları göremiyordum. O daha çok bir asistan gibiydi ama şu seksi asistanlardan değil. Onlar da daha çok 80 60 95 bedenlerinde dikdörtgen gözlüğü olan, saçları kafasının alt tarafında sıkıca topuz yapmış, kolunun altında dosya ve diğer elinde kalem olan tipler. Tabi bir de gömleğin üstten 3 düğmesi açık ve kalem etek. Bunu seviyordum, kalıpların yıkılması. Kalıplar sadece kafamızda ve Lisa gibi kadınlar bu kalıpları yıkmamızı sağlıyor. Güç, ona baktığım zaman bunu görüyordum. Kendi ayakları üzerinde durabilmek. Bu beni her zaman cezbetmiştir. Bu yüzden babamın sevgili şirketine kolaylıkla girip yüksek bir pozisyonda işe başlamayı değil de, sabaha kadar uçuş prensipleri dersine çalışmayı seçmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the eye of horus • jenlisa
Random"Havaalanları düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür. Ve Hastane duvarları ibadethane duvarlarından daha çok inanan."