Son günlerde çok mutluydum. Chaeyoung annesiyle arasını düzeltmişti. İrene yavaş yavaş bize karşı açılıyordu. Lisa'yla her şey istediğim gibiydi. Sanki dünyanın bütün kötülüklerden Lisa'nın boynunda kaçabilirdim.
Chaeyoung'u aşırı merak ediyordum. Telefonda iyi olduğunu söylüyordu ama onu görmek istiyordum. İşten çıkar çıkmaz İrene ile hastahaneye gidecektik. Annesi akşama doğru taburcu olacakmış bu yüzden şirketin minibüsünü getirtecektim. Chaeyoung işi daha fazla aksatamayacağı için muhtemelen evimize geri döner.
Fakat başka bir sorunum daha var. Jaebum'a açıklama yapmam lazım. Onu gördüğüm her yerde kaçtığım için henüz konuşamamıştık. Evrenin oyunu bu olacak ki uçuşta denk geldik.
İrene'in ne söylemem gerektiği tembihleri eşliğinde kokpite girdim. Jaebum elindeki kağıtları dolduruyordu.
"İyi günler." Bu kadar resmiyete gerek var mıydı bilmiyorum ama aklıma sadece bu gelmişti. Kafasını kaldırdı ve bana baktı. Kulaklığı sıyırdı ve kafa salladı.
"Nasılsın." Elindeki kağıtları doldururken beni cevapladı.
"İyiyim, sen nasılsın." En azından soğuk yapmıyordu.
"Ben de iyiyim." Biraz bekledim cesaretimi toplamaya çalışıyordum.
"Mesajı gördün öyle değil mi?" Kafasını kaldırdı ve sırıttı.
"Meme ucumda piercing olduğunu nereden biliyorsun?" Gözlerim istemsiz meme uçlarına kaydı. Kendimi sapık gibi hissediyordum. Evet, orada bir piercing vardı.
"Tanrım, yemin ederim bilmiyordum. Neden yazdığımı da bilmiyorum. Sarhoştum." Bu halime güldü
"Sorun değil Jennie, meme uçlarıma baktığını bilmiyordum." Hala sırıtmaya devam ediyordu.
"Zaten bakmıyorum. Tanrım Jaebum. Bilinç altım görmüş olabilir. Ben şu an fark ettim, yemin ederim." Telaşlandığım zaman gereksiz ve çok fazla konuşuyorum.
"Anladım." Hala bana gülüyordu. "Hangi güzel anını mahvettim Jennie?" Değiştiriyorum kesinlikle bu sorusunun cevabı daha zor.
"Sarhoştum Jaebum ne yazdığımı bilmiyordum. Lütfen beni utandırmayı bırakıp işine bakar mısın?" Gülümsemesi anlık soldu. Hayır onu kırmak istemiyordum. Amacım kesinlikle bu değildi. Sesim normalden daha fazla çıkmıştı ama istemeden yapmıştım.
"Lisa'yla olan değil mi?" Lisa'yı nereden tanıyordu. Vücudumu merak duygusu sardı ve surat ifademden bunu anladı.
"Sana söylemedi mi? Aynı spor salonuna gidiyorduk." Hayır söylememişti. "Hatta ona senden bile bahsetmiştim Jennie." Peki o gün Jaebum'un bize baktığını gördü ama neden hiçbir şey söylemedi.
"Sanırım pot kırdım." Lisa'nın bunu bana söylememesi o kadar büyük bir şey değildi fakat yine de konusunu bile açmamıştı.
"Evet bana senden bahsetmedi Jaebum."
"Eminim denk gelmemiştir. O senden bir şey gizleyecek birisi değil." Beynimde sorular dönüyordu. Denk mi gelmemişti yoksa söylemek mi istememişti.
"Anladım." Jaebum'un söyledikleri beni durgunlaştırdı. Uçuş boyunca hiç konuşmadım. Bittiğinde ise hızla havaalanından İrene'le ayrıldık. Ona belli etmemek için neşeli davrandım. Yine de sezdi ama sormadı.
Hastahanede Chaeyoung bizi karşıladı. Mutlu gözüküyordu ve eski haline dönmüştü. Hastahanenin kantininde otururken şirketi aradım ve arabayı getirmelerini söyledim.
"Bensiz iki gününüz eminim çok zor geçmiştir, ben de sizi özledim." Chaeyoung'un yokluğunu ilk gün hissetmesem de ikinci gün hissettmiştim. Kısacası özlemiştim. İyi görünmesi beni mutlu etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the eye of horus • jenlisa
Acak"Havaalanları düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür. Ve Hastane duvarları ibadethane duvarlarından daha çok inanan."