"Aman tanrım Lisa Manoban mı, hatun çok seksi Jennie! Jaebum'a tercih etmene kesinlikle şaşırmadım. O harika, üstelik bir mühendis! Harika çift olursunuz. Tanrım kim mühendislik fakültesini bırakmadan 4 yıl devam edebilir ki? Beni onunla yakın-"
"Aramızda bir şey yok."
"-dan tanıştır. Ne?!"
"Duydun."
Geriye yaslandı ve kollarını bağladı. "O halde neden ellerini tutup sana öyle bakıyordu."
Arabada olduğumuz süre boyunca ilk defa dikkatimi çekti.
"Nasıl bakıyordu?"
Onu taklit etmeye çalışarak bana ölü balık gibi baktı. Yüzümü ekşitip yola bakmaya devam ettim.
"Yani bunları yapmasına rağmen aranızda bir şey yok öyle mi?" İma dolu sesine kaşlarımı çattım.
"Evet, bir kere de beni ağlarken görüp sarılmıştı. Bugün yaptığı ise yumruklarımı sıktığım içindi."
Tek kaşını kaldırdığını ön camdaki yansımasında gördüm. "Jen, konuşma sırasında yumruklarını sıktığını, iddia ediyorum annen bile fark etmez."
Dişlerimi sıktım ve derin bir nefes aldım. "Ama aramızda bir şey yok. Artık susacak mısın?"
Elleriyle ağzına görünmez bir fermuar çekti ve telefonunu arabanının bluetooth'una bağladı.
Chaeng'in müzik zevkini her zaman sevmişimdir. Kendisi daha çok yavaş şarkıları tercih eder. Bazen uyuyamadığım zaman onun odasına gidip açtığı sakin şarkılarla uyumayı deniyordum. Bunu söylemeyi unuttum. Chaeyoung ile beraber yaşamıyoruz, yaşamıyorduk desem daha doğru olur. Kendisi o kadar çok bende kalıyordu ki, büyük evimde ona oda açtım. Zaten o da dünden razı şekilde ertesi gün kamyonetle eşyalarını getirdi. Ayda bir kaç sefer ailesinde kalıyor, inanılmaz bir şekilde o olmadığı zaman kendimi boşlukta hissediyorum. Tahmin edersiniz ki bende kalmasından şikayetçi değilim, ne kadar patavatsız bir kız olsa da onu seviyorum.
Size en sevdiğim patavatsızlığını anlatayım. Hava kuvvetlerine ilk gittiğimiz zaman kimse onun ne halt olduğunu bilmiyordu. Test amaçlı komutanlarla uçtuğumuz zamanlar havada telefonu çalmıştı. O zamanlar flörtleştiği kızla havada, arkasında hava kuvvetlerinin komutanları olmasını umursamadan 5 dakika boyunca konuşmuştu. Bunu kulede ona destek vermeye giden ben ve İrene kahkahalarla dinlemiştik. İndiği zaman pistte onu beklerken komutanların surat ifadesini ve onun umursamaz yürüyüşünü görmeniz gerekiyordu. Neyse ki yetenekliydi ve bunu görmezden gelmişlerdi.
"Ne açmamı istersin?" Düşünüyormuş gibi elimi çeneme koydum. Hava yağmurluydu ve karanlıktı.
"Black Swan." Chaeyoung gülümsedi. 5 saniye telefonuyla ilgilendi ve şarkıyı açtı.
(Hava kararmışken Black Swan eşliğinde araba kullanmanın keyfini anlatamam.)
• • •
İrene ile kafeteryada oturuyorduk.
"Lisa'yı yemeğe davet ettim ve o da kabul etti." Yediği sosisliyi ağzından çekip bana baktı.
"Kendini nasıl açıklamayı düşünüyorsun?" İçtiğim çaydan bir yudum aldım ve masaya koydum.
"Bilmiyorum." Bu arada İrene'e nasıl onu kırdığımı anlatmamıştım, üstü kapalı bir biçimde bahsedersem bile İrene bu olayı kesinlikle sonuna kadar götürüp öğrenirdi.
"Jen, kelimeleri güzel kullanamıyorsun, bence seninle gelmeliyim." Gülümseyerek söyledi. Ben de gülümsedim.
Evet düzgün konuşamıyordum. Chae kadar olmasa da ben de patavatsızımdır. Bazen kendimi tutamayıp insanların hatalarını yüzlerine söylüyorum. Bu huyumu biraz da olsa seviyorum çünkü beni sahte arkadaşlıklardan koruyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the eye of horus • jenlisa
Diversos"Havaalanları düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür. Ve Hastane duvarları ibadethane duvarlarından daha çok inanan."