8. Bölüm

3K 175 101
                                    

Taeyong'la gece vardiyamı tamamlıyordum. Hava bulutsuzdu bu yüzden şehir ışıkları mükemmel gözüküyordu. Bize izin verilen irtifanın alt sınırında uçuyorduk. Size söylemiştim gece uçmayı daha çok seviyorum ve şehir ışıklarını net görmek daha güzel oluyor. Güneş henüz tam batmamıştı. Yani eğer 9 kilometre yukarıdaysanız güneş daha geç batıyor. Dolayısıyla uçaktan hala güneşi görebiliyordum. Sağımızda kalıyordu. Gökyüzü, güneş tam batmadığı için çok ama çok az morumsu bir renkte gözüküyor.

"Bu görüntüyü seviyorsun sanırım." Başımı solumdaki Taeyong'a çevirdim.

"Bu manzara beni hep hüzünlendirir."

"Beni de. Sanki güneşin olduğu yerde annem varmış gibi." Bu söylediği garipti. Onun hakkında bir şey bilmiyordum. Basit iş arkadaşlarıydık işte. Bu yüzden ona bakmaya devam ettim. Bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi.

"Annem ben 15 yaşımdayken babam tarafından öldürüldü." Kanım dondu derler ya, aynen öyle bir şey yaşadım. Hafifçe yutkundum. O da devam etti.

"Ben 4 yaşındayken babamdan şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandı. Genç evlendirilen her kadın gibi onun da elinde bir geliri yoktu. Bu yüzden bir tekstil fabrikasında işe başlayıp evi geçindirmeye uğraştı." Dalmıştı. Bu yüzden o fark etmeden kontrolü ben aldım ve onu dinlemeye devam ettim.

"Bu süre boyunca klasik hikaye sürekli babam tarafından tacizler ve tehditler devam etti. Buna rağmen güçlü durup işine devam etti ve bana baktı." Söylediği kesinlikle bir klasik. Boşanmayı kendine yediremeyen erkekler kadınları sürekli rahatsız eder ve kendilerine geri dönmeleri gerektiğini söylerler.

"Bir gün eve dudağı patlak şekilde geldi. Sanırım 13 yaşındaydım. Çok sinirlenmiştim, bana iş yerinde bir kaza olduğunu anlattı. Ama ben onun oğluydum Jennie. Bir şeyleri gizlemeye çalışması bunu anlamayacağım anlamına gelmiyor. Annemin en büyük hatası buydu, benden bir şeyleri gizlemek." Tulumun fermuarını açtı. Hava almak istiyor gibiydi.

"15 yaşımda lisedeyken okula polisler geldi. Sınıfıma nöbetçi öğrenci geldi ve beni çıkardılar. Polisler müdürün odasında bana durumu anlattı. Bir çocuğa annesinin öldüğünü nasıl anlatabilirsin bilmiyorum ama başardılar. Zaten ben sezdim çünkü son zamanlarda tacizleri daha çok artmıştı. Ruhsatsız bir silahla karnından 4 defa vurmuş annemi." Gözlerinin dolduğunu gördüm.

"Hastahanede 2 hafta yattı. Sonra da öldü." Sesi kısık söylemişti. Tek suçu kendi ayakları üzerinde durması olan bu kadın yoktan yere ölmüştü. Dünya asla iyi bir yer olmayacak.

"Bu manzaraya baktığımda." Kafasıyla manzarayı gösterdi. "Her zaman onu hatırlarım. Bana gülümsediği anılarımız, gece çalıştığı için saat 9'da eve geldiği günler." Kafasını aşağı eğdi, düşen bir damla yaşı gördüm.

"Şimdi buradasın, manzaraya bakıyorsun ve onu hatırlıyorsun. Annen seninle gurur duyardı Taeyong. Bir insanı son hatırlayan kişi öldüğü zaman o kişi gerçekten ölmüştür derler. Annen hala yaşıyor, düşüncelerinde ve kalbinde." Beni kafasını sallayarak dinledi.

"Haklısın, birine anlatmak iyi geldi. Teşekkür ederim." Gülümsedim.

"Üsse dönmemiz gerekiyor." Hızla toparlandı ve kontrolü devraldı. Hikayesi böyle biten çok fazla kadın var. Kötülükler hiçbir zaman bitmiyor. Yalnızca azaltılabilir, asla bitmez.

Kadınlara mükemmel bir özellik verilmiş. Çocuk doğurabiliyoruz. Dünyaya bir can getirmek kadar mükemmel bir şey olamaz. Erkeklere güç verilmiş. Bu gücü yanlış kullanan örnekleri versem muhtemelen ölene kadar konuşurum. Gücü, kadınları korumak yerine onlara zarar veren erkeklerden tekrar geri alabilseydik keşke.

the eye of horus • jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin