Sarışın ve balık etli

162 3 0
                                    

Bu bölümde soğuk kış aylarından sizi birazcık olsun kurtarıp yazı yaşatmak istedim. İyi okumalar yorumlarınızı bekliyorum :)

Karşımda duran Ayaz Akın'ın ta kendisiydi. Gülümsemesiyle ürperdim. Yüzümde aptal bir şaşkınlık vardı. Beynim durmuş gibiydi. Tabiki bunun karşımda duran her haliyle karizmatik olan Ayazla alakası hiç yoktu. Alkolden olmalıydı. Gizemli oluşu mu bu kadar ilgimi çekiyordu yoksa çapkın gülüşü mü? Kendine gel Göksu!

"Senin burada ne işin var?????" sesim olması gerektiğinden fazla kısık çıkmıştı. Yorgundum sesim çıkmıyordu.

"Benden kurtuluşun olmadığını beni tanımak zorunda olduğunu söylemiştim." ah tanrımm yine o gülümsemesi!! Ne kadar da karizmatik gülüyor bu adam. Sinirimi geçirmek için bilerek yapıyor sanki.

"Beni nereden buldun?" gerçi evimi ezbere bilen bir adamın burayı bulmasının zor olucağını sanmıyorum ama bu adam karşımdayken dilim tutuluyor sanki ne diyiceğimi bilemiyorum.

"Sana dair bi çok şeyi biliyorum. Alkollü ve yorgunsun hadi git uyu yarın görüşürüz küçük hanım."

"Görüşmesek akıl sağlığım için daha iyi olur."  konuşmasına izin vermeden hemen eve girdim. Üzerime geceliğimi giyip makyajını çıkardım. Gözlerimi zar zor açık tutuyordum. Yatağımı uzandım uyumak için artık hazırdım. Düşünücek yada hayal kurucak halde değildim. Gözlerimin yavaş yavaş kapanmasına izin verdim. Telefonumun titremesiyle irkildim.

"İyi geceler denmeden uyunulmaz küçük hanım ailen sana öğretmedi mi?" mesaj Ayaz'dandı. Cevap verme gereği duymadan telefonumu şarja taktım ve ekranını kilitledim. Bu adam haddini fazlasıyla aşıyordu....

Rahatsız edici sıcak ve yüzüme vuran güneşle gözlerimi açtım. Telefonumu elime aldım saat daha sabah 8'di. Uykumu tabiki alamamıştım ama sıcağın ve güneşin uyumama izin vermeyeceğini bildiğim için yatağımdan kalktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfağa gittim. Kendime bir filtre kahve yapıp portakal suyu sıktım. Hızlıca mısır gevreğimi yedikten sonra sabahlığımı giyip kahvemi alıp balkona çıktım. Kulakğımı takıp çalma listemden rasgele bir şarkı açtım ve sahili izlemeye başladım. Denizin üzerine vuran güneş dalgaların sesi kayıklarda balık tutanlar adeta bir tablo gibiydi. İzlemek huzur veriyordu. 

Bir sigara yaktım ve elime kıtabımı alıp okumaya başladım. Çok geçmeden telefonum çaldı arayan annemdi. Konuşup duymak istediklerini söyledikten sonra telefonu kapattım. Kimler gelmiş, hava nasıl, Aynur teyzenin evini kime satmışlar, arkadaşlarımı özlemiş miyim... Ne kadar gereksiz soru varsa hepsini sordu annem. Bazen fazla saçmalıyordu.

Kahvemi bitirdikten sonra bulaşıkları makinaya dizip odama geçtim. Bikinimi giyip çantamı alıp havuza indim. Kimse yoktu. Bu saatlerde herkes ya uyurdu ya da yeni kalkmış kahvaltılarını ediyor olurdu.

Biraz yüzdükten sonra uzanıp güneş kremimi sürdüm. Saçımı tepeden topuz yapıp kulaklıklarımı taktıktan sonra çalma listemden rasgele bir müzik açtım. Güneş gözlüğümü taktım ve kitabıma gömüldüm. 

Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Sanırım kitap okurken dış dünyayla bağlantımı tamamen kaybediyorum.  Ben kitap okurken yalnızlığım çoktan bozulmuş bir kaç çocuk havuzda benim tahminimce ne kadar fazla su sıçratabiliriz oyunu oynuyorlardı. Etrafı süzmeye başladım. Aman tanrım o da ne!!!!

Kırmızı ArabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin