Mezuniyet günü

276 5 2
                                    

İlk ayrılığımızda yazmıştım. Keşke o zamanki duygularımla aynı olsaydı duygularım. O ayrılığımızda sevdiğimi kaybettiğim ve onu özlediğim için ağlıyordum. Şimdi ise içimde nefret vardı."Bana bunu nasıl yapabilir" diyordum kendime sürekli. Hayatım, hayallerim, umutlarım her şeyimi almıştı benden. Benliğimi kaybetmiş farklı biri olmuştum sanki...

Aradan geçen 1 hafta sonra yavaş yavaş ağlamalarım geçmişti ve artık kesin olarak emindim. Aldatılmıştım! O bir daha asla bana dönmez, dönemezdi. Bu nasıl bir ayrılma şekliydi. Ayrıldığımızdan haberim bile olmadan o kızla utanmadan ilişki durumu yapmıştı. Anlatayım hemen... 

Bir gün Mert'le rutin kavgalarımızdan sonra sosyal paylaşım sitesindeki hesabına girdim baktım. Gayet normaldi hiç bir değişiklik yoktu. İçim rahatlamıştı. Aradan 2 saat geçti ben kitap okuyordum. Birden içimi bir his kapladı. Aptala malum olurmuş galiba.... Mert in hesabını açtım ama beni arkadaşlıktan çıkarmıştı. Neye uğradığımı şaşırdım. Bu ne demekti şimdi? Bu kadar basit bi kavgayla bu kadarı olamazdı. Ne olduğunu anlayamadım. Gözlerim doldu. Yaşlarımı tutamadım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. 

Aradan iki gün geçti elbette takibi bırakmadım. Tekrar baktım ve bakmamla şok olmam bir oldu. İlişki durumu vardı hemde bir SÜRTÜKLE! Ağlamaya başladım. Bu sefer sinirdendi. Üzüntü yoktu içimde aldatılmanın şokuyla sadece sinirlenmiştim. Bende aynısını yapmaya karar verdim. En kısa zamanda birini bulmalıydım. Sonra durdum düşündüm ; O başka kıza bana tek kelime etmeden gitmişse bu saatten sonra pek umrunda olmayacaktı. Onu daha farklı şekilde üzmeliydim. İntikamımı almalıydım. Bu yaptığını ona ödetmeliydim. 

Mezuniyet gelip çatmıştı. Üniversite öncesi son günler. Şanslıydım. Yetenek sınavını kazanmış bütün o gereksiz eğitim sistemindeki sınavlardan kurtulmuştum. Ne kadar saçma bir sistem. Hayatını sadece bir sınav belirleyemez ki. Sınav süresince insanın başına ne gelir düşüncesizler. Kurbanlık koyun gibi o sınavdan diğer sınava koşuşturuyorlar biz öğrencileri. Neyse konumuza dönelim. Kuafördeydim o gün arkadaşlarımla beraber gidicektik mezuniyete. Üzerimde siyah dar elbisem ve üzerine siyah dantel ve tül detaylı kısa bir gömlek giymiştim ayağımda siyah topuklu ayakkabılarım vardı. Boyum uzun olduğu için topuklu ayakkabıya alışkın değildim o yüzden yanıma leopar kırmızı kurdeleli baberlerimi aldım. Bu kombini gerçekten çok sevmiştim. Saçlarım uzun olduğu için iri dalgalar yaptırıp saçımı açık bıraktım. Göz makyağım siyah ağırlıklıydı. Dudaklarıma tatlı bir kırmızı ruj sürmüştüm. Ve elime çantamı da aldıktan sonra artık hazırdım. Aaa bir dakika parfüm parfümümü unuttum!! Parfümümü sıktıktan sonra annem kuaföre geldi. Şaşırdım toplantısının olduğunu ve geç geliceğini söylemişti. Arkadaşlarımla bir kaç fotoğraf çektikten sonra korna sesi duyuldu. Buğra benim kavalyemdi. Babasının BMW sini almıştı. Arabadan indi bana bakıp ıslık çaldı. "Göksu sen bu kadar güzel miydin ya!" demeyi de unutmadı tabiki.

Buğra aslında çok yakışıklı, uzun boylu ve kalıplı biriydi. Kafamdaki ideal erkek modeliydi. Ama lise hayatım boyunca hep en yakın arkadaşım olmuştu. Ona o gözle o güne kadar hiç bakmamıştım. 

Buğra kapımı açtı. Ondan beklenmeyecek davranışlardı bunlar. Arabaya bindim kapımı kapattım. Arabaya binince arkadaki Onuru farkettim o da Pelinin kavelyesiydi. Pelin, mahalleye taşındığımdan beri en yakın arkadaşımdı. Hiç ayrılmamıştık. Hatta aynı lisede aynı sınıfta aynı sırada okumuştuk 4 sene boyunca. Onurla aralarında hep bir şey vardı ama hiç birbirlerine itiraf etmemişlerdi. Hatta edememişlerdi. Pelin de arabaya bindikten sonra Buğra arabayı çalıştırdı, anneme el sallayıp anayola çıktık. Buğra muzik açtı, son ses sahile doğru gidiyorduk. Gözüme bir şey çarptı. Buğraya arabayı durdurmasını söyledim. Arabayı sağa çekti. Dikkatlice baktım. Bakmamla şok olmam bir oldu. Bir ayakkabı mağazasında Mert'le o sürtüğü gördüm. Buğra ile bir plan yaptık ve mağazaya girdik.....

Kırmızı ArabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin