Sayıklamak...

42 1 0
                                    

Bu bölümü yazdım fakat pek içime sinmedi. Umarım beğenirsiniz. 

“Onun burada ne işi var lan?” diye tısladı. Korkmadım değil. Çok korktum hatta onu hiç böyle görmemiştim.  Kafamı baktığı yöne çevirmemle gözlerim onu buldu…

Karşımda duran Mert’ten başkası değildi. Ne işi var burada? Daha da önemlisi Ayaz Mert’i nereden tanıyor?

“Burada ne işin var Mert!”

“Seni almaya geldim Göksu.” Pardon? Ne dedi o? O da hala durumu ayıkamadığımı fark etmiş olacak ki devam etti. “Seni bu adamla burada bırakamam yürü gidiyoruz.” Öyle bir hızla kolumu tutup beni çekiştirmeye başladı ki ne yapacağımı şaşırdım.

Ve sonrası ise karanlık…

Ayaz’ın Mert’e attığı yumrukla kendimi yerde buldum. Nasıl bir hızla vurduysa artık. İkimizde yeri boyladık. En son hatırladığım Ayaz’ın beni kucağına aldığı ve tabi ki o adlandıramadığım koku…

Gözlerimi açtığımda tanıdık bir yerde değildim. Etraf çok yabancıydı. Gri yumuşak kumaştan koltuklar, kırmızı-siyah kırlentlerle uyum sağlıyordu. Geniş bir pencerenin kenarına varla yok arası asılmış kırmızı perdeler ve kocaman bir televizyon ile tam bir dağınık erkek eviydi. Sanırım Ayaz’ın eviydi burası. Dur bir dakika şuradaki kırmızı koltuğu atlamışım ve tabiî ki o koltukta oturan Ayaz’ı da. Göksu kendine gel ve burada ne halt ettiğini düşün bence.

“Ayaz…” Yo yo yo benim sesim değil o. Benim sesim o kadar güçsüz çıkamaz. Olamaz yani imkan yok.

Doğrulmaya çalıştım ama tabiî ki başaramadım.

“Yorma kendini. Dinlen biraz. Düzelince gidersin evine.” Bu adama ne olmuş böyle? Ne yaptım ben şimdi? Yok canım ben ne yapıcam yani ne yapmış olabilirim? Dengesiz adam işte. Duramam ben burada gideyim ben evime Betüşüm bakar bana. Buna mı kaldım.

Güçlükle ayağa kalktım. Tam kapıya doğru giderken (yani orada kapı olduğunu tahmin ettiğim yere giderken) arkamı dönüp Ayaz’a baktım ama hiç tepki vermedi.

“Teşekkür ederim.” Diyip kapıdan çıktım. Kendimi hiç bu kadar güçsiz hissetmemiştim.

Yarım yamalak yürüsem de sonunda evime ulaştım ve kendimi yatağıma attım. Neden bu kadar yorgundum ben? Öküz Ayaz işte. Ayarı yok bu adamın. O değilde Betüş nerede?

Telefonum nerede benim? Of Ayazda mı kaldı acaba. Kalmasın ya onda gidip almaya uğraşamam. O öküzde getirmez zaten. Biraz dinleneyim Betüşü bulur ona aldırırım bende ne yapayım.

Gözlerimi açtığımda hava çoktan kararmıştı. Üzerimde öyle bi ağırlık var ki anlatamam. Sanki biri bütün ağırlığımı üzerime veriyomuş gibi.

Bu kol kimin ya?

Ayaz!

“Ayaz!” avazım çıktığı kadar bağırdım. Yine de uyanmadı öküz!

“Ayaz benim evimde benim yatağımda ne işin var!” yine ses yok. Öldü mü acaba?

Şu kolunu üzerimden çekeyim de görürsün sen.

Kırmızı ArabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin