İç sesim

110 6 0
                                    

Eskisi gibi derken? Ne demek eskisi gibi! Ah tanrım aklımı kaybedeceğim. Karşımda tanımadığım bir adam ukalaca konuşup duruyor ve ben hala inatla onu dinliyorum. Başıma bunca şey geldikten sonra bu kadar üzüldükten sonra bi de bu çıktı başıma. Acaba Mert mi gönderdi bunu bana? 

"Ne demek eskisi gibi?" o kadar sinirliydim ki yüksek çıkan sesime engel olamıyordum.

"Zamanı gelince öğreniceksin küçük" Ah yine o karizmatik sırıtmasını yaptı. Bir dakika ya banane onun sırıtmasından neler oluyor bana???

"Ben küçük falan değilim. Şimdi konuşmazsan bir daha konuşmana izin vermem!" tehtit etmeye çalışıyordum ama söylese de bir daha konuşturmayacaktım ki. Ama merak ediyordum işte. Evleniceğimizi idda eden adamın kim olduğunu ve benden ne istediğini öğrenmek istiyordum. Zorbalık yapıyordu ve buna tek katlanma sebebim merakımdı.

"Tehtit ederek bir yere varamazsın. Sen en iyisi bana alışmaya çalış bundan sonraki hayatını benimle geçireceksin çünkü" nasıl bu kadar kendinden emin konuşabiliyordu ki!!!

"Buna pek niyetli değilim. Zorbalık yaparakta bir yere varamazsın. Senin benden başka işin yok mu ne diye getirdin beni buraya sorularıma cevapta vermiyorsun zaten!!!" o kadar hızlı konuşmuştum ki söylediklerimi ben bile anlamamış olabilirim.

"Kocan olucak kişiyi biraz yakından tanımak istersin diye düşündüm ama sen hiç meraklı değilsin beni tanımaya." tam konuşmasına devam edicekken garson kahveleri getirdi. Kahvesinden bir yudum alıp devam etti.

"Benden kurtuluşun yok bunu kafana sok. Alışmaya ve tanımaya çalış. Senin için en iyisi bu olur."

Resmen sinirden o an oracıkta ya ölücektim ya da onu öldürecektim. Bu iş sinirlenerek olmuyorsa cici kız moduna geçip konuşturucaktım onu.

"Anlat o zaman kendini. Senin için ne önemim var ki? Daha beni tanımıyorsun bile."

"Yanılıyorsun seni çok iyi tanıyorum. Benim için önemine gelirsek zamanı gelince öğreniceksin her şeyi. Şimdi kahveni iç. Ah nerdeyse unutuyordum. Al." cebinden sigara çıkarıp bana uzattı. Yok artık bu kadarı da fazlaydı. Benim hakkımda nasıl bu kadar şeyi biliyor olabilir ki?? Ama hala unuttuğu bir şey var bunu tahmin ederekte bulabilirdi. Devam etti.

"Sade soda bu saatte içilmez bir şey yememişsindir sen uyuşuksun biraz." inanamıyorum ya bunu bilmesinin imkanı yok. 

"Sen beni takip mi ediyorsun? Sapık mısın?" cidden bunu sormak zorundaydım. 

Sadece güldü hiçbir şey söylemedi. O sustukça, cevaplarımı alamadıkça sinirleniyordum. Rahatlamam gerekiyordu yoksa beynimdeki birkaç damarı patlatabilirdim bu sinirle. Paketten bir sigara çıkarttım ve yaktım. O da yaktı benimle beraber. 

Kahvemden son yudumumu aldıktan sonra çardaktan kalktım. 

"Nereye?" diye sordu.

"Mümkünse cevaplar alabiliceğim senden uzak bir yere."

"Cevap istiyorsan otur." sesi fazla otoriterdi. Bu iş bugün burada bitecekti artık bu saçmalığa dayanamıyordum. Tekrar çardaktaki yerime oturdum. Konuşmasını bekledim. Konuşmuyordu resmen benimle oyun oynuyordu. Neden geldim ki ben buraya. Neden çıktım dün gece bahçeye.

Aslına bakılırsa Ayaz hayallerimdeki erkekti. Uzun boyu gömleğinden belli olan kasları. Yeşil gözleri. Kumral ve tarza sahip saçları... Yakışıklıydı. Fazlasıyla yakışıklıydı. Karizmatikti de. Kirli sakalın babamdan sonra yakıştığı tek adamdı belki de. Gülüşüne diyicek söz yoktu hem sempatik hem karizmatik olmayı nasıl başarıyordu bilmiyorum. Göksu kendine gel!!!!! Yakışıklıysa yakışıklı nolmuş. Ukala, zorba, bilmiş ve kendini beğenmiş egoist bir adam işte. Hayatın boyunca böyle adamlardan kaçtın kızım sen. Senin böyleleriyle işin olmaz belli oyun oynuyor seninle. Yeme bu numaraları... Ama çok güzel gülüyor bu adammmmm

Ben iç sesimle kavga ederken sessizliği bozan Ayaz oldu.

"Demek kendini beğenmiş egoistim öyle mi?" güldü. İçimden söylediğimi sanmıştım ben onu. Kahretsin ne kadarını duydu? Ne dedim ki ben?

"Öylesin." ellerimi göğüsümde çapraz yapıp arkama iyice yaslandım. Geri adım atmayacaktım. Derdi neyse öğrenicektim.

"Fikirlerini değiştirmek için burdayım. Ama öncesinde sana sabretmenin önemini öğretmek lazım küçük hanım."

Delirmek üzereyim. 

"Sabrım yok benim. Zamanımda yok. Çabuk ol eve gidip bavulumu hazırlamam lazım." sonunda bavulumu hazırlamak aklıma gelmişti. Yazlığa gitmek, kafamı dinlemek ve şu züppeden kurtulmak için sabırsızlanıyorum.

"Zamanımız bol. Hadi kalk seni eve bırakayım.".....

Kırmızı ArabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin