10🕯 Unuttuğum Canım Midem

703 93 32
                                    

"Bekle Hwa Jin. Kamerayı devre dışı bırakıyorum. Geçmek için sadece 20 saniyen var. 20 saniye sonra kamera yeniden devreye girecek."

Jisung'un hepimize verdiği kulaklıklardan gelen sesi dinledim. Ben de ona cevap verdim.

"Tamam Jisung."

Jisung'dan gelecek olan talimatı bekledim.

"Geç Hwa Jin. Sadece 20 saniyen var."

Talimat gelir gelmez hızla fırlayarak o kameranın gördüğü yerden koşarak çıkmaya çalıştım. Arka taraftaki süs bitkilerinin arkasına yerleşip soluklandım.

"Harikasın. Görünmüyorsun şu an. Kameralar şu an etkin, dikkat et."

Bulunduğum yer mağazalardan uzak bir yerdi.

Önümde çocuklar için yapılmış bir oyun havuzu vardı. İçi küçük, renkli, plastik toplarla doluydu.

Oyun havuzunun arkası da komple camdı.

Dışarıda toplanan araçları, polis araçlarının ve ambulansların birbirine karışan kırmızı mavi ışıklarını görüyordum.

Dışarıdaki kalabalığın da beni görmemesi lâzımdı. Beni gördükleri anda heyecan yapıp elleriyle falan gösterirlerse yine yanardım.

Lee Know'un sesini kulaklıktan işittim.

"Arka taraftaki yemekhanede toplanmış hepsi. Burası çok kalabalık. Üstelik poşetleyip poşetleyip gidiyorlar. Sanırım aşağıda rehin tuttukları kişilere yiyecek bir şeyler götürüyorlar."

Bunu duyunca ben de çevreme bakındım. Kimsenin olmadığını görünce kısık sesle söze girdim.

"Ben de yemekhaneye yakınım Lee Know. Senin tam tersi yönündeyim. Herhangi bir açık verecek nokta bulamadım. Geniş bir pencere bulmamız lâzım. Açabileceğimiz bir pencere. Ama aynı zamanda bulduğumuz bu pencere halkın ve ekiplerin toplanmadığı bir yerde olmalı. Camı açarken dışarıdakilerden biri görürse heyecanlanır ve parmakla gösterirler. Diğer katlarda nöbet tutanlar bundan şüphelenir."

"Haklısın, Hwa Jin. Ama öyle bir yer var mı bilmiyorum."

"Ben de bilmiyorum."

Jisung'un sahte gülüşünü işittik. Bir müddet sonra söze girdi.

"Ehehe. Yemekhane yemekhane dediniz, acıkan şu karnımı harekete geçirdiniz. Siz öyle diyince unuttuğum canım midem kendisini bana hatırlattı."

Haklıydı çocuk. Açtık, susuzduk. Bir şeyler alıp öyle dönmeyi deneyebilirdik.

Jisung kamerayı bir süre daha etkisiz hâle getirsin de çıkayım artık şuradan. İki büklüm oldum. Belim ağrıdı, boynum tutulacak.

Tam ona seslenecektim ki alnımda hissettiğim soğuk metalle olduğum yerde donup kaldım. Başımı yavaşça sağıma çevirdim.

Bir asker alnıma uzun namlulu silahının namlusunu dayamıştı. Ne ara geldi bu?

Özel kuvvetler cidden başka oluyormuş. Tecrübeyle sabit. Adam gölgesini bile belli ettirmeden alnıma silah dayadı!

Jisung kesin görüyordur.

-Demeye kalmadan şaşkın sesini işittim.

"Nereden çıktı o?! Yemin ederim kamerada görünmüyordu Hwa Jin! Hemen o kamerayı devre dışı bırakıyorum. Kimse görmesin seni! 1 dakika... Bıraktım. Şu an siz sizesiniz."

Kulaklıktan Lee Know'un endişeli sesini de işittim.

"Neler oluyor? Hwa Jin tehlikede mi?"

"Bir asker silahının namlusunu alnına dayadı. Kamerada dahi görünmüyordu. Nereden çıktığını anlamadım Lee Know ama merak etme. Hwa Jin halledecek gibi."

Lee Know bir kere daha söze girdi. Bana hitaben seslendi.

"Sana güveniyorum Hwa Jin."

Sustum. Cevap vermedim.

Lee Know'un bana güvendiğini söylemesiyle birlikte daha çok güç bularak başıma namlu dayayan askere sırıttım.

"Bu ne güzel bir tesadüf böyle? Hayırdır güzelim. Burada ne işin var? Saklanmayı, kaçmayı nasıl becerdin bakalım? Her neyse, ayağa kalk da gidelim. Seni bir güzel sorgularız şimdi."

Dediğini yaptım. Çıtımı çıkarmadan ayağa kalktım.

Bir akademi öğrencisi olduğumu bilmiyordu neticede.

Benden hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir hareketle onu etkisiz hâle getirebilirdim.

Kolumun içine yerleştirdiğim şırıngayı çaktırmadan aşağı doğru indirdim.

Bir ucunu elimle tutup tamamen elime aldıktan sonra bir saniye bile beklemeden hızla arkama döndüm.

Bir elimle silahın namlusunu aşağı eğerken diğer elimle şırıngayı askerin boynuna sapladım.

Şırıngaya bastırıp az miktarda bir sıvıyı enjekte ettim. Şırıngayı yeniden sertçe çekip elime aldım.

Asker de neye uğradığını şaşırdı.

Sapladığım anda sadece ufak bir inleme sesi çıkarabildi. Ellerinin arasından kayan uzun namlulu silahını havada yakaladım.

Düşşeydi ağır bir metale sahip olduğu için felaket ses çıkarabilirdi.

Asker, olduğu yerde taş kesti. Hiç hareket edemiyordu.

Bir süre sonra bacakları da hareketsiz kaldı. Yere yığıldı. Gözleri açıktı.

Onun bu hâline sırıttım.

Şırıngadaki sıvı... Muazzam bir şeydi. Saniyeler içinde etkisini gösterdi.

Yine çevreme bakındım. Kimsenin olmadığını görünce elimi çabuk tutup elimdeki silahı çocuk havuzunun içine attım.

Elimdeki şırıngayı yere bıraktım.

Sonra yerde uzanan adamı kıyafetlerinden tutup kaldırdım. Kollarından kavrayıp onu biraz sürükledim.

Şu renkli toplarla dolu olan havuzun içine atacaktım onu. Çok ağırdı, çok!

Aşırı zorlanıyordum. Dişlerimi sıkıyordum.

Önce adamı tutmuş olduğum kollarından kaldırıp bedeninin üst kısmını havuza attım.

Derin bir nefes verdim. Belim kopmuştu.

Daha sonra sarkan bacaklarını kaldırıp onları da havuzun içine attım. Gömülmüştü. Renkli plastik toplar onun bedeninin çoktan üzerine çıkmıştı.

Yere koyduğum şırıngayı yeniden elime alıp Jisung'a seslendim.

"Jisung, hâllettim merak etmeyin. Hâlâ aynı yerdeyim. Önümde kamera varsa onu da etkisiz hâle getir. İlerleyip başka bir yere geçeyim."

"Görüyorum Hwa Jin, harikasın. Tamam hemen yapıyorum. Yine 20 saniyen var. Geç, Hwa Jin. Ayakkabı mağazasına kadar gidebilirsin."

Söylediklerini yaptım ve koşmaya başladım. Ayakkabı mağazasına değil de bir gerisinde olan kişisel bakım mağazasına girmek zorunda kaldım.

Çünkü ileriden gelen bir asker daha görmüştüm.

Mağazaya girip kasa tarafındaki masanın altına geçtim.

"Kişisel bakım mağazasındayım. Önümde birini görünce panikleyerek buraya girdim."

Benden sonra sözü Lee Know aldı. Kulaklık sayesinde kulağıma onun sesi doldu.

"Ah... Şey... Hwa Jin... Öncelikle sakin olmanı istiyorum. Offf! Aşağı katı gören bir yerdeyim. Şey... Hyunjin... Sanırım... Sanırım şey..."

...

Rehin // Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin