7🕯İyi Bir Yalancıyım

820 107 82
                                    

"Hwa Jin! Hwa Jin buraya tut!"

Teknolojik aletlerin satıldığı mağazaya girdik girmesine de, buranın ışıklarını kapatmışlar. Mağaza kapkaranlık. Hiçbir şey görünmüyor.

Girdiğimizden beri debellenip duruyoruz. Elimizle yoklaya yoklaya, ağır adımlarla ilerliyor ve dokunduğumuz şeyleri düşürmemeye çalışıyorduk.

En sonunda dayanamadım ve Jisung'un şarjı azalan telefonunu aldım. Flaşını yakarak flaşın çevresini ellerimle sardım. Işık yayılırsa direkt dikkat çekerdik çünkü bu karanlığın içinde.

Flaşı ben tutuyorum ve Jisung da bulduğu büyük çantaya lâzım olan ne varsa en ince detayına kadar düşünerek dolduruyor.

Lee Know gerimizde gözetmenlik yapıyor.

Elimizdeki tabancalara adamların üzerinde bulduğumuz susturucuları takmıştık. Uzun namlulu silahları da omzumuza asmıştık.

Elimizden geldiğince askerleri öldürmemeye çalışacaktık tabii ama eğer zorunda kalırsak yapacak başka bir şey yok. Kendi nefsimizi müdafaa etmek için gerekirse öldürürüz.

Bangchan Jisung'un doldurduğu çantayı tutuyordu. Jisung da malzeme arayıp bulduğunu Bangchan'ķn tuttuğu çantanın içine dolduruyordu.

Telefonun ekranını açarak saate baktım. O an endişeye kapılarak çocuklara fısıldadım.

"Daha hızlı olmalıyız. Biz daha malzeme dolduramadan 1 saate yaklaştı beyler. Saatte bir, bir kişi demişlerdi."

Bangchan bana baktı. Önümde olduğu için flaşın ışığıyla onu görebiliyordum.

"Endişelenme."dedi.

Ama imkânsızdı.

Hyunjin de orada.

Ya ona bir şey olursa? Ya seçecekleri kişi o olursa? Hyunjin olmasa bile... Masum insanlar ölüyor.

Lee Know kısık sesle bize seslenerek yanıma koştu.

"Hwa Jin flaşı kapat! Saklanın hemen! Saklanın biri geliyor!"

Flaşı kapattım. Flaş açıkken gördüğüm yere geçmek için hareket ettim ancak biriyle takıldım.

Zifiri karanlık olduğu için kim olduğunu göremiyordum ama takıldığım kişi bana sıkıca sarıldı ve düşerken beraber düştük.

Biraz ses çıkarmış olabiliriz düşerken ama çok da kayda değer bir ses olmadı bu.

Düştüğüm kişi yerde uzanırken dahi beni sıkı sıkı tutmaya devam etti. Belime sarılmıştı. Başım göğsündeydi. Nefesi alnıma değiyordu.

Neden tuhaf oldum ben? Çok değişik hissediyorum. Heyecan mı yaptım yine? Sanki mülakatta rütbeli amirlerin karşısındaymışım gibi atıyor yüreğim.

Bu koku tanıdık geliyordu ve sanırım altımda kalan kişinin kim olduğunu biliyordum.

"Lee Know, sen misin?" diye fısıldadım.

Benim nefesimin de onun yüzüne çarptığına emindim. Çok yakındık, hem de çok.

Açık olan uzun saçlarım onun yüzüne dökülmüştü ama bunca geçen zamana rağmen rahatsız olmamış, her zamanki gibi huysuzlanmamıştı.

"Benim."dedi fısıldayarak.

Nefesi bir kere daha yüzümü okşadı. Yüzümü okşayan o tek nefes tüm vücuduma hoş bir ürperti dalgası yaydı.

Düzensizleştiğini hissettiğim nefesim anlaşılmasın diye nefesimi tuttum. Lee Know burnundan gülümsedi.

"Tutma nefesini." dedi ve bu hoşuna gitmiş gibi kollarıyla beni daha sıkı sardı. Belimde sıkılaşan kolları beni giderek heyecanlandırırken çok utandım.

Rehin // Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin