Hızla hareket ederek sessiz bir şekilde bulunduğum odadaki pencereyi açtım.
Telefonda haberleştiğim Jeongin en önde, arkasında özel timle beraber bana yaklaştı.
Elimle, yüzüm gülerken hızlı olun anlamında işaret çektim. Hızlandılar.
Lee Know ile teslim olmadan önce tabii ki plan yaptık.
İhanete uğradığımızı biliyorduk. Ne yapacağımızı düşüne dururken Lee Know güvenebileceğimiz birine haber vermekten bahsetti.
Düşündük.
Polis akademisinde güvendiğimiz arkadaşları... Ama sonra içimize kurt düşmedi değil. Ya onlar da ihanet için yetiştirilmişse?
Artık ciddi anlamda kimseye güvenemiyorduk. Birbirimizden başka.
-Derken aklıma komşumuz olan Jeongin geldi.
Ailecek yaşıyorlardı. Henüz çömezdi ve akademideki ilk senesiydi. Birkaç dersi ortak yapıyoruz ve biz son sınıf öğrencileri ilk sınıf öğrencilerine yardımcı oluyoruz.
Jeongin benim akademide yardımcı olduğum çömez ve komşumdu.
Onu çok iyi tanıyordum. Ailesini de. Üstelik telefon numarası da bende mevcuttu.
Hemen Jeongin'e her şeyi anlatan sesli bir mesaj göndermiştim.
Mesajı görmüş ve plan yapmıştık.
Bu odayı zaten gözümüze kestirmiştik. Odanın içinde bekleyen silahlı adamlar çok sık oluyordu.
Giriş katı olduğu için pencereden girilebilirdi ama öncelikli olarak içerideki adamların hâlledilmesi gerekiyordu.
Jeongin'e kimseye güvenmemesi gerektiğini özellikle söylemiştik.
Amcası ülkenin başkanı ile çok yakınmış. Onun sayesinde alışveriş merkezinin önüne geldi ve ayrı bir özel timle dikkat çekmeden bizi beklemeye başladı.
Sonunda istediğimi elde ettim. İçeride nöbet tutan askerleri az önce yerde leşi uzanan bu pislik göndermişti. Onu da hâlledince önümde hiçbir engel kalmadı.
Hâlâ Hyunjin ve Lee Know'un çığlıklarını, yüksek sesle bağırıp ağlayışlarını işitebiliyordum.
İçim parçalandı ama çok az kaldı. Çok çok az. Bitecek her şey.
Jeongin en önde geldi ve dikkatli bir şekilde pencereden içeri girdi. Özel tim, kimseye görünmemek için köşeden köşeden, sırayla geliyordu.
"Çok şükür iyisin, Hwa Jin noona."
"İyiyim Jeongin, merak etme. Şu bela bir bitsin, daha iyi olacağım."
Jeongin'den sonra belirli aralıklarla, simsiyah üniformaları ile timdeki askerler içeri girmeye başladılar.
Planda belirttiğimiz gibi her bir özel tim mensubunda kalkan vardı. Bunları özellikle istemiştim.
Yaklaşık 20 kişi içeriye girince oda da bayağı doldu.
Pencereyi kapattık.
Timdeki bir asker öne çıktı. Alçak sesle kendisini tanıttı.
"Merhaba. Ben Tim Komutanı Yüzbaşı Lee Yongbok. Bana Felix de diyebilirsiniz. Size yardımcı olmaya geldim. İçerideki durumu bilen sizsiniz. Planınız nedir?"
Jeongin'in omzuna kolumu atıp Yüzbaşı Felix'e planımı anlattım.
"Çok basit. Öncelikle hepiniz kalkanınızla geldiğiniz için teşekkür ederim. Bu çok işimize yarayacak. Aklımdaki fikir şöyle. Kapının önünde, bir sağda ve bir de solda olmak üzere yine 2 adam bekleyecektir. Kapıyı açtığımız anda 2 asker o 2 adamı hızla etkisiz hâle getirecek ve bizler de bu esnada oldukça hızlı bir şekilde devreye gireceğiz."
Ufacık soluklanıp devam ettim.
"Rehineler sağ tarafta toplu vaziyetteler. Askerler ellerindeki kalkanlarla rehinelerin önünde bariyer oluşturacaklar. Böylece rehinelerin can güvenliğini sağlamış olacağız. Kalan askerler de kalkanlarıyla içe doğru yayılıp çatışmaya başlayacak. Ben... Bu kadarını düşünebildim. Gerisi sizde komutanım."
Yüzbaşı Lee Felix gülümsedi.
"Harika bir plan yapmışsınız. Gerisini biz hâllederiz. O hâlde... Başlıyor muyuz?"
"Başlayalım. Bir an önce bitsin artık."
Yüzbaşı Lee Felix de kar maskesini yüzüne taktı. Kafasına özel siyah kaskını geçirdi.
Herkes uzun namlulu silahlarını omuzlarına astı.
Tabancalarını sağ ellerine alıp sol ellerinde yine siyah, uzun ve geniş kalkanlarını tuttular.
Yüzbaşı Lee Felix, eliyle 2 askerine emir verdi.
"Kapı önündeki askerleri siz hâlledin. Geri kalanınız hazır olsun. Hızla rehinelerin önüne kapanıp, kalkanlarla bariyer olacağız. 10 kişi bu vazifeyi yaparken geriye kalan 10 kişi de ellerindeki kalkanlarla alışveriş merkezinin içine doğru yayılacak. Sıcak çatışmaya hazırlıklı olun. Başlayalım. Toplanın."
Herkes kapı önünde toplandı. Hemen yanımdaki asker bana döndü. Jeongin ve bana hitaben konuştu.
"Siz yanımda kalın."
Ben hemen itiraz ettim.
"Hayır, ben de sizlere yardım etmek istiyorum."
Benimle konuşan asker, - kar maskesinden dolayı yüzünü göremiyorum- yine beni onayladı.
Elindeki kalkanı bırakıp omzundaki uzun namlulu silahı çıkardı. Bana uzattı.
"O hâlde bunu alın. Kalkan elimde rehineleri korurken zaten bu bebeği kullanamayacağım. Bebeğime iyi bakın. İşiniz bittikten sonra beni bulup mutlaka bebeğimi getirin. Ben... Kim Seungmin."
Benimle konuşan askere gülümseyip uzattığı silahı elime aldım. Yedek birkaç şarjör çıkarıp onları da bana uzattı. Şarjörleri ceketimin fermuarlı cebine koydum.
Ben de hazırdım.
Yüzbaşı Lee Felix herkesin hazır olduğundan emin olduktan sonra operasyonu başlattı.
Kapıyı açtı.
Sonuna kadar açılan kapıdan çevik bir hareketle çıkan 2 asker, önde bekleyen 2 adamı anında etkisiz hâle getirip kalkanlarıyla alışveriş merkezinin içine yayılmaya başladılar.
Sağ taraftan da askerler hızla ilerleyip rehinelerin önüne kalkan oldular. Kalkanlarıyla beraber çöktüler.
Sürekli benimle konuşan asker Kim Seungmin ile beraber ilerledim.
Onun arkasındaydım.
Bir anda herkes neye uğradığını şaşırdı.
Tam bir kaos yaşandı.
Bense elime almış olduğum silahla gördüğüm askerleri birer birer indirmeye başladım. Ateş edip hemen kalkanın arkasına gizleniyordum.
Bunu beklemeyen pislikler hazırlıksız yakalanmıştı. Şaşkınlıklarından dolayı da gafil avlanıyorlardı. Destek aldığımız özel timin karşılarında ise hiç şansları yoktu.
Kalkanlarıyla beraber özel tim, yukarı katlara doğru da yayılmaya başladı. Güçlü olan taraf her zamanki gibi bizdik.
Güçlüydük.
Kazanacaktık.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin // Stray Kids
FanfictionEğlenmek için gittiğiniz alışveriş merkezinde rehin edilseydiniz ne yapardınız? ...