12🕯 Ve Yalnızdık

679 95 76
                                    

"Söyle! Adamlarım nerede?!"

Başlarındaki hain komutan tüm rehinelerin önünde zorla diz çöktürdükleri Bangchan'a bir yumruk daha geçirdi.

Oraya gitmemek için kendimi zor tuttum. Lee Know beni tutuyordu.

Bangchan öksürmeye başladı. Dudağının kenarından kan süzülüyordu. Yüzü de yediği yumruklardan dolayı kan ter içindeydi.

O hâline rağmen güçlükle sırıttı.

"Ağzımdan tek kelime laf alamayacaksın."

Hâlâ bizi korumaya çalışıyordu.

Ona adamlarının yerini söylerse eğer felci göreceklerdi. O felci hem nasıl yaptığını öğrenmek hem de açtırmak için şimdikinden daha kötü olan her türlü işkenceyi üzerinde uygulayacaklardı.

Askerler kendisine gelince de bizi gördükleri için Bangchan'ın tek olmadığını söyleyeceklerdi.

Bizi ifşa etmemek için onların şu anki tüm işkencelerine direniyordu.

Bizse boş boş durmadık. Alışveriş merkezinin bir kısmındaki erkekler tuvaleti kimsenin bulunmadığı yere denk geliyordu.

Erkekler tuvaletindeki son kabinin penceresi de içeri birilerinin girebileceği kadar genişti.

Telefondan müdürü aramış ve bulduğumuz noktayı onlara bildirmiştim. Kısa bir süre içerisinde özel tim içeri sızmaya başlayacaktı.

Bizse Lee Know ile şu an 1.katta, balkon gibi bir yerdeyiz. İçeriyi, alt kattaki rehineleri tamamen gören bir yer. Kolonun arkasında olup biteni izliyoruz.

Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silerek hemen arkamda duran Lee Know'a döndüm. Fısıldayarak sordum.

"Nerede kaldı bu özel tim?! Neyi bekliyorlar hâlâ?! Öldürecekler onu!"

"Bunu ben de bilemiyorum. Haber vereli 1 saati geçti resmen. Çoktan sızmış olmaları gerekiyordu."

"Kameralara bakıyorum ama... O kısımda, alışveriş merkezinin dışında belirttiğimiz yerde hiçbir hareketlilik yok Hwa Jin. Girilebilecek noktayı söylediğinden beri hem de."

Jisung'un da sözleriyle kaşlarımızı çatarak Lee Know ile birbirimize baktık. Bir gariplik vardı.

"Ahhhh!"

Duyduğum acı çığlıkla başımı yine uzatıp aşağıya baktığımda Bangchan'ın yere serildiğini gördüm.

Elleri arkadan bağlıydı. Yüzü... Acı çektiğini belli eder bir ifadeye bürünmüştü. Gözlerini yummuştu.

Hyunjin Bangchan'ın biraz çaprazında, kalabalık rehinelerin en ön safındaydı. Dizleri üzerine çökmüş oturuyordu. Onun da yüzünde yaralar vardı.

Onları böyle gördükçe sinirim iyice artıyordu.

"Hwa Jin, özel tim alışveriş merkezinin önünde hiçbir şeyden habersizmiş gibi bekliyor. Sen gerçekten haber verdiğine emin misin?"

"Evet, Jisung. İrtibatta olduğum karargâh albayını aradım ve onunla konuştum. Bana sızma harekâtını hemen başlatacağını söyledi."

Lee Know fısıldayarak arkamdan konuştu.

"Ben de iyice şüphelendim Hwa Jin. Aklıma türlü çeşit şeyler geliyor. İlk zamanlarda bana kimseyi öldürmeyeceğiz dedin ve bunu o yetkililerden emir olarak aldığını söyledin. Ben de tamam demek mecburiyetinde kaldım ama çok iyi hatırlıyorum. Bir dersimizde Byeon Seo Hoca öğrenci olsak da zor durumlarda polismiş gibi yetkiye sahip olduğumuzu söylemişti. Hocamız biliyor da, ondan daha üst yetkiye sahip kişiler bunu bilmiyorlar mı? Ya...? Ya onlar da hainse? Sonuçta ülkede büyük çaplı bir darbe girişimi yaşanmış. Darbecilerin güvendiği kişiler de elbette ki vardır."

Lee Know gerçekten çok mantıklı konuşmuştu. Düşününce... Ahh! Yanılmış olmak istiyorum. Düşüncelerimin doğru olmamasını istiyorum.

Aşağıda o başlarındaki pislik komutan, yerde cenin pozisyonu almış Bangchan'a tekme atmaya devam ederken içim içimi yiyordu. Neyse ki telefonu çaldığı için durdu.

Tamamen Bangchan'a odaklandım. Ona baktıkça, yüreğim sızlıyordu. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Onun canıyla beraber sanki benim de canım yanıyordu. Bizim yüzümüzden kendisini feda etmişti. Bizim yüzümüzden bu hâldeydi.

Annesi ile sinema salonunda görüntülü konuşurken mutlaka buradan çıkacağımızı çok büyük bir güvenle söylüyordu.

Gözlerimi onun üzerinden güçlükle çekip telefonuna yanıt veren pisliğe odaklandım. Hararetli bir konuşma yapıyor gibiydi.

Biraz sonra telefonu kapattı. Burnundan soluyarak çevresine baktı.

Hemen Lee Know ile başlarımızı geri çektik. Sırtlarımızı kolona yapıştırdık.

Görmesek de o başlarındaki pisliğin gür sesini işittik.

"Her yeri didik didik arayın! Bu it yalnız değilmiş! 3 kişi daha varmış! Ama dikkatli olun. İkisi polis akademisi öğrencileriymiş! 2.kattaki tüm erkek tuvaletlerine konuçlanın! Kimsenin girmesine müsaade etmeyin! Dağılın! Çabuk!"

Artık emindik.

Kesinlikle biz dahi oyuna getirilmiştik.

Birbirimizden başka hiç kimseye güvenmemeliydik.

"Bunun da işini bitirelim. 1 saat daha oldu değil mi? Gel buraya!"

O pislik Bangchan'ı bir adamının daha yardımıyla ayağa kaldırdı. Pencerenin önüne doğru zorla götürmeye başladı.

İçimdeki korku giderek artmaya başladı.

Onu öldüremez! Buna izin vermem! Veremem!

Camı açtı ve bekleyen tüm ekiplere seslendi.

"Hâlâ taleplerimizi yerine getirmediniz! Hiçbir şansınız yok! Ya bize istediklerimizi verirsiniz, ya da içerideki herkes tek tek ölür. Ciddiyetimizi hâlâ anlayamadınız. Bu yüzden sizlere 1 kişinin daha ölümünü kanlı canlı seyrettirmek istiyorum. İzleyin bakalım."

O an dehşete kapılarak hızla Lee Know'un elinde tuttuğu tabancasını elime aldım. Kendisi de şaşırmıştı.

Aldığım tabancayı şu an arkası bana dönük olan o pisliğe çevirdim.

Bangchan bir kere daha zorla dizlerinin üzerine çöktürülmüştü.

Başlarındaki pislik bir eliyle Bangchan'ın omzuna bastırıyor, bir eliyle de kafasına tabancasını tutuyordu.

Zaten burada olduğumuzu ve Bangchan'ın yalnız olmadığını biliyorlardı. Bu yüzden hiç tereddüt etmeden o pisliği hedef aldım.

Kendisi Bangchan'a zarar veremeden elimdeki tabancayı ateşledim.

Susturucusu olan tabancadan ses çıkmazken, kurşun o pisliğin tam kafasına saplandı.

Heykel gibi donup kaldı. Sonra bedeni sırt üstü yere yığıldı.

Yere yığılmasıyla beraber başından süzülen kanları gören adamları ve rehineler neye uğradığını şaşırdı. Hatta camın önünde burayı seyreden polis ekipleri de.

Lee Know heyecanla gülümsedi.

"Aha!" dedi.

"Ayvayı yedik, güzelim. Tadını sen de damağında hissedebiliyor musun?"

Lee Know'un parıldayan gözlerine bakıp sesli güldüm. Belki de bu anlar son anlarımızdı. Son anlarımızı dahi eğlenerek geçirebilmek için elinden gelen her şeyi yapıyor ve bunu çok iyi beceriyordu.

Bulunduğumuz yere doğru gelen ayak seslerini duyunca Lee Know ile beraber kendimizi hazırladık.

Artık...

Geri dönülmez bir yoldaydık.

Ve yalnızdık.

...

Rehin // Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin