1|spot ışıklarının altında bir çocuk.

838 64 35
                                    

Güzellik...

İnsanları etkileyen en büyük şey güzelliktir. İnsanlar hep güzel olanı arzular, ne kadar ulaşılmaz olduğuna bakmaksızın, hep güzeli isterler. Ve Na Jaemin, o kuşkusuz ki bu dünyadaki en güzel varlıklardan biriydi. Bebekliğinden beri bir modeldi, çocukluğunda oyunculuk yapmaya başlamıştı ve uzun bir süre boyunca da spot ışıklarının altından ya da dergi kapaklarından ayrılmayacak gibiydi. O güzeldi ve bunu kendisi de biliyordu.

Na Jaemin güzelliğinin bir gün elleri arasından kayıp gidebileceğinden ölesiye korkuyordu. O; kameralar, reklamlar ve spot ışıkları altında yaşamak için doğmuştu. Genç yaşına rağmen kendisini farklı bir yerde düşünemiyordu bile. O geleceği hakkında hayal kuramıyordu, nefret ediyordu, yaşı ilerledikçe güzelliğinin parmakları arasından kayıp gideceğinden nefret ediyordu. Korkuyordu, bir gün artık insanların onu beğenmemesinden korkuyordu.

İçindeki bu korku gün geçtikçe büyürken o sonsuzluğu bulmaya karar verdi. Böylece yaşlanmayacaktı, her zaman on dokuz yaşında olduğu saf güzelliği elleri arasında kalacaktı ve hayatının sonuna kadar spot ışıklarının altında olacaktı. Dizilerde oynayacak, belki mankenlik yapacak, belki dergilerin kapaklarında sonsuza kadar kendine bir yer edinecekti. Na Jaemin, onun gözünü bu dünyadan silinme korkusu bürümüştü.

Oflayarak bilgisayarını tekrar dizlerinin üstüne koydu, birkaç saniye açılmasını bekledikten sonra araştırmasına devam edebilmek için ilk önce geçmişteki notlarını kontrol etti, sosyal medya hesaplarına baktı ve arama çubuğuna son birkaç gündür çok alâkalı olduğu konuyu yazdı.

"Nasıl yaşlanmayı durdururum?"

Bu soruyu farklı formlarda kaç kez yazdığını hatırlamıyordu bile. Elinde olan tek şey ise saçma sapan bir büyüydü. Denemişti, işe yaramayacağını bile bile denemişti ve sonuç onu şaşırtmadı. Yine de kendini aldatılmış hissetmekten alıkoyamadı.

Karamel rengi saçlarını geriye doğru taradı sol eliyle, biçimli kaşları çatılmıştı. İstediğini bulamadığı için büzmüş olduğu dudaklarını ısırıp duruyor ve huzursuzca nefesler çekiyordu ciğerlerine. Yaklaşık bir aydır bu işin peşindeydi fakat elle tutulur hiçbir şey bulamamıştı. Hoş, zaten saçma sapan büyülerin işe yaradığı fantastik bir kitabın ana karakteri olmadığının farkındaydı. Ve bu elle tutulabilir olduğunu düşündüğü her bir bilgiyi gözden çıkartmasına sebep oluyordu.

"Elli yaşınızda bile yirmi yaşınızda gibi gösterin! Otuz yaş gençleştirici krem..."

Aradığının bu olmadığına emindi. Ayrıca gençleşmek için elli yaşına kadar bekleyecek zamanı da yoktu. Zaten gençleşmek değil, mevcut güzelliğini korumak istediğinden, fiyatı bir villa ile yarışabilecek bu küçücük kremi alma gafletine düşmeyecekti.

Gözlerini devirdi ve bugün de bir şey bulamamış olmasının getirdiği rahatsızlık hissiyle derin bir iç çekti. Bilgisayarını önündeki sehpaya bıraktı, ellerini şakaklarına koydu birkaç saniye, neyi yanlış yaptığını düşündü. Gençlik iksiri denen şeyin gerçekten var olabileceğine inanıyor değildi fakat ellerinde tutması gereken bir güzelliği vardı. Onu kaybettiği vakit tüm insanların gözündeki değerini kaybedeceğini adı gibi bildiğinden güzelliğine sıkı sıkı sarılmak zorundaydı.

Na Jaemin güzel yüzünden çok daha fazlasıydı.

Fakat hiç kimse onun güzelliğinden fazlasına ilgi duymuyordu.

Ayağa kalkıp akşam ışıkları düşmeye başlamış olan şehri izledi odasının büyükçe penceresinden. Şehrin geri kalanına göre biraz daha yüksekte konumlanmış olan evinden bütün şehri izleyebiliyordu ve bu uzun zamandır yapıyor olduğu en eğlenceli aktiviteydi.

Güzelliğinin iyi ve kötü yanlarını oldukça fazla kez tecrübe etmişti. Güzelliği ona hep popülerlik getirmişti, popülerlik ise sahte insanlar... Sahte insanların kıskançlığında yüzlerce kez boğuldu Na Jaemin, güçlü olmayı öğrenene kadar. Herkesin onun yüzünü kendi çıkarları dolayısıyla kullanmasına da gayet alışıktı. Yoksa nasıl henüz ilk kelimesini bile söylememiş bir bebekken, bir sürü reklamda oynamış olabilirdi ki?

Aklını kurcalayan onlarca soru vardı, tüm bu soruların onu yakında delirteceğine emindi. Ama ondan önce başına giren ağrılardan kurtulmak zorundaydı. Kendini hiç iyi hissetmiyordu, geleceğine dair herhangi bir şey hayal etmesi bile başına ağrılar girmesine sebep oluyordu. Gelecekteki kendini düşünmek istemiyordu. Yaşlanmak istemiyordu, ne olursa olsun bir çözüm bulmalıydı, bulmak zorundaydı. Kendine verilen bu hediyenin elleri arasından öylece kayıp gitmesine izin vermeyecekti.

Yatağının üzerine bırakmış olduğu telefonunun titreşimini duyduğunda gözlerini şehirden ayırıp birkaç saniye öylece bakındı. Aklına menajerinden mesaj gelmiş olabileceği fikri geldiğinde usul adımlarını oraya çevirdi. Birkaç adım attı ve yatağının üzerindeki telefonu aldı. Ekranda görmüş olduğu yazı ise ilk önce şaşırmasına, sonra da korkudan iliklerine kadar titremesine sebep olmuştu.

"Aradığın sonsuzluğu ellerine verebilirim."

The Wolf And The SheepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin