Beynimde yankılanan tuhaf tını vücudum da bir sinir dalgası yayılmasına sebep olmuştu.Gece kitap okumuş çok geç saatte uyumuştum.Uykumu bölen bu rahatsız edici müzikle tek gözümü zoraki bir şekilde açıp, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir kaç saniyeliğine boş boş tavanı izledim.Çok tanıdık bir melodiydi bu.
Bir anlık aydınlanma ile uzandığım yerden kalkmadan elimi komidinin üzerine atıp telefonumu aramaya başladım. Elimi gezdirip telefonu bulamayınca oflayarak yerimden doğrulup komidinin üzerinde ki telefonumu alıp ekrana baktım. Peyker arıyordu.Telefonu açıp."Efendim" diye cevapladım uykulu ve bıkkın bir sesle.
"Abla! Telefonun neden kapalı ya insan bir haber verir dimi" karşıdan gelen yüksek ses ile telefonu kulağımdan uzaklaştırıp gözlerimi devirdim.
Telefonu tekrar yaklaştırıp;
"Uçakta kapatmıştım unutmuşum Peyker sonra yorgundum uyudum işte.Ne oldu?"
Gelen oflama sesiyle beraber
"Peki abla peki! Dedemler nasıl iyi mi? Söyle onlara ilk fırsatta bende geleceğim" diye yanıtladı Peyker.
"Tamam ablacım söylerim.Başka bir şey var mı?"
Peyker susmuştu.Bir şey olduğunu anlayıp devam ettim.
"Söyle Peyker ne oldu?"
"Abla.." bir kaç saniyeliğine duraksayıp devam etti.
"Kemal abi geldi dün akşam buraya.Nereye gittiğini sordu. Sonra abimle kavga ettiler" hızla ayağa kalkıp
"Söylemediniz dimi yerimi!" diye bağırdım.
Peyker telaşla;
"Hayır abla merak etme söylemedik" dedi.
Elimi saçlarımın arasına daldırıp.
"Tamam canım tamam! Ben şimdi kapatıyorum başka bir şey olursa beni haberdar et ve kimseye ama hiç kimseye Antep'e geldiğimi söylemeyin."
deyip telefonu kapattım ve yatağın üzerine fırlattım.
Öfkeyle karşımda duran aynaya bakıp sakinleşmeye çalıştım.
Derin bir nefes alıp oflayarak aldığım nefesi geri verdim.Hazırlanıp dedemlerin yanına gitsem iyi olacaktı.
Banyoda ki kişisel işlerimi halledip üzerime koyu lacivert bir kot ve üzerine kırmızı bol bir tişört geçirdim.Uzun siyah saçları salık bırakıp yorgun yüzümü gizleyebilmesi için hafif bir makyaj yapıp odadan çıktım.Merdivenlerden aşağıya inerken kulağıma dolan kahkaha sesleri ile adımlarımı hızlandırdım.
Dün oturduğumuz balkonda kurulmuş sofranın etrafında dedem,babaannem ve Agâh vardı.Agâh bir şeyler söylüyor,dedem ve babaannem kahkahalarla karşılık veriyordu.
Şaşkınlıkla açılan gözlerim yerinden fırlayacak gibiydi.
Adımlarımı yavaşlatıp yanlarına doğru ilerlerken Dedem beni farketmişti
"Günaydın kızım"
Dedemin beni farketmesiyle babaannem ve sırtı bana dönük olan Agâh arkasını döndü.
Agâh beni görünce sırıtmıştı.
Yanlarına kadar gelip.
"Herkese günaydın" deyip dudaklarımı birbirine bastırarak 'senin burada ne işin var' dercesine Agâh'a baktım.
Ben Agâh'ın bir şey söylemesini beklerken dedemin konuşmasıyla ona döndüm.
"Agâh oğlum sağolsun, burada bir arkadaşın olmadığını düşünerek seni gezdirmeye gelmiş kızım" gözlerimi dedemin üzerinden çekip hızla Agâh'a dönerken;
"Öyle mi?" diye ekledim kaşlarımı kaldırıp.Agâh suratında ki o aptal sırıtışı daha da büyütüp evet anlamında başını sallayıp.
"Uzun zamandır buralarda değildim memleketimi özlemişim biraz gezmeyi düşündüm.Halis amcamdan da sizin uzun zamandır buralara gelmediğinizi duyunca belki bana eşlik etmek istersiniz diye düşündüm."kelimeler ağzından dökülürken tek kaşımı kaldırıp suratına sert bakışlarımı diktim.
Bakışlarımı üzerinde çekip yavaşça sofraya otururken
"Aslında gerek yok.Ben kendimi çok iyi hissetmiyorum.Siz bugün gezin ben başka bir gün tek başıma gezerim"dedim.
"Aaa olur mu öyle şey Süheyla? Bak Agâh oğlum ne güzel düşünmüş.Hem sana da iyi gelir, git" diyen babaanneme çevirdim bu sefer bakışlarımı.
"Gerek yok babaanecim" dedim hayır anlamında kaşlarımı kaldırarak.
Bu kez dedem gülerek;
"Hadi kızım kahvaltını yap da konuşuruz bunu."
Bakışlarımı Agâh'a çevirip ters ters baktım.O benim aksime yine gülüyordu.***
"Allah aşkına benim ne işim var yine senin yanında."dedim sıkıntılı bir sesle.
Agâh gözlerini yoldan çekip bana baktı.Hafifçe gülümseyip tekrar yola döndü.
"Hmm bir düşüneyim!" dikkatlice yüzünü inceliyordum.Dalgalı kumral saçları,keskin yüz hatları ve mavi gözleriyle yakışıklı bir adam olduğunu karar veriştim.Pardon ya, yalnızca özenle oyulmuş bir kütüktü.
"Eee!" deyip bir kaç saniye bekledim cevap almayacağımı anlayıp.
"Söylesene!" dedim biraz yüksek bir sesle.
Gözünü yoldan ayırmadan kahkaha attı.Sonra bana doğru dönüp.
"Gezmek için." dedi kahkahasının arkasından kalan gülüşü ile.
Gözlerimi devirip oflayarak önüme döndüm.
Agâh;
"Tamam kızma be! Yalnızca dün yaptığım öküzlüğü telafi etmek istemiştim.Birde.." tekrar Agâh'a dönüp "Birde?" diye tekrarladım soru dolu bakışlarımla.
"Düğün günü ihanete uğramış bir kadının kafa dağıtmak için geldiği memlekette,konağa tıkanıp depresyona girmesine gönlüm razı olmadı" şaşkınlıkla ağzım açılırken halime gülümseyip;
"Neye şaşırıyorsun? İster istemez magazin haberlerine denk geliyorum,yanlış anlama özel olarak takip etmiyorum." kaşlarım çatılmış konuşmanın devamını beklerken devam etti;
" ^ KEMAL SARUHAN NİŞANLISI SÜHEYLA IŞIKLI İLE GECELERDE^" şu televizyonda ki sunucuların sesiyle söylemeye çalıştığı magazin başlığı ile ister istemez gülmüştüm.
Kafamı geriye atıp gülüşümü toparlamaya çalışıp ciddi durmaya çalışarak tekrar Agâh'a döndüm.Yola değil de bana bakıyordu.Gülmüyordu da.Boş da bakmıyordu.Öylece gözlerimin içine bakıyordu işte...
"Ben uçakta seni gördüğüm o ilk andan beri senin kim olduğunu biliyorum."bakışlarını benden ayırıp yola bakarken devam etti;
"Ve senin hakkında daha çok şey biliyorum Süheyla Işıklı."
Gizemli olmaya mı çalışıyordu?
Yoksa gerçekten gizemli miydi?
Acaba korkmalı mıydım?
Hadi ama bu neydi şimdi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜHEYLA
ChickLit"Süheyla.. Zarif ve güzel kadın. Şimdi ben gidiyorum ama arkamda bıraktığım o hırçın kadının kalbini de kendimle götürüyorum. Çok kızacaksın bana biliyorum.Ama kızma,hepimiz için en doğru olan şeyi yapıyorum.Bizi koruyorum,seni koruyorum. Sakın ağla...