7.DÜĞÜN

50 7 3
                                    

"Sakın bağırma!"
Duyduğum bu tanıdık sesle yüzümde ki korku gitmiş yerini büyük bir sinire ve şaşkınlığa bırakmıştı.Yavaşça ağzımdan çektiği eli ile beraber hızla döndüm.
"Agâh!Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Yüzünde ki gülümseme ile
"Seni düğüne götürmeye  geldim" dedi omzunu silkip.Kollarımı iki yana açıp;
"Dalga mı geçiyorsun sen!Böyle çıkılır mı insanın karşısına kalp krizi geçirecektim." Agâh'ın kulaklarıma dolan kahkahası ile kaşlarım iyice çatılmıştı.
"Çok mu korktun?Özür dilerim ama dün uyarmıştım seni" tek kaşını kaldırıp beni başta aşağıdaya süzüp devam etti."Üzerini değiştirsen iyi olur.Pembe pijama takımının bir düğün için fazla iddialı."istemsizce üzerime baktım.Ne yapıyorum ben.Hızla kafamı tekrar kaldırıp yüzüne baktım.
"Dün de söylemiştim.Gelmeyeceğim!."
Agâh cevap vermeden bakışlarını üzerimden çekip odamın kapısına doğru ilerledi.Ne yapmaya çalıştığını anlamak için olduğum yerde kafamla onu takip ettim.Odamın kapının önünde durup.
"İyi o zaman bende sabaha kadar burada otururum." dedi. Yere oturup kafasını kapıya yasladı.'Cidden mi' dercesine yüzüne baktım.Gülümseyip devam etti.
"Eğer ben buraya seni almaya geldiysem,seni almadan dönmem." Sıkıntıyla gözlerimi kapatıp derin bir iç çekip tekrar gözlerimi açtım.
"Gidecek misin?Polisi mi arayayım?"
"Gelecek misin?Pijamalarınla mı götüreyim?"
Ciddiyetini ölçmek istercesine gözlerininin içine baktım.Munzurca bana bakıyordu.
"Hazırlanman için sana 15 dakika veriyorum"deyip ayağa kalktı.
Odamın kapısını gösterip.
"Hadi!" diye ekledi.
Sert bir şekilde suratına bakmaya devam ettim.
Yanıma yaklaşmaya başladığında ürkmüştüm.
"Geliyor musun?" diye tekrarladığında çoktan dibimdeydi.
"Hayır!"
"Peki.Sen bilirsin" deyip beni hızla omzuna attığında ufak bir çığlık atmıştım.
"Agâh! Napıyorsun?"
Bağırarak söylediğim kelimeler ile hem çırpınıyor hemde ellerimi yumruk yapmış sırtına vuruyordum.İlerlemeye başladığında.
"Dursana nereye gidiyorsun?Agâh!İndir beni!"
Söylediklerimi duymazdan gelmişti.
Cevap vermeden ilerlemeye devam etti.Baş aşağı durduğumdan yüzümü kapatan saçlarım önümü görmeme engel oluyordu.Beni gerçekten bu şekilde düğüne götürmezdi dimi?
Ya götürürse!
Merdivenlerden inmeye başladığını anladığımda.
"Tamam!" Agâh bir anda durdu
"Ne tamam?"dedi beni indirmeden.
"Tamam!Geleceğim,indir beni!"gülümsediğini hissedebiliyordum.
Yavaşça beni omzunda indirdi.Üzerimi düzeltip sertçe yüzüne baktım.Tam ağzımı açmıştım ki işaret parmağını dudaklarımın üzerine bastırıp konuşma hakkını kendisine verip;
"Hadi hazırlan.Bekliyorum ben seni burada."
Dudağımda duran parmağını tutup indirdim.Dudaklarımı birbirine bastırıp bir kaç saniye gözlerine sert bakışlarımı atmaya devam ettim.Benim tersime gülümsüyordu.İyice sinirleri bozulmuş bir şekilde söylene söylene odamın yolunu tuttum.

***
Üzerime kırmızı diz altı pileli bir elbise altına da beyaz topuklu lugan bir ayakkabı giymiştim.Hafif bir cilt makyajı yapıp,rimel ve nude tonlarda bir ruj sürmekle yetindim.
Odamdan çıkarken hala böyle bir şeyi neden yaptığımı anlamaya çalışıyordum.
İçten içe gitmek istiyordum da kendimi mi kandırmaya çalışıyordum acaba?
Merdivenlerin sonunda Agâh elinde telefon beni bekliyordu.
Geldiğimi duyunca gözlerini telefondan ayırıp baştan aşağıya beni süzdü.Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
Merdivenlerden inip tam önüne geldiğimde durup;
"Gidelim hadi!"hala öfkeliydim ona karşı.
Kafasını sallamakla yetinip,bir eliyle ceketini tutup diğer elini bir prensese yol verircesine uzatıp hafifçe eğildi.
Hayır hayır! Gülmemeliyim!
Önünden geçerken yan bir bakış atıp dışarı çıktım.

***

Yol boyunca konuşmamış olmamıza inanamıyordum.Ben sinirden konuşmuyordum da o niye hiç bir şey söylememişti.Halinden memnundu tabi bir şekilde ikna etmişti nasılsa beni (tehditle).!
Peki ama benim o düğünden bulunmamın onun için ne önemi vardı ki!
Ben yine binbir türlü düşünce ve sinirle uğraşırken arabanın büyük bir konağın önünde durmasıyla kendime geldim.
"Geldik mi?"
"Müzik sesini duymuyor musun?"
Allahım sen bana sabırlar ver yarabbim! Ya da beni bu adamdan kurtar!
Gözlerimi devirip kapıyı açıp indim.
Kapının önünde duran takım elbiseli izbandut kılıklı adamlar bana başlarıyla selam verip kapıyı açtı.Geride kalan Agâh'a dönüp baktığımda hızla yanıma geliyordu.
Yanıma yaklaştığında kulağıma eğilip;
"Oturmak yok!"
Bu arada kalabalık düğün alanına doğru ilerlemeye başlamıştık.Kalabalık bir insan topluluğu kendilerinde geçmişcesine halay çekiyordu.Gözlerimi halay çeken o gruptan alıp Agâh'a çevirdim.
"Ben halay çekmeyi bilmem ki!" diye bağırdım bu gürültüde sesimin gitmiş olabileceğini umarak.
"Öğretirim!"
Agâh elini belime koyup beni halay çeken grubun ortasına götürüp bir kadının yanına soktu.
Bir elimde o diğer elimde ise hiç tanımadığım bir kadın vardı.
Agâh hiç zorlanmadan halay çekmeye başlamıştı bile.
Agâh'ın ve yanımda ki kadının ayaklarını takip etmeye çalışsam da bir türlü becerememiştim.
Kafamı izlemekten yorulduğum ayaklardan kaldırıp Agâh'a baktım.Omuzlarını dikleştirmiş alttan alttan gülerek bana bakıyordu.Kulağına yaklaşıp.
"Agâh yapamıyorum." Bu sefer Agâh benim kulağıma yaklaşıp.
"Ayaklarımı takip et!"
Kafamı sallayıp yavaş hareket ettirmeye başladığı ayaklarını takip etmeye başladım.
Bir iki deneme sonrasında başarmıştım.Hiç bilmediğim bu oyun öğrendikten sonra hoşuma gitmeye başlamıştı.
Ben yeni keşfettiğim bu oyun havasının bokunu çıkarana kadar oynarken gelin ve damadın bize doğru yaklaştığını gördüm.Şaşkınlıkla Agâh'a baktığım da gülümseyerek geline bakıp bakışlarıyla 'gel' yapıyordu.
Gelin ve damat önümüze gelip durduğunda Agâh ellerimizi ayırdı.Ben daha durumu çözemeden gelin elimi tutmuş halaya girmişti.
Bir elimde hiç tanımadığım bir kadın,diğer elimde gelin,gelinin elinde damat,damatın elinde Agâh!
Ne tuhaf şey şu halay!

Saatlerdir halay çekiyordum.Kaç tanımadığım insanın elinde halay çektim bilmiyorum.Bir ara dedemde gelip elime girmişti.
Genç kızların agresif bakışları,oğlanların ağzının suyu aka aka bakmasına aldırış etmeden dönüp durmuştum kalabalıkla beraber.
Aramıza bir kaç insan girdikçe dönüp dolaşıp tekrar yanıma gelen Agâh'a bakıp gülümsedim.
Bu gülümsemem gerçekti işte.
Bugün bana çok iyi gelmişti.
Ve bugünü yaşamama vesile olan oydu.Bana kalsa hala evde oturmuş ya kitap okuyor ya da ağlıyordum.
Birbirimizin sesini zor duyuyor olmamıza rağmen bana sürekli birilerini göstermiş,kim olduğunu vesaire anlatıp gülüşmüştük.
Bir nevi dedikodu yani..
Yorulmuştum artık.Agâh'ın kulağına yaklaşıp.
"Yoruldum ben!" Agâh yüzüme bakıp birbirine sarılmış serçe parmaklarımızı ayırmadan halaydan çekip çıkardı beni.
Parmağımı parmağından çekip arkasından ilerlemeye başladım.
Konağın avlusundan çıkıp kapının önünde durup bomboş bir şekilde birbirimize bakmaya başladık.
'Hadi Süheyla kibar bir insansın sen!''
İç sesimin bana hatırlatmaya çalıştığı şey ile
"Teşekkür ederim!" dedim tek nefeste.
Agâh elini ensesine götürüp oradaki saçlarını karıştırırken;
"Aslında ben teşekkür ederim."
Neden dercesine yüzüne baktım.
"Yani beni kırmayıp geldiğin için"
İstemsizce bir kahkaha atıp
"Kırmayıp mı geldim? Sanırım aynı zamanda paronayaksın" diye ekledim yüzümde ki gülümseme devam ederken.
Agâh gülümsememe aynı şekilde karşılık verip.
"Her neyse işte geldin sonuçta.Şey birde" yutkunup utangaç bakışlarını benden kaçırıp.
"Yarın kahvaltıya gidelim mi? Çok güzel bir yer var bildiğim."
Seninle vakit geçirmem ne kadar doğru?
Bana asılıyor musun Agâh Yöreoğlu!
Sanırım yine kendi kendime düşündüklerimi hissetmiş olsa gerek.
"Arkadaş olarak!" diye ekledi.
Gözlerimi gözlerine dikip samimiyetini anlamaya çalıştım.
Mavi gözleri gayet masum gözüküyordu ama bunun renkle mi alakası vardı onunla mı? Tartışılır.
"Tamam.Olur"
Bir anda kabul edivermiştim teklifini.
Agâh sırıtarak;
"Peki o zaman.Sabah 10 da seni almaya gelirim ben.Şöför seni bıraksın benim içeri dönmem lazım.Davetliler yavaş yavaş kalkar orada bulunsam iyi olur" deyip eliyle ilerde arabanın yanında duran adamı çağırdı.
"Tamam.Sabah görüşürüz o zaman gelin ve damada da benden yana mutluluklar dile"
"Tabi! Söylerim."deyip yanımıza gelen adama beni eve bırakması için komut verdi.
"İyi geceler o halde"dedi alışkın olmadığım bir tavır ve ses tonuyla.
"İyi geceler" demekle yetindim gülümseyerek.
Ah Agâh kafamı karıştırma!

SÜHEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin