11-Beni Sev

48 5 0
                                    

İki saatlik belli belirsiz bir uykunun ardından sabahın ilk ışıklarıyla yataktan kalmış hazırlanmaya başlamıştım.Bugün abim ve Peyker geliyordu.Bir saate burada olurlardı.
Dün gece Agâh ile yaşadığımız o tartışma saatlerce kendimi sorgulamama ve ağlamama neden olmuştu.Gerçekten kördüm,bir şeyleri görmek için kanıta ihtiyacım vardı ama bu Kemal'in bana kötü bir şey yapacağı anlamına gelmezdi.Agâh'ın arabada yaptığı konuşmadan sonra benimle ilgili farklı bir düşünceye girebileceğini farketmiş ve aramıza mesafe koymam gerektiğini anlamıştım.İşin ilginç tarafı bana o kadar yaklaştığında nefesimin kesildiğini hissetmiştim ve bu beni korkutmuştu.Kafa karışıklığım beni ondan uzaklaştırmaya zorlamıştı.
Altına diz altı pembe bir etek,üzerime de beyaz sıfır kol bir tişört geçirip,uykusuzluk ve ağlama krizimin ardından gelen gözaltı morluklarımı yok etmek için hafif bir makyaj yaptıktan sonra odadan çıktım.Merdivenlerden inerken dedemin boğazını temizleme sesi ile arkadamı döndüğümde;
-Nereye?
Dedemin çatık kaşları ve sorgu dolu bakışları arasında sorduğu soru ile indiğim o bir kaç merdiveni geri çıkıp dedemin yanına yaklaşırken;
-Dedecim bugün abim ve Peyker geliyor ya havaalanına gidiyorum onları almaya.
-Ha doğru.Peki gecenin bir yarısı Yöreoğluların torununun burada olmasının onunla bir alakası var mıdır?
Şaşkınlık ile gözlerim açılırken dün uydukları ve duymamış olabilecekleri zannediyordum.Sonrasında kapıdaki adamların söylemiş olacağı aydınlanması gelince.
-Aramış beni bir kaç defa sonra merak etmiş,gelmiş.
-O yüzden mi bağrışıyordunuz?
Tahminim yanlış çıkmıştı sanırım dedem bizzat bağrışlarımızı duymuştu.Ne diyeceğimi bilmeden kafamı eğip kaçış yolu ararken dedem konuşmaya devam etti.
-Bak Süheyla sana geldiğin günden beri bu konuyla ilgili hiç bir şey söylemedim ama unutma sen nişanlısından yeni ayrılmış düğününden dönmüş bir kızsın.Kendini iyi hissedesin diye Agâh ile olan arkadaşlığına karışmadık ama siz bu işi biraz fazla abarttınız eğer ki başka bir düşünceniz var ise unutun,dikkat edin hareketlerinize.Benim o aile ile bir düşmanlığım yok fakat babanın var bu önemli değil ama
Hayretler içinde kafamı kaldırırken dedemin samimiyet dolu bakışları ile karşılaştım.Ne diyebilirdim ki şimdi ben ona? Haklıydı.Görüşmem bile doğru değildi.
-Düşündüğün gibi bir şey yok dede.Benim şimdi gitmem gereken geç kalmayayım.
Deyip,gülümseyerek dönüm.Hızla merdivenlerden inerken kendimi ikna edemediğim şey konusunda dedemi ikna etmiş olmayı umut ediyordum.Kapıda bekleyen şöför beni görünce hemen arabanın kapısını açıp binmem için yol açtı.Abimle Peyker'i görünce iyi olacağıma inanıyordum.
Havaalanında ki on dakikalık bir bekleyişin ardından Peyker'in koşar adımlarla bana doğru geldiğini görünce mutlu olmuştum.Onları çok özlemiştim.
-Ablişş!
Peyker boynuma atlamış boğmak istercesine sarılıyordu bana.Ona aynı şekilde karşılık verip.
-Ablacım çok özledim seni.
-Bende seni çok özledim abla.
Geriye çekilip Peyker'in yüzüne bakıp yanaklarına kocaman birer öpücük kondurup bakışlarımı abime çevirdim.Yüzünde hafif bir gülümseme ile bize bakıyordu.Ona olan mahçupluğum hala geçmemişti.
-Abi.
Ağzımdan çıkan ve benim için çok değerli olan bu kelime ile beraber abime hızla sarıldım.
-Canım.Nasılsın?
-İyiyim abi.Hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk.Hadi şimdi bırak beni de gidip ihtiyarları görelim onlara özlemimiz senden fazla.
Abimin gülüşü ile karışık cümlesi ile geriye çekildim.Sohbet ede ede arabaya bindik.Yol boyunca da aynı sohbetimiz devam etti.Konağa vardığımızda Peyker bizi beklemeden arabadan inip içeriye girmişti bile.Ben Peyker'in arkasından gülümseyip bakarken abimin cümlesi ile gülüşüm sönmüştü.
-Kemal'in burada olduğunu biliyorum.
Arkamda duran abime hızla dönüp sorgularcasına yüzüne baktım.
-Ve Agâh Yöreoğlu'nun onun ağzını burnunu kırdığını da.
İyice ağzım açılmış abime bakıyordum.
-Sen..Bunu nerden.
Abim lafımı kesip devam etti.
-Evet ben bunu nereden biliyorum?Ben senin abinim Süheyla.Kardeşimi burana gönderdim diye takip etmeyecek halim yoktu herhalde.Şimdi içeri girelim bunları Sonra konuşuruz.
Abimin ilerlemesi ile şaşkınlığım beni bir kaç saniye yerimden kıpırdatmamıştı.Kendime gelip bende peşinden içeri girdim.
Babaannem avluya mükemmel bir kahvaltı kurdurtmuştu.

Uzun sarılmaları ve hasret gidermelerinin ardından sohbetli muhabbetli mükellef bir kahvaltının ardından abimler biraz uyumak için odalarına çekilmişti.Konağın üzerime üzerime geldiğini hissederek biraz dışarda dolaşmaya karar vermiştim.Yanıma cüzdanımı ve telefonu mu alıp dışarı çıktım.Antep'in dar sokaklarında etrafı izleyerek gezerken hiç bir şey düşünmemek için beynimi zorluyordum. Son bir buçuk ayda yaşadığım her şey gözümün önünden şerit şerit geçerken bu zorlamamın anlamsız olduğu kesindi.
-Süheyla
Ben düşüncelerim ile savaşırken arkamdan tanıdık bir sesin aşını söylemesi ile irkildim.Dilerim arkamda duran kişi Agâh değildir,yanlış duymuşumdur.Adımlarımı hızlandırırken arkadamdaki ayak seslerininde ritminin arttığını farketmiştim.
-Süheyla dur.
Artık koşuyordum.Onunla konuşmaktan,yüz yüze gelmekten neden korkuyordum ki.Boş ve dar sokakta koşarken bi elin kolumdan tutup beni durdurması ile sendeledim.Agâh hızla beni duvara yaslayıp tam karşımda durup gözlerimi gözlerine dikti.Derin mavi gözleri gözlerimle buluştuğunda içimdeki çoşkunun anlamını bilmiyordum.
-Neden kaçıyorsun benden?
Agâh yüzünde oluşmuş sinir ve çatık kaşlarının aksine yumuşak bir ses tonu ile sorduğu soru bende ki siniri alıp götürmüştü.
-Neden beni kovalıyorsun?
-Soruma soruyla karşılık verme.
-Soru sorma.
-Süheyla.
Bu sefer sesi hiçte yumuşak çıkmamıştı.Kolumdaki elini sıkarken iyice dibime yaklaştı.Bu sefer bende sinir falan kalmamış, nefesim kesilmişti.Nefes nasıl alıyordu? İmdat doktor!Ne oluyor bana?Zoraki bir yutkunma ile konuşmak için çabaladım.
-Kaçmıyordum.
Sesimi ben bile zor duymuştum.Agâh'ın yüzünde bir anda oluşan sinsi gülümseme düştüğüm durumdan haz duyduğunun göstergesiydi.
-Bana aşık olmaktan korkuyorsun.
Agâh sanki bana karşı bir cümle kurmamışta karşımda soyunmuşcasına bir dehşet ve şaşkınlığa kapılmıştım.Gözlerim yuvalarından çıkacak şekilde açılırken o yüzünde ki gülümseyle devam etti.
-Hatta belki de çoktan aşık oldun.
-Ne?
Harbiden ne? Söylediği cümlelerin farkında mı bu adam.Şaşkınlığı bir kenara bırakıp kaşlarımı çatarken kolumu elinden kurtarıp Agâh'ı hızla ittim.
-Ne saçmalıyorsun Agâh sen? Ne içtin allasen?
-Bana olan öfken bu yüzden biliyorum.Korkuyorsun.Beni sevmekten bana aşık olmaktan korktuğun için beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyorsun.
Gülümsemesi artık yok olmuştu.Ben ise anlamsız duygular ile içinde gözlerimi Agâh'tan kaçırmaya çalışıyordum.
-Beni sev Süheyla.
Kaçırmak için çabaladığını gözlerim bu sefer bana sormadan direk Agâh'ın gözleriyle buluşup sanki yuvaları odasıymış gibi takılı kaldı.Ne tepki vereceğimi ne diyeceğimi bilmiyordum.Agâh küçük bir kedi yavrusu gibi bakıyordu gözlerime.Elimi enseme götürüp oradaki bir kaç saç tutamını çekmeye başladım.Stres,heyecan,korku,şaşkınlık...Ne kadar abuk subuk duygu varsa hepsini bir arada yaşamak beni yormuştu.Son bir çaba ile gözlerimi gözlerinden ayırıp;
-Benim gitmem lazım.
Hemen dönüp ilerlemeye başladım.Sanki son bir kez daha bakarsam ona orada takılı kalırdım gibi hissediyordum.Agâh hiç sesini çıkarmadan ve kıpırdamadan olduğu yerde durup beni izlediğini hissetmiştim.Allak bullak kafam ve içimde ki duygu karmaşaları ile konağa doğru hızlı adımlar atmaya başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SÜHEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin