(Taehyung)
Yu Jin'in dedikleri beynimde yankılanıyordu. Üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hâlâ o sözleri unutamıyordum.
İki haftadır Yu Jin'e müdüre verdiğim sözden dolayı yardım etmeye ona destek olmaya çalışıyordum ama benim yüzüme bile bakmıyordu.
Nayeon beni düzenli olarak her gün arıyordu ve okulda Yu Jin'in yanına gitmeme izin vermiyordu. Yu Jin tek başına kütüphaneye gidiyor, ders çalışıyordu. Öğle aralarında ise yemekhaneye ya da kantine gelmiyor, hiç bir şey yemeden bahçede ağaçların dibinde kitap okuyordu.
Evden çıkmadan önce siyah ceketimi sırtıma geçirdim ve parfümümü sıktım. Parfüm sıkmak okulda yasaktı ama kimse yasak dinlemiyordu.
Kurallar zaten çiğnenmek için vardır değil mi?
Evden çıkıp hızlıca ayakkabılarımı giydim. Ayakkabılarını giydiğim sırada yan daireden çıkan Yu Jin giydikleriyle dikkatimi çekti. Normalde herkes okul kıyafetini giymekte zorunluyken Yu Jin bugün serbest giyinmişti. Siyah bir kazak ve siyah pantolon giymişti. Saçlarını omuzlarına bırakmış ve yüzüne de dudağındaki nemlendirici dışında hiç bir şey sürmemişti.
Okuldan sonra özel biriyle görüşeceği düşincesi aklıma düşünce sinirlerimin gerildiğini hissettim. Bağcıklarımı bağladıktan sonra Yu Jin'in yanına gittim.
"Okul formanı niye giymedin?"
Telefonunu çıkarıp yazdı.
"İlk 2 ders gelemeyeceğim. Randevum var. Kimya hocasıyla matematik hocası bugün okulda değil. Sadece fizik işleyeceğiz. Ben de bu yüzden sadece fizik dersine gireceğim. Sizin hocaların hepsi okulda mı?"
Kızdaki şansa bak diye düşünürken Yu Jin ellerini yüzümün karşısında salladı. Sanırım bu hareketi dikkatimi ona vermem içindi.
"Bizim bütün hocalar okulda. Sizin niye öyle oldu acaba? Neyse fazla şanslısın ama benim girmem gereken bir ders var. Gö-"
Sözümü kesen Yu Jin'den gelen mesajdı. Karşımda olmasına rağmen benimle mesajla konuşması onun canını çok yakıyordu. Ben de üşenmiyor değildim hani ama bunu yapmak zorundaydım.
"Senin derslerin bittikten sonra bana gel. Düşündüm ve sanırım seninle vakit geçirmeyi deneyeceğim."
Yazdığı mesajı okurken yüzümde sebepsiz bir gülümseme oluştu. Beni gören Yu Jin de gülümseyince bakışlarım yüzüne kaydı. Gülümseyince çok tatlı oluyordu.
"Buna sevinirim."
Cevabımla birlikte gülümsemesi daha da derinleşti. Sonra ben görüşürüz dedim ve okula doğru yol aldım.
Aslında annemin bana yeni aldığı arabayı kullanabilirdim ama onu bagajda saklıyordum. Şimdi kullansam kızların daha çok dibi düşerdi bana.
Aslına bakılırsa çok haklılar. Ben, Kim Taehyung efsane yakışıklıyım.
İçimi aniden Seok Jin gelip beni döverek en yakışıklı benim lan kavgasının korkusu saldı. Etrafıma bakıp Seok Jin buralarda mı diye baktım. Kimseyi göremeyince rahatlayıp kendi kendime konuşmaya başladım.
"En yakışıklı Seok Jin. O bir world wide handsome. Sen ondan sonraki yakışıklısın Tae."
Kendi kendime konuşmam insanlar tarafından garip karşılanıyordu. Yürürken yaşlı teyzeler bana bakıp yüzlerini ekşitiyorlardı.
Okulun hemen önündeki caddeyi geçmek için adım attığımda arkamda iki tane kadının benim hakkında konuştuklarını duydum.
"Bizimkiyle mi görüştürsek?"
"Ay kız oğlan feci yakışıklı he."
Konuşmalarını duyuduğum gibi arkama döndüm.
"Hiç boşuna hayal kurmayın teyze sevgilim var zaten ."
İki kadının da yüzü düşerken ben zafer edinmiş edayla okula girdim. Herkesin yüzü bana doğru döndü.
Tamam dikkat çekiciydim ama bu kadar da belli etmemelilerdi.
Nayeon yanıma hızla koşarak yanıma geldi.
"Taehyung, o kıza yardım ettiğin doğru mu?"
Ben bu haberin yayılmaması için iki haftadır belli etmemeye çalışıyordum. Yu Jin'in okulda bana pek ihtiyacı olmuyordu. Gerçi zaten bu iki hafta boyunca yüzüme bile bakmamıştı.
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Tae bana sakın yalan söyleme. Herkes bunu konuşuyor. Jiminler seni arıyorlar ama ulaşamıyorlar."
Dişlerimi sıkmaya başladım. Nayeon'un beni bu kadar sıkmasına dayanamıyordum.
"Sana bunu kim söyledi dedim?"
"Ee ş-şey-"
Kekelediğine göre bu işte onun parmağı vardı. Kendisinin öğrendiği şu anki hareketlerinden çok belliydi ama sorun nasıl öğrendiğiydi.
"Bana yalan söyleme diyorsun. Sen yalan söylüyorsun. Sen bunu bir şekilde öğrendin ve okula yaydın. Peki neden?"
Tam ağzını açtığı anda elimle çenesini tutup ağzını kapattım.
"Ben biliyorum Nayeon. Sen sırf o kız rezil olsun ve bende ona yardım ettiğim için cezamı almamı istedin. Yanılıyor muyum?"
Şu an karşımda şaşkınlıktan gözleri fırlayabilirdi.
"Evet. Aynen öyle oldu."
Çok sinirlendiğim için merdivenlere sert basarak sınıfa çıktım. Herkes bana bakarken bir anda onlara döndüm.
"Eğer ağzınızdan tek kelime çıkarsa hepiniz bitersiniz."
Cam kenarının en arka sırasında oturan sınıfın ve okulun en sessizi Chanwoo seri şekilde ayağa kalktı ve karşıma geçti.
"Senin Yu Jin ile ne gibi bir bağlantın olabilir ki? Sevgilisi misin yoksa?"
Onun önünde oturan Na Ri bu sefer araya girdi.
"Oo Taehyung bey aynı anda hem Nayeon'u hem de bizim dilsiz kızı mı yürütüyor?"
"Düzgün konuş Na Ri."
"Konuşmazsam nolur söylesene. Ben o dilsiz kız değilim."
"Eeeh, yeter be! Benim engelli bir kızla ne işim olur?! Saçma sapan konuşmayı kesin. Komşum olduğu için müdür bu görevi bana verdi çünkü abisi geçenlerde öldü ve kızın yanında kimse yok."
Chanwoo bana dolu gözlerle baktı ve ardından konuştu.
"Zaten kıza ettiğin hakaretlerden sonra sen ona aşık olsan bile seni affetmez."
Bana bakan gözleri sınıfı bulduğunda herkes meraklı gözlerle Chanwoo'yu izliyordu. Yıllar sonra ilk defa bu kadar ses çıkarmıştı.
"Siz de, eğer sizin ağzınızdan Yu Jin ile ilgili tek bir hakaret duyayım, siz bilirsiniz."
Tekrar yerine geçip oturduğunda ben de yerime geçtim. Namjoon bana dönüp sessiz bir şekilde konuştu.
"Chanwoo Yu Jin'e mi aşık?"
Seeelllaaaammmsssss. Arkadaşlar nasılsınız? Yeni bölüm attığım gibi ben kaçaar. Umarım beğenmişsinizdir 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Foto~KTH
Fanfiction"Sende açtığım her bir yarayı tek tek saracağım Park Yu Jin." kth~