"...Gece benim içimde. Ay ve yıldızlar benim içimde. Görmeme gerek yok, ben onları hissediyorum..."
"Tarık abi bu hangi sokağa gidecek?" Elimdeki beyaz zarfı havaya kaldırıp Tarık abiye baktığım sırada o da bana bakıyordu.
"Mehir orada bir sürü beyaz zarf var. Hangisi nereye nereden bileyim. Hangi çekmeceden aldın?" Mektupların olduğu çekmecelere göz gezdirdim.
"6. çekmeceden." Kısa bir süre düşündü.
"Fikret beyin o. 6. sokakta oturuyor."
"Hangi ev olduğunu nereden anlayacağım?" Eliyle alnına vurdu, öğrenecek çok şeyim vardı belli ki.
"Geldiğin kasabada evlere numara vermiyorlar mı senin? 57 numaralı evdi sanırım. Eğer o değilse bir yanındaki eve bak." Başımla onaylayıp hızla dükkandan çıktım. Bir yandan kasabadaki dükkanları incelerken bir yandan da 6. sokağa doğru ilerliyordum. Uzun bir yürüşün ardından 57 numaralı evin önüne gelmiştim. O kadar tatlı bir evdi ki... Hele bahçesi muazzamdı. Her yer çimenlerle donatılmış, bir kuş suluğu bile vardı. Ev ise hiç eskiye benzemiyordu. Yeni boyanmış gibiydi. Bu tatlı bahçeyi geçerek kapının önüne geldim. İlk postam olduğu için biraz gergindim. Beni tanımadıkları için belki de yadırgarlardı.
Kapıyı üç kere çok sert olmayacak şekilde tıklattım. Yaklaşık 20 saniye beklememin ardından kapı hafifçe aralandı ve orta yaşlarda kır saçlı birisi kapı aralığından bana baktı.
"Buyrun?" Elimdeki mektubu gösterdim.
"Postanızı getirdim." Biraz tuhaf bir ifadeyle bana baktı. Kapı aralığından başını çekip komple kapıyı açtı.
"Sen kimsin bakalım? Tarık getirirdi hep postaları." Küçük bir tebessüm ettim.
"Evet ama artık yetişemiyormuş. Hem kasaba dışına da postalar götürüyormuş. Ben de bu kasabaya yeni geldim. İş arıyordum. İsabet oldu, Tarık abi de sağ olsun beni işe aldı." Elimdeki postayı alırken adam bir yandan da beni ilgiyle dinliyordu.
"Hmm, ismin ne? Yeni postacımızı bilelim." Bana postacı demesi ne kadar iyiydi bilmiyorum ama içimde küçük bir mutluluk oluşmuştu.
"Mehir, Mehir Leyal." İsmim pek bilindik bir isim olmadığından biraz şaşırmıştı anlaşılan.
"İyi iyi. Bizim kasabada kimseyle karışmazsın, seninle aynı isme sahip biri yok kasabada. Bu konuda şanslısın."
"Şanslı olduğumu pek söyleyemem ama bu iyi bir durum." Bu konuşma fazla uzamıştı ve benim diğer postalar için dönmem gerekiyordu.
"Benim diğer postalar için dönmem gerekiyor."
"Tamam, tekrar görüşürüz."
"Görüşürüz." Kapının kapanmasıyla hızla bahçeden çıktım. Çok uzun süre durmamış olsam bile öğlen saatlerini geçiyordu ve bir sürü posta vardı birikmiş. Tarık abinin beni ilk günden kovmasını hiç istemem açıkçası.
Dükkana soluk soluğa girdiğimde Tarık abi bana tuhaf bir yüz ifadesiyle baktı.
"Ne oldu kız? Niye koştun bu kadar?" Tezgahın diğer tarafına geçip Tarık abinin oturduğu taburenin yanındaki tabureye oturdum.
"Fikret beyle kısa bir muhabbet ettik. Dükkanda da fazla posta olduğu aklıma geldi. Yetişmez telaşıyla hızla geldim." Tarık abi elindeki suyu yanındaki küçük masaya bırakıp küçük bir kahkaha attı.
"O postaların hepsi bu gün için değildi ki. Ayrıca bir kısmı da diğer kasabalara gidecek. Saat 5 gibi ben dükkandan çıkacağım. Yakınlardaki bir kaç kasabaya postaları bırakacağım. Yarın öğlene dönerim. Sen de öğlene doğru gel."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Parçası
Ficção Adolescentebabasının intikamının sonucunu ağır bir şekilde ödeyen Mehir, işlemediği bir cinayetten hapse atılmış masumiyetinin ortaya çıkacağı günü bekliyordu... Ama sadece beklemek zorundaydı çünkü böyle bir şey olmayacaktı... "Ben, 1 kişinin öldüğü cin...