13.Bölüm=...Ay ve Güneş...

35 4 1
                                    

"𝑂𝑛𝑎 𝑔𝑢̈𝑣𝑒𝑛. 𝑂 𝑑𝑜ğ𝑟𝑢 𝑘𝑖ş𝑖 𝑣𝑒 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑦𝑎𝑟ı 𝑦𝑜𝑙𝑑𝑎 𝑏ı𝑟𝑎𝑘𝑚𝑎𝑧. 𝐴𝑠𝑙𝑎!"

(Yazarın Anlatımıyla)

Feza belkide hayatı boyunca ilk defa bu kadar hızlı koşuyordu. Kabullenmek istemese de bu telaşının sebebi sadece içinde beslediğini zannettiği arkadaşlık duygusu değildi. İlk günde beri biliyordu o duygunun arkadaşlığa benzemediğini. Korkuyordu belki de... İçindeki duygulara yenilip hayal kırıklığına uğramaktan, canın yanmasından, can yakmaktan... Karanlığa hapsolmaktan korkuyordu. Korkuyordu, ve koşuyordu. Kasabasına gidiyordu, ama korkularından da kaçıyordu.

Ciğerlerinin artık patlamak üzere olduğunu hissedince koşuş hızını git gide azaltıp en sonunda durdu. Saat öğleni geçiyordu ve resmen varmak üzereydi. Öfkesi zaman geçtikçe azalıyordu ve o bunu istemiyordu. Öfkesinin taze kalmasını ve Bergüzar'a sert bir tavır takınmak istiyordu.

Hava kararmak üzereydi ve Feza gerçekten yorulmuştu. Kasabaya yaklaştığını hissedebiliyordu. Artık koşmayı bırakmış yürüyordu. Bir yandan da öfkesini taze tutmak için mektubu okuduğu ilk o anı sürekli hatırlatıyordu zihnine. Hala algılamakta güçlük çekiyordu olayları. 𝑫𝒆𝒍𝒊𝒓𝒊𝒚𝒐𝒓 𝒎𝒖𝒚𝒖𝒎 𝒂𝒄𝒂𝒃𝒂? diye de soruyordu bir yandan da kendisine.

Kasabasını gördüğünde içini bir ferahlık kaplamıştı. Hala hayattaydı ve öfkesi de yol boyunca git gide büyümüştü. Tam kıvamındaydı kendisine göre. Yürümeyi bırakıp koşar adımlarla ormandan çıktı ve kasabaya giriş yaptı. Tanıdık olan bu ev, dükkanların arasından kendi evlerine ilerliyordu. Evinin tam önünde durdu. Girip Bergüzar'la konuştuktan sonra her şey değişecekti. Bir daha eskisi gibi bir kardeş ilişkisi yaşayamayacaklarını biliyordu. Bir daha ona güvenemeyeceğini de... Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Zihnini temizlemek ister gibiydi. Bir anda kendinden beklenmedik şekilde gözlerini açtı ve içindeki öfkesini kollarıyla birleştirerek kapıyı öyle bir açtı ki, kapı olduğu yerden çıktı ve Feza'nın arkasına, yere düştü. Gözüyle bütün etrafı taradı ama Bergüzar yoktu. Direkt merdivenlere yönelip yukarı çıktı. Koridorun sağındaki ilk kapıyı açtı. Babasının odasıydı ve kimse yoktu. Kapıyı hızla çarpıp biraz ileride sol tarafta kalan tuvaleti es geçip Bergüzar'ın odasına girdi, yine kimse yok! Her yeni odaya girip kimseyi göremediğinde daha da sinirleniyordu Feza. Bergüzar'ın odasının da kapısını sertçe çarparak kendi odasına girdi. Yine kimse yoktu. Sinirle nerede olabileceklerini düşünürken en son dört yaşındayken gördüğü annesinin odasına, koridorun en sonundaki odaya baktı. Annesi öldüğünden beri oraya hiç girmemişti. Babası da o odadaki eşyalarını başka odaya taşımıştı. Sadece arada sırada Bergüzar'ın oraya elinde temizlik malzemeleri ile girdiğini görüyordu.

Bu sefer kapıyı hızlıca açamadı. Kapı kulpunu yavaşça tuttu, derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Gördüğü manzara karşısından bir şok daha geçiriyordu. Bergüzar bir sandalyeye elleri ve ayaklarından bağlanmış, ağzı bantla kapatılmış bir şekilde duruyordu. Ona olan bütün öfkesi patlamış bir balon gibi sönerken hızla Bergüzar'a doğru koştu.

"Bergüzar!" Gözleri doluyordu. Bunu istemiyordu, ağlamak istemiyordu. Güçlü olmalıydı! Herkese ve her şeye hesap soracaktı ama bunu ağlayarak yapamazdı. Hızlı hızlı burnundan nefes alıp ağzından verirken bir yandan da Bergüzar'ın ayağındaki ipi çözmeye başladı.

"Ne oldu burada? Kim yaptı bunu?" Henüz cevap alamayacağını biliyordu. Tam ellerindeki ipe geçecekken Bergüzar'ın konuşma çabasını fark edip yavaşça ağzındaki bandı söktü. Bergüzar'ın canı acımış olacak ki yüzünü buruşturdu. Feza çözmek için tam ellerine geçiyordu ki arkasından bir ses işitti.

Ay ParçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin